Birinci Kitap | Üçüncü Bölüm

139 11 0
                                    

Her sabah düzenli görevleriyle birlikte geldi, dükkânlar ziyaret edilecekti, şehrin yeni bir semtine bakılacaktı, Pump-Room'a gidilecek ve herkese bakarak ama kimseyle konuşmayarak bir saat boyunca bir aşağı bir yukarı yürünecekti. Mrs. Allen'ın en büyük dileği Bath'da bir sürü tanıdığı olmasıydı ve kimseyi tanımadığı her sabah tekrar kanıtlandıkça bu dileğini dile getirip duruyordu.

Alt Salon'da kendilerini gösterdikleri zaman kahramanımızın talihi daha yaver gitti. Sunucu onu eşi olacak gayet beyefendice bir delikanlıyla tanıştırdı: Adı Tilney'di. Yirmi dört, yirmi beş yaşında görünüyordu, uzun boylucaydı, hoş bir yüzü, çok zeki ve canlı bakışları vardı, aman aman yakışıklı değilse de yakışıklı sayılırdı. Hitap tarzı iyiydi; Cath-erine kendini hayli şanslı saydı. Dans ederken konuşmak için pek az fırsatları oldu, ama çaya oturdukları zaman delikanlının düşündüğü kadar makul biri olduğunu gördü. Akıcı ve heyecanlı bir şekilde konuşuyordu... Catherine hemen idrak edemediyse de tavırlarında ilgi çekici bir kararlılık ve hoşluk vardı. Bir süre haliyle etraflarındaki şeylerden doğan meseleler üstüne sohbet ettikten sonra delikanlı ansızın ona şöyle dedi, "Şu ana kadar eşime layığınca ilgi gösterme konusunda hayli dikkatsiz davrandım madam; henüz ne zamandır Bath'da olduğunuzu, buraya daha önce gelip gelmediğinizi, Üst Salon'a, tiyatroya, konsere gidip gitmediğinizi, şehri genel olarak nasıl bulduğunuzu sormadım. Oldukça ihmalkâr davrandım... şimdi bu ayrıntılar konusunda beni aydınlatacak zamanınız var mı? Varsa hemen başlayayım."

"Kendinizi bu sıkıntıya sokmayın beyefendi."

"Sıkıntı olmaz, inanın madam." Sonra yüz hatlarını hazır bir gülümsemeye sokarak ve sesini yapmacıklı bir şekilde yumuşatarak utangaç bir havayla ekledi, "Bath'a geleli çok oldu mu madam?"

Catherine gülmemeye çalışarak, "Bir hafta kadar beyefendi," diye cevapladı.

"Gerçekten mi!" sahte bir şaşkınlıkla.

"Neden şaşırdınız beyefendi?"

"Neden olacak!" dedi delikanlı doğal sesiyle, "Cevabınız belli bir duygu uyandırmalı, şaşkınlık da gösterilmesi en kolay olanı, ayrıca ötekilerden daha az makul değil... Neyse, devam edelim. Buraya daha önce hiç gelmediniz mi madam?"

"Hiç beyefendi."

"Gerçekten! Üst Salonu şereflendirdiniz mi peki?"

"Evet beyefendi, geçen pazartesi oradaydım."

"Tiyatroya gittiniz mi?"

"Evet beyefendi, salı günü oyundaydım."

"Konsere?"

"Evet efendim, çarşamba."

"Peki genel olarak Bath'ı beğendiniz mi?"

"Evet... çok beğendim."

"Şimdi tebessüm etmem lazım, sonra yine aklımızı başımıza toplarız."

Catherine başını çevirdi, gülmeyi göze alsa mı, bilemeden.

"Hakkımda ne düşündüğünüzü biliyorum," dedi delikanlı ciddiyetle, "yarın hatıra defterinizde benden kötü bahsedeceksiniz."

"Hatıra defterimde!"

"Evet, ne diyeceğinizi aynen biliyorum: Cuma günü Alt Salon'a gittim; mavi biyeli bahar dalı desenli muslinimi giymiştim... düz siyah ayakkabılar filan... gayet alımlı görünüyordum; ama beni dansa kaldıran ve saçmalıklarıyla canımı sıkan çatlak, yarım akıllı bir adam tarafından tuhaf bir şekilde taciz edildim."

"Elbette öyle bir şey demeyeceğim."

"Ne demeniz gerektiğini size söyleyeyim mi?"

"İsterseniz."

Northanger ManastırıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin