1.1

161 20 26
                                    

Derin bir nefes aldım burnumdan, saat neredeyse gecenin üçüydü ve planımı hayata geçirmem gerekiyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Derin bir nefes aldım burnumdan, saat neredeyse gecenin üçüydü ve planımı hayata geçirmem gerekiyordu. Daha fazla B vitamini solumak istemiyordum, yakında beynim serum dolacak, kulaklarımdan da o serum akacaktı ve vücudum artık yeterince iyileşmişti, rahat hareket edebiliyordum, şuan hastanede bulunmamın tek nedeni tedbir içindi. Ancak bu tedbire ihtiyacım yoktu, yapmam gereken işler vardı, gerçek şeytanla yüzleşmeliydim ve onu yok etmeliydim, o beni yok etmeden önce. 

 Elimdeki siyah elbise ile bakışma faslım bittikten sonra hızla üzerime giydim. Bir kaç gün önce doktorların giyinme odalarından kaçırdığım - daha doğrusu çaldığım- siyah spor ayakkabıları ayağıma geçirdim. Kutunun içerinizde bana bakan maskeyi alıp yatağımın tam ortasına fırlattım ve komodinin üzerindeki kapkara peruğu da başıma geçirdim. Odamda ayna bulunmadığı için nasıl gözüktüğümü bilmiyordum ancak büyük bir problem değildi. Maske her şeyi örtecekti. 

Haruto'nun geri gönderdiği bıçağımı da aldım ve olabildiğince sessiz adımlarla odamdan ayrıldım. Güvenlik genel olarak bu saatlerde uykusuzluğa dayanamıyor ve uyuyakalıyordu. Bu plan için bir haftadır onu ve bir kaç kişiyi daha gözetliyordum. Bu bok çukurundan kurtulup intikamımı almam gerekiyordu. Odamın olduğu koridordan ayrılmıştım ve inmem gereken dört kat vardı, hiç kimseye yakalanmamam gerekiyordu, eğer yakalanırsam beni geri odama gönderirlerdi ve odamın güvenliğini tekrar kaçma girişiminde bulunmayayım diye arttırırlardı. Bu kesinlikle isteyeceğim bir durum değildi. Bir kat aşağı inmiştim, şuan inmem gereken 2 kat vardı. Tam merdivenlere tekrar yönelecektim ki duyduğum adım sesleri ile hızla yere eğildim ve sürünerek merdivenlerin destek kısımlarının arkasına saklandım.

''Kim var orada! Göster kendini!!'' duyduğum tanıdık ses ve aniden aklıma dolan plan ile yüzümdeki maskeyi çıkarttım, elbisemin sırt kısmındaki kurdelesine bıçağımla beraber astım ve ardından hızla ayağa kalktım. Karanlık içindeki hareketliliği sezen yaşlı adam yüzündeki yoğun korkuyu çatık kaşları ile saklamaya çalışırken elindeki minik el fenerini yüzüme tuttu. Aniden gelen yoğum ışıkla istemsizce yüzümü kapatmıştım ve rahatsız olduğumu belirten mırıltılar çıkarttım.

''Sen.. Burada bu saatte ne yapıyorsun?! Ayrıca bu peruk da neyin nesi, güzel olmaya mı çalışıyorsun?'' dedi tehditkar ve bir o kadar da aşağılayıcı bir tonda cılız ihtiyar. 
''Galiba uyur gezer oldum, nasıl geldiğimi bilmiyorum.'' diye cevapladım onu ruhsuz suratım ve stabil ses tonumla beraber, son iki sorusunu görmezden gelmiştim, onunla uğraşmak istemiyordum. Cevabım üzerine histerik bir gülüş yayıldı yüzüne ve hızla yanıma gelip sol kolumdan tutarak beni odamın olduğu kata doğru sürüklemeye başladı, kolumu sıkıyor olması canımı acıtıyordu ancak hiçbir tepki gösterme gereği duymadım. Üst kata varmamıza 10 merdiven kala adımlarımı durdurdum. İhtiyar bana ne yapıyorsun dermiş gibi bakıyordu. 

''Biliyor musunuz Bay Choi, sizden hep nefret etmişimdir.'' dedim ve kolumu elinden kurtarıp arkamdan bıçağımı çıkarttım ve hızla boğazına yatay ve derin bir çizik attım, ardından da merdiven boşluğundan aşağı ittim. Kafasını düşerken iki kere merdiven kenarına vurmuş ve ardından da bodrum katı boylamıştı, öleceğinden emindim. Bıçağımı geri yerine koydum ve maskemi de yüzüme taktım. Hızla yangın merdivenlerine koşmaya başladım. Yaşlı adam düşerken çok ses çıkartmıştı, bir an önce hastaneyi terk etmem gerekiyordu. Sapık ihtiyarı öldürmeseydim gece yatağımdan kaçtığımı hastane çalışanlarına bildirirdi ve sonuç olarak geceleri kapım kilitlenmeye başladı. Bu da zaten az olan hastaneden çıkma ihtimalimi sıfıra indirirdi, zaten kanserle mücadele eden sapık bir ihtiyardan başka bir şey değildi, kızların bacaklarını sürekli süzüyordu, iğrenç. Tek yaptığım ölümünü hızlandırmak olmuştu, bunun için kendimi kötü hissetmiyordum, hissetmeyecektim de.

