Geçiyor, zaman çabuk geçer zaten. Biz mutlu muyuz o bile şüphelendiriyor beni. Sanki şu birkaç gündür aramızda garip bir soğukluk var. "Kahvaltını yaptın mı?" Sorduğu soruya sadece kafamı salladım. O benden önce uyanıp işlerini halletmek için gitti. Geldiğinde tektim, masa kuruluydu, beni kahvaltı ederken gördü. Sohbet başlatmak için bu çabaya girdiğini düşündüm. Aramızdaki soğukluk sebebi ne onu bile bilmiyorum ki. "Dün gece olanlar için üzgünüm."
"Dün gece ne oldu?" Koltukta biraz daha dikleşip yanı başıma oturan Jungkook'a döndüm. Dün gece neler olduğuna dair hiçbir fikrim yoktu. Üstelik dün gece erken uyumuş olmanın enerjisi de üzerimdeydi.
"Gördüm seni Jimin. Ağlıyordun ve elimden hiçbir şey gelmedi. Onun yerine çekip nehir kenarına gittim. Yanında durabilirdim, yapamadı-"
"Ne ağlamasından bahsediyorsun Jungkook? Benim ağladığım falan yok. Dün gece erken yattım." Kaşlarını çattı. İçinden neler geçirdiğini delicesine merak ettim. Bu evde benden başka birisi de mi vardı? Nasıl bu kadar kesin konuşabiliyordu? Ben, dün gece tek bir göz yaşı dökmediğime Jungkook'un üzerine yemin dahi edebilirim...
"Ağlıyordun, oradaydın." Yatak odamızı gösterdi. Kafamı kaldırıp sanki dün geceyi görebilirmişim gibi oraya baktım.
"Evet oradaydım."Mırıldandım. Düşündükçe aklıma babamın dedikleri doldu. Yoongi konusunda bana akıl verirken araya kattığı anlamsız bilgileri yeni yeni anladım.
Bilemiyorum, belki de anlattıkları imkansızın da ötesinde bir durum.
Son zamanlarda eşim yani annen bana sürekli Yoongi'nin geceleri kalkıp ona sarıldığını söylüyordu. Aklını yitirdiğini düşündüm, benim yanımda yattığından birisi gelse hissederim. Onun uykusu derindir. Bir zaman sonra bana anılarımızı unuttuğunu söyledi. Araştırdım, meleklerin hafıza sildikçe hafızalarının zayıfladığını ve akıl sağlıklarının gittikçe zedelendiğini öğrendim. Ne kadar doğru bilemiyorum ama o deli gibiydi. Kendini sürekli yıpratıyordu. Kanatları olur olmadık yerde ortaya çıkıyordu. Doktora da götüremedim, onun yerine bir şifacı çağırdım. Geç kaldığımızı, hafızasının git gide silindiğini söyledi. Melekler ve iblisler her belirli sene düzeyinde hafıza kaybı yaşarlarmış. Yılanların derileri gibi hayat değiştirirlermiş. Beni nasıl unutmadığını şifacıya sorduğumda, her kanatlı varlığın, sevgi azalmadıkça kalbinde olan kişiyi unutmadıklarını söyledi. Sadece beyinleri hasar görüyormuş, kalpleri olduğu gibi kalırmış. Kalplerinde olan hiçbir anı veya kişi yok olmazmış.
Peki ona ne oldu? Diye sorduğumda dolu ve bir o kadar da boş bakan irisleri yüzünden kalbim sıkışmıştı. O günü şu an hatırlıyor olmak benim için elbette zordu.
Beni unuttu.
Nasıl?
Kanatlı varlıklar öldükleri zaman geride kalan sevdiklerinin rüyalarına girip onları delirtirmiş. Bir süre sonra insanlar intihara meyilli bir hale gelerek dünyadan yok olurlarmış. Bu yüzden onu öldürmesi için bir cadı tutmuş. İlk kalbini parçalamasını ardından ölüsünü de yakmasını istemiş. Ben bu zamana kadar onu bencil sanardım. Benim kadınım kendinden çok beni düşünmüş.
Dolu gözlerimle Jungkook'un ellerini tuttum. Titriyordum, korkuyordum. Babamın suratı ve anlattığında aklıma dolan özlemi beni endişelendirdi. Ya bizim sonumuz da öyle olursa?
Ya Jungkook bencilce davranmak istemezse? Ben onunla sonsuza kadar giderken o beni geride bırakırsa? Kalbini parçalaması için bir cadı tutarsa ne yaparım ben?
Hiçbir şeyden haberim yokmuş gibi hayatıma devam edemem. O benim sevgilim, o benim her şeyim.
"Jungkook?" Bir bacağımı tutup kendisine çektiğinde kucağına yerleştim. Bacaklarımı da beline sardım. Geriye yaslandı, sırtını koltuğun en yumuşak yerine dayadığı an penisine yakınlaştım. Saçlarını geriye taradım. Bir iblise göre fazla bebeksi kokuyordu.
Boynuna koyduğum ölüm öpücüğü onu güldürdü. Ben gülmedim, acı çektim. Tırnak diplerime kadar batan ızdıraba karşı tüm nefesim kesildi.
"Dün gece neden ağladın meleğim?"
"Bana neden meleğim diyorsun? Hiç hoş değil." Kaşlarını çatıp dudağıma öpücük bıraktı. Cevapsız kaldı, cevapsız kaldığı süre boyunca bakıştık. Dünyanın bütün yükü omuzlarımdaydı sanki. Bir an önce gece olmasını diledim.
"Meleğim değil misin?"
"İblisler meleklerden nefret eder diye biliyordum." Kahkahası tüm odanın duvarlarına çarptığı an rahatsız olmuş gibi gözlerimi kapattım. O ise sanki varmışçasına göz yaşlarımı sildi.
"İblisler, melekler aşklarına karşılık vermediği için onlardan nefret ederler. Her iblisin tanrı tarafından onlara yaratılan bir meleği vardır."
"Senin bir meleğin var mı?" Delicesine merak ediyordum. Ya hala daha yaşıyorsa? Ya şu an aşık olduğu melek gökyüzünde onu bekliyorsa? Ya beni terk edip onun için yaratılan meleğe giderse?
Belki de öldüğünü öğrendiğimde aslında ölmemişse? O meleğin yanında mutluysa?
İçime düşen kurtların haddi hesabı yoktu. Gereksiz yere kendimi sıktım. Yüzüm düştü.
"Var." Başımdan aşağı dökülen kaynar su, gözlerime değen gözleriyle soğudu. Kırmızıydı, kırmızıydı lakin kendimi garip bir ortamın içinde buldum.
Yüzündeki bu endişe de neydi?
"Kim?"
"Onun doğduğunu öğrendiğim an deliye döndüm. Benim olmalı dedim. Benim olmalı ki onun gibi bir güzeli bulmuşken kaybetmeyeyim. Tanrı elime bütün bilgilerini verdi. Bir farklılık vardı. Nadiren iblislere kanatsız varlıklar çıkardı, ona melek bile demezdim ben. Nefret ettim gücünden yararlanamayacağım için. Öldürmek istedim. Her defasında öldürmek için çabaladım. Belki çocuk aklıyla en ufak bir korkuda ölür sandım. O ise hissetmiş gibi kucağımdan ayrılmadı, korkmadı. Kanatlarıma güldü. Eğer o çocuk ölseydi başka bir melek yaratılacaktı benim için. Kanatlı bir melek."
"O kim? Sanki ölmemiş gibi konuşuyorsun. Başka birisi mi var Jungkook? Neden içime kurt düşürdün ki şimdi?" Avuçlarını yüzüme dayayıp tekrardan dudağıma öpücük bıraktı. Artık onu öpmeye hevesli bile değildim. Kalbim fazlasıyla kırıldı. Neden bana bunları anlatmak zorundaydı ki?
Bilmiyor olsaydım benim için daha iyiydi.
"Benim için yaratılan melek sensin Jimin. Eğer ben olmasaydım sen varolmazdın. İblisler insanları öldürürler." Onun gibi bir cani nasıl oldu da beni öldürmek yerine sevmeyi, kırmak yerine toplamayı seçti? Uçurumdan atladığım vakit izlemek yerine neden kurtarmayı seçti? "Ne düşünüyorsun?" Kalçamdan tutup biraz daha kucağına çekti. Ne düşündüğümü söylesem canını yakar mıyım?
"Senin gibi kötü bir iblis beni nasıl öldürmedi onu düşünüyordum." Benim için kanatlarını bile kesti. Üstelik hiçbiri için onu zorlamadım. Bütün olasılıklar aşktan başkasını göstermedi.
"O nasıl bir cümle öyle?" Kaşları çatıldı. Beni bu konuda ciddiye almadığını biliyorum, sadece dalga geçiyor. Yine de endişelenmeden edemedim. "Ben herkese kötü olurum, sen hariç herkese."
Belki de hayatımda ilk defa önemsendiğimi hissettim...
Sen hariç herkese...
Sen hariç herkese kötü olurum...
"Bu gece toplantı var kalkmazsan hazırlanamam. Gönlüm seni kaldırmaya el vermiyor lakin o baloya gitmemiz lazım."
"Balo mu? Benim neden haberim yok?"
"Gerek duymadım." Burnuma öpücük bırakıp kucağından kalkmamı bekledi.
Ve ben bu gecenin nasıl olacağını bilmeden gitmeyi kabul ettim. Nereden bilebilirdim ki o balonun zehirden farksız olacağını?
Nereden bilebilirdim ki Jungkook'un gerçekten de ben hariç herkese kötü davranacağını?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Demon 'Jikook
FanficTamamlandı ✔️ "Seni çok özledim Jimin." "Biliyorsun, sadece bir uçuş uzaklıktayım." Jjk×Pjm