Multimedyada Bayan Jennifer var.
Bölüm şarkısı Iggy Azalea - Work
Oy ve yorumlarınızı bekliyorum. Şimdiden çok teşekkürler. Xoxo"Hadi kalkın artık sabah oldu!"
Sabah Bayan Jennifer'ın o güzel (!) sesiyle uyandım.
Bulut'un o güzel sesiyle uyanmak varken şimdi Bayan Jennifer'ın sesiyle uyanmak hiç iyi gelmiyordu. 'Keşke' her hayatın bir parçasıydı. Benim hayatımda da keşkelerin yeri büyüktü. Keşke o gün polisler beni dışarı çıkardığı zaman kaçıp ilk bulduğum yere yani buraya saklanmasaydım diyorum. O olayın üzerinden tam beş yıl geçmişti. Artık onbir yaşıma gelmeme rağmen hala ta çok küçüktüm. Hala insanların beni yok sayıp kaideye almıyacakları bir yaştaydım. Öylede oluyordu zaten. Hala kalkmadığımızı farkedince sesini yükseltip bize tekrardan bağırma gereği duydu. "Kalkın artık bugün yapıcak çok işimiz var. Bütün gün sizi bekleyemem." deyip odadan dışarı çıktı. Bizde ayaklanıp lavabolara doğru ilerledik. Tuvalete girip elimi ve yüzümü yıkadıktan sonra üstümü giyinip yemek salonuna gittim. Herkes birbirleriyle konuşup kahvaltılarını yaparken ben bir köşede sessizce kahvaltımı yapıyordum. Burada çok fazla kişi olmasına rağmen yalnızdım. Buraya geldiğimde beni bulan kişi tabiki de Bayan Jennifer olmuştu. Bana kim olduğumla burada ne yaptığımla ilgili sorular sorduğunda ona söylediğim tek şey "Benim kimsem yok." Olmuştu neden böyle dedim bilmiyorum belkide artık yalnız olduğumu kabul etmem gerektiği için bu şekilde söylemiştim. O da bunu sorgulamamıştı sanırım kimsesiz olmam onunda işine gelmişti. Benim için bir dosya hazırlayacağı sırada sorduğu sorulardan sadece ismimi söylemiştim geri kalanını tamamiyle kendi istediği gibi sahte bilgilerle düzenlemişti. Düşüncelere dalmışken yemeğimi bitirdiğimi farkettim kalkıp mutfak bölümüne boş tabağımı götürdüm. Herkes bitirince tabaklarını getirmeye başladılar. Burada işleri hep bizlere yaptırılardı. Bulaşık sırası ben ve adlarının Buse ve Özge olduğunu hatırladığım kızlarla işe koyulduk. Onlar aralarında şakalaşıp su atarken sesleri duyan Bayan Jennifer yanımıza geldi. Kızlar geldiğini farkedip anında sustular. Ve Bayan Jennifer bize yine sitem etmeye başladı. "Siz hala işi bitirmediniz mi çabuk olun sonra okula geç kalıyorsunuz birde beni okulla uğraştırmayın!" Deyip yanımdan geçerken beni tezgaha ittirip mutfaktan çıktı. İşi bitirince hemen odaya çıkıp yatağımı topladım ve okul formalarını giydim. Ve evden çıktım kaldığımız yer bir yetimhane değilde özel bir evdi. Yuva gibi. Bulunduğumuz çevre zenginlerin oturduğu tenha bir yerdi. Bize yardım yapanlarda yine zengillerdi. Gittiğimiz okul kolejdi. Okul çok güzel olmasına rağmen hiç sevmezdim. Bunun için sık sık okulun biraz ilerisinde bulunan parka giderdim. Hava çok iyi olmamasına rağmen ayaklarımın beni yine parka yönledirmesine engel olamamıştım. Rüzgar iliklerime kadar işlerken montuma dahada sarıldım. Parka vardığımda okul saati olduğu için boş olduğunu gördüm. Bu benim işime geliyordu bütün park sadece bana kalıyordu ama oraya gittiğimde tek yaptığım kaydırakta oturmak olurdu. Bulut'tan sonra bir başkasıyla oyun oynamak istememiştim. Ne zaman birilerin oyun oynadığını görsem hele ki bu saklambaçsa onu ne kadar özlediğimi daha iyi anlıyordum. Ama bu özlemin bu parkta sessiz iç çekişlerle son buluyordu. Belis ve Melis kardeşim gibi sevdiğim insanlar. Onların ne halde nasıl ve nerede oluduklarını