Jeon Jungkook"Bu halin ne? Eve döndükten sonra nereye gittin? Neler oluyor Jungkook, cevap ver. O kucağında ne var? Neden beyaz ört-" Rüzgarın etkisi ve sertçe kapanan kapının sesiyle örtü sevgilimin üzerinden kayıp düştü. Kimseyi duymak, kimseye cevap vermek istemedim. Kanlar içinde olan bedenim, daha demin kanını içtiğim Hwang ve hakaretlerde bulunan Wonho'yu öldürdükten sonra Jimin'in bedenini eve getirme kararı aldım.
Bir katildim, eski Jungkook geri dönüyordu. Acımasızdım, Hwang'ın halkı da bana kaldı. Sadece bir iblis vardı artık, benim küçük meleğim ise bir ölüden ibaretti. Ne yaparsam yapayım uyanmayacaktı.
Bunun bilinci tüm bedenimi elbette titretiyordu.
Kucağımdan almaya çalıştığı adama daha sıkı sarıldım. Taehyung ise şimdi baygındı, Yoongi ağlamak istiyor fakat sert aurası yüzünden ağlayamıyordu, Hoseok...
Hoseok ise bir babaya göre fazla acı çekiyordu. İçinden attığı o çığlıkları kulağımı neredeyse kanatacak boyuttaydı.
"Ne yaptın oğluma?" Dedi beni hırpalarken. "Ne yaptın lanet iblis?" Yavaşça kenara itip Jimin'i koltuklardan birisine koydum. Güzeldi, kusursuzdu yüzü. Belki de tek kusuru saf ve temiz bir çocuk olmasıydı. Belki de tek günahı insanlar tarafından fazlaca ilgi görmekti. Belki de tek suçu olduğundan daha güzel görünmesiydi.
Belki de tek pişmanlığı, benimle yatmış olmasıydı.
Onca neden, onca soru ve onca hikaye beni derinden etkilerken güzelimi bırakmak içime sinmiyordu.
"Ne yaptın ona?" Sualsiz bir şekilde bana tokat atmaya devam eden Hoseok'a karşı koymadım. Canım öylesine yanıyordu ki attığı fiskeleri hissedemedim bile. "Biliyordum, iblisliğinin arkasına sığınan bir vampir bana hiçbir zaman güven vermedi zaten. Sen ve lanet güçlerin bizi tekrardan bitirdi. Oğlumu sakladığımda peşine düşmeseydin, onu bu kadar çok hırs haline getirmeseydin yaşayacaktı."
"Yaşayacak." Diyebildim onca söz varken. Sustum, sabrettim, içten içe ağladım. Gözlerim kuruydu artık, ellerim titrek, bedenim üç cansız insanın kanıyla kaplanmış vaziyetteydi.
Ben ise nefes alan bir ölüydüm işte...
"Onu dönüştürdün mü? Bunu bana sormadan nasıl ya-" Yumruğunu havada yakalayıp bileklerini sıktım. Kemiğinin kırılma sesi tüm odayı doldurdu, Yoongi bizi tek bırakmak için baygın olan Taehyung'u da alıp yukarıya çıktı.
Bu sessiz ortamda onun kırılan kemiklerini dinliyordum.
Yüzünde tek bir acının işareti dahi yoktu.
"Ne yapsaydım?" Bağırdım, sesim öyle çok yüksekti ki kulağından akan kanı görüp daha fazla sinirlendim. "Onu öylece bıraksa mıydım? Sevgilimi toprağın altına mı atsaydım?"
"Hayır." Acısı ses tonuna kadar ulaştı. Elini bıraktım, geri çekildim. Acı çekiyordu, yeni yeni hissediyordu kırıklarını. Zerre acımadım. Benim bu dünyada acıdığım tek adam Park Jimin iken diğerleri yaşamasa da olurdu.
"Al onu ve git buradan." Perişan olacaktım belki ama Jimin'i de bırakmaktan başka çarem yoktu. Bir iblisle hayatına devam etmesi onu zora sokacaktı. Melektim, her şey dünyada iblislerin soyunu getirebilecek olan Hwang'ı öldürmeden önceydi.
Bütün güçleri bana geçti. Kanatlarım karardı, kalbim çirkinleşti. Birisini sevemem artık, birisine sevgi dolu bakamam.
"Hafızasını da sildim merak etme." Elbette silmedim, zaten bundan sonra karşılaşmamız imkansız bir şey.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Demon 'Jikook
Fiksi PenggemarTamamlandı ✔️ "Seni çok özledim Jimin." "Biliyorsun, sadece bir uçuş uzaklıktayım." Jjk×Pjm