Birden aklıma gelen fikir ile hızla yön değiştirdim ve koşarak ikinci kata geri çıktım, bu kesinlikle tehlikeli bir karardı fakat veda etmem gereken birisi olduğunu düşünüyordum ancak bu fikrimi tehlikeli yapan durumlardan birisi de bu katta güvenlik görevlisinin olmasıydı. Evet, uyuyordu ancak bu uyanmayacak demek değildi. Olabildiğince sessiz bir şekilde güvenliğin odasının hemen yan tarafındaki hemşire odasına ilerledim ve etrafta minik bir kağıt ve bir de kalem aramaya başladım. Etrafı kurcalarken dolabın altında bulduğum tükenmez kalem ve hemşirelerden birinin masanın üzerinde unuttuğu kağıt parçasını alıp son kez minik bir veda mektubu yazmaya başladım.

Merhaba Yuri abla, 
Bana bu süre zarfında çok iyi baktığın için teşekkür ederim ancak artık burada kalamam, lütfen kimseye bir şey söyleme, yokluğumu fark edeceklerdir ancak bu notu okuyunca mutlaka imha etmeni istiyorum senden.
Nereye gittiğimi de sana söyleyemem ancak lütfen benim için endişelenme, iyi olacağım. Sadece yapmam gereken bir kaç küçük iş var, daha sonra inan bana çok mutlu ve huzurlu olacağım. Stresten de uzak dur tamam mı? Hamilesin sen, sakin olman gerekiyor. Bebek için mutlaka kıyafetler yollayacağım.
Seni seviyorum..

-Sumire

 Notu katlayıp Yuri ablanın masasındaki kilitli çekmecesinin üstündeki minik boşluktan içeri attım. Bir kaç gün önce hamile olduğunu öğrenmiş ve bunu gelip ilk bana söylemişti, bu durum istemsizce sevinmeme sebep olmuştu. O iyi bir hemşire, abla ve arkadaştı, bir o kadar da iyi bir anne olacaktı, bundan hiç şüphem yoktu.

Yavaş adımlarla hemşirelerin odasından ayrıldım ve olabildiğince sessiz ve tedbirli adımlarla tekrar yangın merdivenlerine doğru yürümeye başladım. Ancak birden bileğimde hissettiğim el ile donup kalmıştım, aniden yüzümü arkamdaki kişi kendinden tarafa çevirdiğinde gördüğüm surat ile adrenalin ve korkunun, işte şimdi ayvayı yemiştim. 
Şuan uyuyor olması gereken biricik güvenlikçimiz odasında uyumak yerine beni bileğimden tutmuş ve yüzümdeki maskeden tanıyamadığı için kafasında kim olduğumu ve amacımın ne olduğunu ölçüp tartmaya çalışıyordu.

Hızla ayağına bastım ve o ayağı ile ilgilenirken koşarak yangın merdivenlerinde girip koşar adımlarla aşağı inmeye başladım, hızlı olmam gerekiyordu yoksa yakalanacaktım. Merdivenleri ikişer-üçer arlarken birden sol ayağımı yan basmam ile yeri boylamıştım ve kafamı zemine çarpmıştım. Harika! Yaklaşan adım sesleri ile rahatsızca yerimden kalkmaya çalıştım ve ayağa kalktığımda neredeyse sol bileğimin üzerine basamıyordum, canım gerçekten çok acıyordu ancak acısını görmezden gelmek zorundaydım. Sağ ayağıma yoğun bir yük bindirerek yürümeye devam ederken sonunda zemin kattaki kapıya varmıştım. Şimdi tek yapmam gereken yangın merdiveninin kapısını açmak, yaklaşık elli metre sol tarafa doğru yürümek ve daha sonrası ise özgürlük! 

Tam kapının kulpunu aşağı indirecektim ki dibimde duyduğum nefer sesi ile dona kalmıştım. Bu sefer ondan asla kurtulamazdım, kaçacak yerim olmadığını düşünüp yavaşça arkamı döndüm ve gördüğüm manzara kesinlikle görmeyi beklediğim bir şey değildi.
Güvenlik görevlisi merdivenlerin başında yüzünde koca bir yara ile baygın bir şekilde yatıyordu ve anlaşılan bana on metreden fazla yaklaşamamıştı bile ancak bir kaç saniye önce birinin kulağımın dibinde nefes aldığını duymuştum. Neler oluyordu?

Bir kaç dakika boyunca ayakta dikilip az önce yaşananları kavramaya çalışırken en büyük korkum ya az önce duyduğum nefes sesinin Watanabe'ye ait olma ihtimaliydi. Bunun düşük bir ihtimal olduğunu biliyordum ancak kesinlikle olamaz da değildi ve bu düşünce bile bütün vücudumdaki tüylerin diken diken kalkmasına neden oluyordu. Ani başlayan hareketlilikle vücudum adrenalin dolarken kendimi hemen yangın merdiveninin dışına attım, güvenlik görevlisi kendine gelmeye başlamıştı ve elleri ile yüzünü ovuşturmuştu. 

Bu gece için yeterince macera yaşadığıma kanaat getirdim ve olabildiğince hızlı koşarak hastaneden çıktım ve yakındaki ormanın içine girdim. 

.

.

.

Bu bölüm pek içime sinmedi, pek güzel olmadı ama umarım beğenmişsinizdir. Lütfen yeni kitabıma da bakmayı unutmayın. 

OSAKA'S KILLER | Haruto Watanabe *Creepypasta*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin