7/ Ne yazık, güzel olan her şeyi unutmuşsun

1.7K 177 201
                                    

Medyayı sonuna kadar izleyin lütfen. Ben aşık oldum ve kitabımla ilgili olduğu için hoşuma gitti.

Aklınıza Jungkook gelecek 😊

×××

Taehyung'la konuşmamızın ardından iki hafta geride kaldı. Jungkook'u ise 1 aydır görmüyorum. Unutmaya çalışıyorum, onsuz da olabileceğini kendime anlatmaya çalışıyorum lakin bir büyü misali sürekli aklıma takılıyor.

Uzun saçlarını arkadan bağlayışı, dövmeleri, kemikli ve damarlı elleri... Ona dair her şey aklımda, kokusu bile.

İzin alıp evden dışarı çıktım, biraz hava almak istedim. Taehyung'la oturduğumuz kayalığa gidecektim, eğer onu görmeseydim duraksamadan, koşa koşa atlardım o aptal uçurumdan.

Kendimi hiç iyi hissetmiyorum.

Arkadan gördüğüm kadarıyla ağlıyordu, elinde ise koskocaman bir taş.

Bana doğru döndü, gördüğüne şaşırmadı. Garip bir duygu zelzelesi vardı içinde ben ise heyecandan ölmek üzereydim. Öyle ki onun ağlıyor oluşuna istemeden eşlik ettim.

"Jungkook?" Diye seslendim ufuktan. Aramızda epey bir mesafe vardı. O ise gözünü kırpmadan bana bakıyordu.

İntihar etmeye çalıştığını anlamayacak kadar kör olduğumu fark edemedim.

O koca taşı kafasında kıracağını tahmin bile edemezdim.

Elindekini kaldırıp kafasına doğru vuracakken çığlık atar gibi bağırdım.

"Acıyacak." Kelimelerim benden izinsiz çıkıyordu. Gecenin ilk demlerinde onu görmek bana zaten iyi gelmiyorken gözümün önünde kahroluşunu görmezden gelemezdim.

Sanırım onu delicesine sevmeye başladığımı fark etmediğim için kendime fazlasıyla yükleneceğim.

"Acıyacak Jungkook. Lütfen yapma." Çenesinden akan bir damla yaşı silmek istedim. Hamle yaptım, geriye gitti. Kaçtı benden. Sanki tanımıyordu, yabancıydık birbirimize.

"Hayır!" Belki de boğazım yırtılana kadar bağırdım.

Bedenini geriye doğru bıraktı. Hayatımdan, bu hayattan vazgeçer gibi koştum üzerine. Peşinden yüz üstü atladım. Metrelerce uzaklıktaki denize düşecektik.

Öyle hızlı düştüm ki göğsüm göğsüne çarptı. Bir elini enseme diğer elini de belime dolayıp beni altına aldı. Size yemin ederim ki beraber öleceğimizi düşündüm, bütün her şey yavaşladı. Biz hariç her şey yavaştı.

Bir melek gibi koyu kırmızı kanatları tüm gökyüzünü kapladı. Sırtım hafiften suya değdiyse de bir çırpıda havalanıp uzaklara, gökyüzüne uçtu. Kucağında benim bedenim, sırtında devasa kanatları, gözlerinde koyu bir kırmızılık ve yüzündeki parıltılar.

Ona bir kez daha aşık olduğumu hissettiğim an kulağıma fısıldadı.

"Özür dilerim." Dedi sanki bir suçu varmış gibi. Konuşmama da müsaade etmedi. Onunla beraber, bu karanlık gökyüzünde süzülüyorken zerre korkmuyordum. Normalde lunaparka bile gitmekten çekiniyorken bu yeni tanıdığım adama delicesine güvenmek ne kadar doğruydu? "Benim gibi bir şeytanı görmek zorunda olduğun, seni korkuttuğum için özür dilerim güzelim." Çok geçmeden yeryüzüne indik.

Ormanın içinde nefes nefese gözlerine baktım. Kanatları yok olmak üzereydi, ben ise onları günlerce izleyebilirdim. Okuduğum kitaplardaki karakterler gibiydi.

Eşi benzeri olmadığına öyle çok eminim ki bunu benden gizlediği için ona kızamıyorum bile.

"Bu nasıl olab-"

Demon 'JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin