Bu andan sonra konu üç genç tarafından sık sık ortaya getirildi; Catherine iki genç arkadaşının Isabella'nın mevki ve servet yoksunu olmasının ağabeyleriyle evlenmesinin önüne büyük zorluklar çıkardığını düşünmekte hemfikir olduklarını biraz şaşırarak gördü. Karakterine yapılabilecek itirazlardan ayrı olarak generalin sırf bu sebeple evliliğe karşı çıkacağına olan inançları Catherine'in duygularını belli bir korkuyla kendisine çevirdi. O da Isabella kadar önemsiz ve belki o kadar parasızdı; eğer Tilney mülkünün varisi kendi başına ihtişama ve servete sahip değilse küçük kardeşinin talepleri nereden karşılanacaktı? Bu tespitin yol açtığı acı verici düşünceler sadece generalin hem sözleriyle hem davranışlarıyla anlamasını sağladığı üzere, daha en baştan onda uyandıracak kadar şanslı olduğu o özel yakınlığa dayanılarak para konusunda birkaç kez ifade ettiği ve Catherine'e bu konudaki eğiliminin çocukları tarafından yanlış anlaşıldığını düşündüren en cömert ve çıkarsız duyguların bazılarını hatırlayarak giderilebilirdi.
İki kardeş ağabeylerinin babasının onayı için bizzat başvuracak cesareti bulamayacağına öylesine inanıyorlardı ki, Northanger'a o sıralar gelme ihtimalinin her zamankinden daha az olduğunu öyle sık söylediler ki Catherine aniden ayrılmasına gerek olmadığını düşünmeye başladı. Ama başvurusunu ne zaman yaparsa yapsın Yüzbaşı Tilney'nin babasına Isabella'nın davranışları hakkında doğru bir fikir vermesi beklenemeyeceği için, aklına Henry'nin bütün meseleyi generale olanca gerçekliğiyle anlatması, generalin bu şekilde ölçülü ve tarafsız bir fikir sahibi olmasının sağlanması ve itirazlarına mevki farkından daha adil bir zemin hazırlanması düşüncesi geldi. Bunu Henry'ye teklif etti, ama Henry bu tedbirin hiç de beklediği gibi üstüne atlamadı. "Hayır," dedi, "babamın elinin güçlendirilmesine gerek yok, Frederick'in aptallığını itiraf etmesinin önlenmesine de gerek yok. Kendi hikâyesini kendisi anlatmalı."
"Ama hikâyenin sadece yarısını anlatacak."
"Çeyreğini anlatsa bile yeter."
Bir iki gün geçti ama Yüzbaşı Tilney'den haber gelmedi. Kardeşleri ne düşüneceklerini bilemiyorlardı. Bazen sessizliğinin beklenen nişanının tabii sonucu olduğunu, bazen de sessizliğinin nişanla hiç uyuşmadığını düşünüyorlardı. Bu arada general her sabah Frederick'in mektup yazmamasına içerliyorduysa da onunla ilgili gerçek bir endişe duymaktan uzaktı ve Miss Morland'ın Northanger'da zamanını iyi geçirmesini sağlamaktan başka acil bir meselesi yokmuş gibi davranıyordu. Bu konuda sık sık rahatsızlığını dile getiriyor, her gün aynı insanlar ve aynı işlerle karşılaşmanın onu sıkacağından korkuyor, keşke Lady Fraserlar köyde olsalar diyor, ikide bir geniş bir akşam yemeği daveti vermekten söz ediyor, arada bir de civardaki dans edebilecek gençlerin sayısını hesaplamaya kalkıyordu. Ama o sıra yılın öylesine ölü bir zamanıydı ki ne bir yaban ördeği, ne de bir av vardı, Lady Fraserlar da köyde değildi. Sonunda bir sabah Henry'ye bir daha Woodston'a gittiği zaman bir gün ona baskın yapacaklarını ve koyun eti yiyeceklerini söyledi. Henry büyük bir onur duydu, çok mutlu oldu, Catherine de plandan pek hoşlandı. "Peki sizce bu zevki ne zaman umut edebilirim efendim? Pazartesi kilise cemaati toplantısına katılmak için Woodston'da olmalıyım, muhtemelen iki üç gün kalmam gerekecek."
"İşte o günlerin birinde şansımızı deneriz. Plan yapmaya lüzum yok. Sen işlerinden geri kalma. Evde ne varsa bize yeter. Eminim genç hanımlar bekâr sofrasına müsamaha gösterirler. Bakalım; pazartesi sen meşgul olacaksın, pazartesi gelmeyiz; salı ben meşgul olacağım. Sabahleyin sürveyanım Brockham'dan rapor getirecek, ondan sonra da kulübe gitmezsem nezakete sığmaz. İhmal edersem bir daha arkadaşlarımın yüzüne bakamam, çünkü köyde olduğumu bildikleri için büyük bir kabalık addedilir; komşularımı gücendirmemek âdetimdir Miss Morland, hele ufak bir zaman ve alaka yeterli olacaksa. Çok kıymetli bir insanlar grubu. Yılda iki kez Northanger'dan yarım geyik alırlar, ben de her fırsatta onlarla akşam yemeği yerim. Ama çarşamba günü Henry herhalde bizi bekleyebilirsin; erkenden sende oluruz ki bizi ağırlayacak zamanın olsun. Tahminen iki saat kırk beş dakikada Woodston'a varırız; saat ona kadar arabaya binmiş oluruz; demek ki çarşamba günü saat birden on beş dakika önce bizi bekleyebilirsin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Northanger Manastırı
Historical FictionKendi cehaleti karşısında tüm kalbiyle utanç içerisindeydi; yersiz bir utanç. Zira insanlar bağlılık duymak istedikleri şeyler hakkında daima bilgisiz kalmalıdır. Donanımlı bilgi sahibi dimağlar, diğer insanların kibrini idare etmekte zorlanırlar ki...