Birinci Kitap | On İkinci Bölüm

43 6 1
                                    

"Mrs. Allen," dedi Catherine ertesi sabah, "bugün Miss Tilney'ye uğramamın bir zararı olur mu? Her şeyi açıklamadan rahat edemeyeceğim."

"Git tabii tatlım; yalnız beyaz elbise giy; Miss Tilney hep beyaz giyer."

Catherine neşeyle kabul etti; artık her bakımdan hazırdı; General Tilney'nin kaldığı evi öğrenebilmek için her zamankinden daha büyük bir sabırsızlıkla Pump-Room'a gitti; gerçi Milsom caddesinde olduklarını tahmin ediyordu ama binadan emin değildi; Mrs. Allen'ın değişken kanaatleri de durumu iyice belirsiz bir hale getirmişti. Milsom caddesine yönlendirildi; numaradan iyice emin oldu, ziyaretini yapmak, davranışını açıklamak ve af dilemek için hızlı adımlar ve küt küt atan bir kalple oraya yöneldi; yakındaki bir dükkânda olduklarını tahmin ettiği sevgili Isabellası ve ailesini görmek zorunda kalmamak için gözlerini başka yana kaçırarak kilise avlusundan hızlı adımlarla geçti. Herhangi bir engelle karşılaşmadan eve ulaştı, numaraya baktı, kapıyı çaldı ve Miss Tilney'yi sordu. Adam Miss Tilney'nin evde olduğunu sanıyordu ama pek emin değildi. Yukarıya adını bildirmeyi lütfeder miydi mümkünse? Cath-
erine kartını verdi. Birkaç dakika içinde uşak döndü ve sözlerini fazla teyit etmeyen bir bakışla yanıldığını, Miss Tilney'nin çıktığını söyledi. Utançtan yerin dibine geçen Catherine evden ayrıldı. Miss Tilney'nin evde olduğuna, onu kabul edemeyecek kadar dargın olduğuna inanıyordu; sokağın aşağısına inerken onu orada görebilmek umuduyla oturma odasının pencerelerine göz atmadan edemedi, ama pencerelerde kimse yoktu. Bununla beraber sokağın sonuna geldiğinde tekrar arkaya baktı ve o zaman pencerede değil ama kapıdan çıkan Miss Tilney'yi gördü. Arkasından babası olduğunu düşündüğü bir bey geliyordu; Edgar's Buildings'e doğru döndüler. Catherine utançtan yerine ta dibine batmış, yoluna devam etti. Böyle öfkeli bir kabalığa maruz kaldığı için neredeyse kendine kızıyordu, ama pişmanlık duygusuna engel oldu; kendi cahilliğini hatırladı. Kendi ayıbının dünyevi nezaket yasalarınca nasıl sınıflandırıldığını, hangi affedilmezlik derecesine ya da onu mazur görülebilir kılmadan önce ne şiddetli hoyratlıklara yol açabileceğini bilmiyordu.

Kederli ve ezik, o gece diğerleriyle tiyatroya gitmemeyi bile düşündü; ama düşüncelerinde ısrarlı olmadığını itiraf etmek lazım: Çünkü bir kere evde kalmak için hiçbir bahanesi yoktu, sonra da görmeyi çok istediği bir oyun vardı. Böylece hep beraber tiyatroya gittiler; onu tedirgin edecek ya da neşelendirecek hiçbir Tilney görünmedi; herhalde ailenin birçok üstün meziyeti arasında tiyatro sevgisi yer almıyordu, ama bu Londra sahnelerinin daha seçkin gösterilerine alışkın oldukları için de olabilirdi; çünkü bu işlerin erbabı olan Isabella'dan biliyordu, Londra'dan sonra her şey "çok sakil" görünürdü. Kendisi ise almayı beklediği zevk konusunda yanılmadı; komedi merakını öyle canlı tuttu ki ilk dört perde boyunca onu izleyen hiç kimse keyifsiz bir hali var diyemezdi. Bununla beraber beşinci perdenin başında Mr. Henry Tilney'yle babasının aniden ortaya çıkıp karşı locadaki bir gruba katılmaları onu yeniden endişe ve sıkıntıya soktu. Ondan sonra sahne doğru dürüst keyif veremezdi... bütün dikkatini toplayamazdı artık. İkide bir bakışları karşı locaya kayıyordu; tam iki sahne boyunca bir kez olsun bakışlarını yakalayamadan bu şekilde Henry Tilney'yi seyretti. Artık Henry Tilney'nin tiyatroya kayıtsız olduğu düşünülemezdi; tam iki sahne boyunca gözlerini bir an olsun sahneden ayırmadı. Ama sonunda ona doğru baktı ve başını eğerek selam verdi... ama ne selam, ne bir gülümseme ne de bir karşılık beklentisi eşlik etti; gözleri hemen önceki tarafa döndü. Catherine perişan oldu; içinden onun oturduğu locaya koşup açıklamasını dinlemeye zorlamak geldi. Kahramanca olmaktan çok tabii olan duygular içini kapladı; bu aceleci yargıyla yaralanan gururunu düşünmek yerine... bilinçli bir masumiyet içinde ona olan kendi kırgınlığını vakurca göstermeye karar vermek ve böylece şüphe uyandırmak, açıklama aramanın tüm sıkıntısını ona bırakmak ve onu geçmiş konusunda sadece onunla karşılaşmaktan kaçınarak ya da başka biriyle flört ederek aydınlatmak yerine kusurun ya da hiç olmazsa kusur görüntüsünün bütün utancını kendi üstüne aldı ve sebebini açıklama fırsatını bulmak için sabırsızlandı.

Northanger ManastırıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin