Catherine ne doğuştan sakin tabiatlıydı ne de alış-kanlıklarına coşkuyla bağlıydı; ama şimdiye kadar o tür ne kusuru olursa olsun, annesi şimdi bunların epeyce arttığını görüyordu. Ne yerinde oturabiliyor ne de kendini on dakika meşgul edebiliyordu, hareketten başka hiçbir şey içinden gelmiyormuş gibi bahçede ve meyvelikte tekrar tekrar dolaşıp duruyordu; hatta salonda azıcık oturmaktansa evde dolaşıp duruyordu. Keyifsizliği daha da büyük bir değişimdi. Hareketliliği ve aylaklığı olsa olsa kendisinin karikatürü olabilirdi, ama sessizliği ve hüznü daha önceki halinin tam zıddıydı.
İki gün boyunca Mrs. Morland bir şey demeden bekledi; ama üçüncü gecenin istirahati de neşesini geri getirmeyince, onu meşgalelerine döndürmeyince, elişi yapma isteğini artırmayınca nazik bir uyarıda bulunmaktan kendini alamadı, "Catherineciğim, korkarım fazla hanım oluyorsun. Zavallı Richard'ın kravatları ne zaman yapılacak bilmiyorum, çünkü senden başka dostu yok. Aklın Bath'a çok takılmış durumda; ama her şeyin bir zamanı var... oyun zamanı ayrı, iş zamanı ayrı. Uzun uzun eğlendin, artık faydalı olmaya çalışmalısın."
Catherine küskün bir sesle, "aklının... pek, Bath'da olmadığını" söyleyerek hemen işini eline aldı.
"Öyleyse General Tilney yüzünden sıkılıyorsun, öyleyse saflık yapıyorsun, çünkü bahse girerim onu bir daha görmeyeceksin. Lüzumsuz adamlarla canını sıkma." Kısa bir sessizlikten sonra: "Umarım Catherine, eve gelince neşenin kaçmasının nedeni buranın Northanger kadar ihtişamlı olmaması değildir. Böyle bir şey ziyaretini bir musibete dönüştürür. Nerede olursan ol daima halinden memnun olmalısın, bilhassa evinde, çünkü zamanının çoğunu evinde geçiriyorsun. Kahvaltıda Northanger'daki Fransız ekmeğinden o kadar bahsetmen hoşuma gitmedi."
"Ekmeği umursadığım yok. Ne yesem benim için aynı."
"Üst kattaki kitapların birinde bu konuyla ilgili çok zekice yazılmış bir deneme var, zengin akrabaların yanında şımarıp evlerini hor gören kızlarla ilgili. 'Ayna' galiba. Senin için bir ara bulurum, zira sana iyi geleceğine eminim."
Catherine bir şey demedi, doğru olanı yapma çabası içinde kendini işine verdi; ama birkaç dakika sonra yine farkında olmadan, iğnesini oynattığından çok koltuğunda rahatsızca kımıldanıp durarak isteksizliğe ve dalgınlığa gömüldü. Mrs. Morland bu çöküşün ilerlemesini izledi; kızının boş, tatminsiz bakışlarında şimdi neşesizliğe vermeye başladığı o ruhsal çöküntünün kanıtını görerek, böyle kötü bir hastalığa bir an evvel müdahale etmek üzere sözkonusu kitabı getirmek için aceleyle odadan çıktı. Aradığını buluncaya kadar biraz zaman geçti; başka aile meseleleri araya girip onu alıkoydu ve çok şey umduğu kitapla birlikte alt kata inmesi çeyrek saati buldu. Yukarıdaki meşgalesi kendi yaptığı dışında tüm gürültüleri bastırmış olduğu için birkaç dakika önce bir misafir geldiğini bilmiyordu, odaya girince ilk gördüğü şey daha önce hiç görmediği bir delikanlı oldu. Büyük bir saygı ifadesiyle delikanlı hemen kalktı ve utangaç kızı tarafından ona "Mr. Henry Tilney" diye takdim edilirken, orada bulunuşundan ötürü gerçek bir hassasiyetin rahatsızlığı içinde özür dilemeye, olup bitenlerden sonra Fullerton'da iyi karşılanmayı beklemeye hakkı olmadığını bildiğini, geliş nedeninin de Miss Morland'ın evine sağ salim döndüğünden emin olmak konusunda duyduğu sabırsızlık olduğunu söylemeye başladı. Öfkeli bir yargıca ya da gücenik bir kalbe hitap ediyor değildi. Mrs. Morland onu ya da kız kardeşini babalarının kusuru için kınamaktan çok uzaktı, ikisine karşı da her zaman sevecenlik beslemişti; hemen onu gördüğüne memnun olduğunu ve kızına gösterdiği ilgi için teşekkür ettiğini, çocuklarının arkadaşlarına evin kapısının her zaman açık olduğunu söyleyip, geçmişle ilgili tek kelime daha etmemesini rica ederek yapmacıksız bir konukseverliğin yalın sözleriyle karşıladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Northanger Manastırı
Historical FictionKendi cehaleti karşısında tüm kalbiyle utanç içerisindeydi; yersiz bir utanç. Zira insanlar bağlılık duymak istedikleri şeyler hakkında daima bilgisiz kalmalıdır. Donanımlı bilgi sahibi dimağlar, diğer insanların kibrini idare etmekte zorlanırlar ki...