ne yaptıklarını bilmiyorum. Aslında onlara dair pek bir şeyde hatırlamıyorum. Sadece birkaç anı gerisi boş. Yüzlerini dahi hatırlamıyordum. Onları düşünürken gözümden yaşların tekrar akmaya başladıklarını hissettim. Ben gözyaşlarımı silmeye çalışırken parka birilerinin girdiğini farkettim. Benden beş altı yaş büyük oldukları her hallerinden belli olan sık sık karşılaştığım grup içeri girdi. Onları görmemle buradan çıkmak için ayağa kalkmam bir oldu. Bu hareketim ise onların dikkati çekmiş olmalıki beni farkettiler ve yüzlerinde o iğrenç gülümsemeyle bu tarafa doğru gelmeye başladılar. "Oo bakın beyler burada kim varmış bizim ufaklık." Gruptan birinin sözleriyle hepsinin gülmesi bir oldu. Ben bu söylediklerine sessiz kalırken o konuşmayı tercih etti. "Ne o ufaklık yoksa seninle oyun oynuyacak birileri yok mu? Imm ne kadarda üzücü." Dedi ve yine gülmeye başladılar. Bunun neresi komikti bilmiyorum ama ben üzülüyordum. "Seninle oynamayı çok isterdik ufaklık ama dua et bizim için fazla küçüksün. Biz gidelimde ufaklık rahat rahat oyununu oynasın beyler." Bu seferki gülümseme bana mı öyle geliyor bilmiyorum ama fazla ürkütücü ve iğrençti. Yanımdan geçerken bana çarpıp yere düşmeme sebep oldu ve son kez bakıp yollarına devam ettiler. Yerden kalkıp üstümü silkeledim. Onlar gerçektende canımı sıkmışlardı. Şimdi hiçbir şey yapmak istemiyordum bende bu yüzden salıncağa gidip oturdum ve yavaş yavaş sallanmaya başladım. Düşüncelerim arasında orada ne kadar oturdum bilmiyorum ama hava kararmaya başlamıştı. Eve dönme saatini çoktan geçtiğimi farkedince yerimden kalkıp koşmaya başladım. Ne kadar hızlı koşmaya çalışsamda fazla hızlı koşamıyordum. Zaten geç kalmıştım ama dahada geç kalıp ceza almak istemiyordum. Bahçeden içeri girdiğimde kapının açık olduğunu farkettim ve bunun anlamı Bayan Jennifer beni beklediğiydi. Evin kapısından içeri girdiğimde karşılaştığım yüzle yerinde donup kaldım. Bayan Jennifer yine sinirli gözüküyordu. Bana yaklaşıp şöyle bir süzdükten sonra sert olan gözlerine karşın sakin çıkan sesiyle "Neden geç kaldın?" Dedi. "Parktaydım Bayan Jennifer özür dilerim oyun oynarken farketmedim." Dedim "Eğer senide yine o odaya kapatmamı istemiyorsan birde geç kalmazsın." Dedi ve önümde çekildi. Bende "Tabi Bayan Jennifer." Dedim ve yukarı çıkmaya başladım. Neden ona bu şekilde hitap etmek zorundaysak. Hepimizi aynı o itaatkar kalıplara sokmaya çalıyordu. Neden o Fransız bozuntusunu dinleyip boyun eğiyorsak. Sanırım korkumuzdan ve başka yerimiz ya da kimsemiz olmadığından. Yukarı kata çıktığım koridorda ilerleyip kaldığım odaya geldiğimde diğer kızların akşam yemeği için aşağıya inmeye hazırlandıklarını gördüm. Üstümdeki okul forması çıkartıp bize verilen kıyafetlerden birini giydim. Ve akşam yemeği için aşağıya indim yine bir köşede sessizce yemeğimi yemeğe başladım. En azından buranın yemekleri güzel oluyordu. Buraya tek sevdiğim şey kesinlikle bu yemeklerdi. Yemeğimi bitirip mutfak bölümüne gittim ve tabağımı yıkayıp geri kalanın yemeklerini bitirmesi beklerken orada bulunan masadan sandalyeyi çekip oturdum. Diğerleri yavaş yavaş yemeklerini bitirip tabaklarını bıraktıklarında Buse ve Özge'de geldiler ve yıkamaya başladık. Sabahki olaydan ders almış olmalılarki bu sefer sessizce bulaşıkları yıkıyorlardı. Yıkamayı bitirince hemen kaldığımız odaya gittim ve pijamalarımı giyip yattım.
•••
Yine bir gün okuldan dönerken yaklaşık bir haftadır o parka gitmediğimi farkettim ve yine o tarafa doğru yöneldim. Parkta oynayan birkaç çocuk dışında kimse yoktu. Onlarda zaten bir süre sonra gittiler. Onlar gidince bende yine gidip kaydırağa oturdum. Bulut ve ailemi düşünürken her zaman gördüğüm ama pek umursamadığım grup geldi ve çaprazımda kalan banka yığıldılar. Sarhoş oldukları her hallerinden belliydi. İğrenç bakışlarını bazen üstümde hissetsemde o tarafa bakmıyordum ve onlar o kocaman bedenleri beni fazlasıyla ürkütüyorlardı. Aklımda Bulut, boş boş oturup düşünürken grubun bana bakıp gülüştüğünü farkettim. İçlerinden biri kalkıp yanıma doğru yürümeye başladı bu hareketi beni korkutmuştu ama onlara korktuğumu belli edersem daha çok eğleneceklerdi ufacık boyumla kafada tutamazdım o yüzden yoklarmış gibi davranmaya karar verdim. Gruptan biri yanıma gelen kişiye "Oğlum gel uğraşma ufacık çocukla." Dedi.
Daha öncede bana sataşan çocuk şimdi başımda dikilmiş gözlerini bana dikmiş yukardan bakıyordu. Titrek sesimle "Ne oldu?" Diyebildim sadece. Hafif sırıtarak "Oyun oynamak ister misin ufaklık çok güzel oyunlar biliyorum." Dedi. Bu beni korkutmuştu. En son oyun oynadığımda hayatımı benliğimi, herşeyimi kaybetmiştim hem bu adam-çocuk arasında kalmış cinsle oynamak istemiyordum. "Teşekkürler ama istemiyorum zaten bende gidiyordum." Diyip ayağa kalkacağım sırada "Nereye ufaklık eğlencektik." Diyip kolumu tutup kendine doğru çekti. Korkuyla kafamı bankın orda oturan çocuklara çevirdim hepsi dalga geçip gülüşüyorlardı. Gitmek için direnince kolumu daha çok sıktı gözlerim dolmaya başlamıştı canım yanıyordu. Acıya alışıktım ama bu farklıydı hem acı hissediyordum hemde içimdeki ses bu acı birazdan hissedeceğin acının yanında bir hiç kalıcak diye uyarıyordu bedenimi. Çocuk gülerek "Çocuklar parkın giriş çıkışını tutun. Ve sana gelince ufaklık şimdi ben gözlerimi yumacağım ona kadar sayacağım sende saklanacaksın. Eğer seni bulursam ben daha çok eğlenicem bulamazsam zaten kurtulmuş olursun. Hadi oyun başlasın." Diyip gözlerini yumdu ve saymaya başladı...
Beşe geldiğinde kendime gelebildim ve ben parkın içinde bulunan ufak çocuk evine girdim. Korkuyordum. Aklıma dolap olayı gelmişti. O zaman yalnız değildim şimdi ise ne olucağı belirsizdi. Ben değildim saklanan benim bu oyunda ki görevim geleceğimi, umutlarımı saklamaktı, kirlenmesin diye. Ben bu düşüncelerle boğuşurken o çoktan saymayı bitirmiş ve parkta dolaşmaya başlamıştı bir yandan da söyleniyordu. Ayak sesleri yaklaşınca nefesimi tuttum sakin olmalıydım.
"Bingo!" Evet. Beni bulmuştu camdan kafasını uzatmış bana bakıyordu. "Burda kal ufaklık." Diyip evin etrafından dolaşıp kapı tarafına geldi ve kapıyı açtı. İçerisi dardı ama zaten o da çok büyük değildi diğerlerinin yanında ufak ince kalıyordu. İçeri sürünerek girdi ve gülerek "Eğlence başlasın." Diyerek elleriyle ellerimi tutup arkamda kilitledi çığlık atmaktan başka hiçbir şey yapamıyordum çığlıklarımda boş alanda yankılanıyordu. Yardım edin kelimesi boş geliyordu korkuyordum. Burada bizden başka kimse yoktu. Bana yardım edebilecek kimse yoktu. Her yardım dilenişimde hayatım yerle bir edilmişti. Şimdide öyle olucaktı. Çocuk üstüme abanırken dişlerimi sıktım kimse yardım etmeyecekti gözlerim kararıyordu acı içine çekiyordu beni. O tanıdık his, biliyordu benim bedenim için bu acı çok fazlaydı. Gözlerim isyan edercesine görmezsen hatırlamazsın dercesine kapandı...
•••
Uyandığımda hava epey karardığını farkettim. Olanları hatırladığımda hemen önce çevreye sonrada üstüme baktım üstümde kan vardı. Buda neyin nesi böyle diye düşünken üstümdekileri düzelttim. Ve çocuk evinden çıktım. En son ailemin üzerinde kan görmüştüm yoksa bende onlar gibi ölücek miydim? Bu düşünce beni korkudan titretmişti. Sakinleşmeye çalışıp eve doğru ilerlemeye başladım. İçimdeki korku bir türlü dinmiyordu bana ne olduğunu bilmiyordum eve daha çabuk gitmek için koşmak istesemde hiç halimin olmadığını farkettim fazla bitkindim. Eve yaklaştıkça korkum daha farklı bir boyut aldı Bayan Jennifer'ın beni beklediğini biliyordum bu sefer durumun gerçekten çok kötüydü. Kesin beni yine o karanlık odaya kapatıp yemek vermiyecekti. Bunu bizi eğitmek için yaptığını söylesede bu tam bir canilikti. Eve geldiğimde tamda beklediğim gibi Bayan Jennifer kapıda bekliyordu. Ben daha özür dileyemeden o sitem etmeye başladı. "Sana bir daha geç kalmanı söylemiştim." Diye sistemine devam edicekken birden durdu ve gözleri irileşti. Gözleri okul eteğimdeki kandaydı. "Hemen yukarı çık banyo yap ve üzerini değiştir. Çabuk ol seni salonda bekliyorum." Dedi ve salona doğru ilerledi. Bende hemen yukarı çıkıp banyoya girdim ve hızlıca yıkanıp üstümü değiştirdim. Ve istediği gibi onun yanına gittim. Beni görür görmez yerinden kalktı ve beni kolumdan tutup aşağı kata o odaya götürdü. Beni içeri itti ve gitti. Ama bu sefer diğerlerinden farklı bir şey olmuştu Bayan Jennifer arada gelip beni dövüyordu. Bana ne olduğunu bilmiyordum ama görünüşe göre o biliyordu ve bu şey onu çok sinirlendiriyordu. En son gelişinde çıkarken söylediği kelimeler şunlar olmuştu "Artık sen hiçbir işime yaramazsın seni artık bu kirlenmiş halinle satamam ufaklık yaptığın bu küçük hatanın bana ne kadara mal olduğunu biliyor musun? Elbette bilmiyorsun burada açlıktan ölmen benim için şuan en iyi şey en azından işime yaramayacak bir şeyi beslemek zorunda kalmam!" Diye bağırıp kapıyı kilitleyip çıktı. Ben bunların hepsi ne anlama geliyor diye düşünürken fazlasıyla yorgun ve bitkin olduğumu farkettim. Ayrıca vücudumda bıraktığı morluklar ve yaralar fazlasıyla acıyordu. Sanırım uykuya düşkünlüğüm arada işe yarıyordu çünkü bütün acılarıma rağmen uyku beni yine esiri altına almıştı.
•••
Ertesi gün kapının sesiyle uyandım ve yine Bayan Jennifer'ın yüzüyle karşılaştım. Beni içeriden çıkarıp üst kata götürdü. "Bugün burada hiç kimse olmaması gerekiyor sende bu yüzden bugün okula gidiceksin şansım varsa yolda giderken sana araba çarpar ya da kaçırılırsın da bende senden kurtulurum." Dedi ve gitti. Banyoda işlerimi hallettikten sonra odaya gidip normal bir kıyafet giydim küçük okul çantama bir şeyler koyup onuda yanıma aldım ve aşağıya inip evden çıktım. Karnım aç olsada canım bir şey istemiyordu vücudumdaki yaralarda cabası. Yürümemi zorlaştırsalar da yürümeye devam ettim. Bahçeden çıktığımda bir şey farkettim buna bütün bu acılara katlanmak zorunda değildim. Gidebilirdim zaten benden kurtulmak istiyordu. Kurtulsun o zaman istediği yine olsun bende artık geri dönmem diye düşünürken yürümeye devam ettim. Nereye gideceğimi bilmiyordum ve açıkcası şuan pekte iyi hissetmiyordum. Boş sokaklarda bir süre daha ilerledikten sonra ileriden bir arabanın geldiği gördüm ondan yardım isteyebileceğimi düşündüğüm sırada göz kapaklarımın ağırlaşmaya başlamasıyla herşey son bulmuştu. En son gördüğüm şey ise arabanın yavaşlayıp durmasıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Saklandığın Yerden Çık
Teen Fiction"En sade doğrular mı? Rengarenk yalanlar mı?" Karanlığın en derinine saklanmış üç kız... Karanlığın ta kendisi olan bir grup... Tek istedikleri karanlığın kuytu köşesinden çıkıcak bir ışık. Kimisi için umut ışığı hayalleri için, kimisi için huzur ı...