Multimedyada Can var. Bölüm şarkısı Taylor Swift - Blank Space. Oy ve yorumlarınızı bekliyorum. Şimdiden çok teşekkürler. Xoxo
Başımım ağrısı ile uykumdan uyandım. Dün olanlar beynime yavaş yavaş nüfuz ediyordu. Cengiz'in bizi bara götürmesi dansa kaldırması Yektan'ın öldürücü bedenimi delip geçen bakışları Cengiz'in bizi taksiye bindirişi Melis'in kusması ve bizde kalması gibi iğrenç anılarla dolu bir gece. Melis'e bakmak için odamdan çıktım ve misafir odasına ilerledim. Kapısı açıktı içeri girdiğim de yatak toparlanmıştı ve Melis yoktu. Sabah kalkıp haber vermeden gittiğini düşünerek ona sinirlendim. Bunun hesabını sormayı aklımın bir köşesine not ettim ve elimi yüzümü yıkayıp elime geçen ilk parçaları üzerime geçirdim. Başım felaket ağrıyordu ve bunun nedeni alkol olmadığına emindim o kadar yüksek müziğe kim mahsur kalsa başında filler tepişirdi. Karnım aç olsada kafede bir şeyler atıştırım diye düşünüp işe gitmek için evden çıktım. Kafeye vardığımda Melis'in orada olduğunu görüp hemen yanına gittim.
"Haber vermeden nereye kayboldun?" "Ateş'le karşılaşmak istemedim." Haklıydı bende olsam bende öyle yapardım. "Bak ne diyicem bugün bize akşam yemeğine gelsene." "Harikaya ben Ateş'le karşılaşmamak için neler yapıyorum sen ne yapıyorsun." "Merak etme ya nasıl olsa akşam Ateş evde olmaz." Olur ama onun bunu bilmesine gerek yok. "Ateş olsada olamasada ben bugün gelemem." "Neden?" Pekala bizim cazgır kızarıyor mu yoksa bana mı öyle geliyor? Gözlerimi dikip cevabını bekledim. "Yurtdışından bir arkadaşım gelicek." "Hmm.. Pekala bu arkadaşın özel biri mi?" "Aa Yağmur bak Ateş'te burdaymış. O ne zamandır orada?" Son kısımlara doğru sesi kısılmıştı. Kendine söylediği belliydi. Ama ben onun bu konuyu değiştirme çabalarını gözardı etmeyecektim. "Melisçiğim en son arkadaşından bahsediyorduk canım." Tatlı bir ve sinir bozucu bir gülümsemeyle söylemiştim. Sanırım o da öğrenmeden bırakmayacağımı anlamış olmalıki konuşmaya başladı.
"Tamam o benim sevgilim." Dedi iyice domatese benzeyerek. "Ne!" Diye çığırdığım kafedekilerin bir çoğu dönüp bize baktı. Ateş mi o zaten bize bakıyordu. Garip. Aklıma binlerce soru gelmesine rağmen onları şimdilik geri ittim. "Pekala sende sevgilini alıp bu akşam bize yemeğe geliyorsun o zaman." Rengi normale dönemeye başlamış bir şekilde benden kurtulmak istercesine kafasını olumlu anlamda salladı. Tam işime dönücekken içeri Yekta'nın girmesiyle bütün dikkatim ona yöneldi. Bir saniye o neden Ateş'in yanına oturmadıda bu tarafa doğru geliyor? Beni kolumdan tutup arka depo tarafına yönlendirdi. Gerçekten sinirli görünüyordu ve kolumu acıtıyordu. Depo bölümüne gelince beni önüne doğru iteledi. Ve bağırmaya başladı.
"Senin derdin nede o bara geliyorsun?!"
"Sana ne ya istediğim bara giderim sana ne! Ayrıca sapık mısın oğlum sen? Sana yüz vermeyen kızları mı sıkıştırıp duruyorsun?"
"Tekrar söylüyorum ben sana kalmadım dışarıda benimle birlikte olmak için sıraya giren bir sürü kız var ama konumuz o değil boşuna değiştirmeye çalışma yemezler güzelim. Konumuza dönersek sen o barın nasıl bir bar olduğunu biliyor musun?" Tamam konuyu değiştirme çabalarımda boşa gitti. O bar nasıl bir yer olabilirdi ki? Bilmiyordum ama normal bir bardı herhalde. "Normal bir bar işte." Dedim. Demez olaydım sesini bir kat daha yükseltip bağırdı. Ve üzerime doğru yürümeye başladı.
"O bar fuhuş yapılan bir bar seni salak!" "Ne!" "Bir daha seni o barda görmeyicem tamam mı?" "Hayır tamam değil o benimle birlikteydi ve o istediği yere gider sana ne bundan?" Cengiz'de nereden çıkmıştı? "O bar benim sayılır ve ben onu orada görmek istemiyorum bu kadar!" "Buna sen karışamazsın!" Alaycı bir gülüşle "Öyle mi dersin?" Dedi ve bu seferde Cengiz'in üzerine yürümeye başladı. Onları durdurmak için aralarına girdiğim sırada Yekta'nın Cengiz'e yumruk atma girişimi benim yanağıma isabet etmesiyle ve benim acıyla çığırmamla son buldu. İkiside şok içinde bana bakarken Cengiz'in bana yaklaşıp beni belimden sarmasıyla Yekta Cengiz'i tuttuğu gibi duvara fırlatıp dövmeye başladı. Onu bu kadar sinirlendiren neydi bilmiyorum ama şuan canım çok acıyordu. Birinin beni kucağına almasıyla düşüncelerimden sıyrıldım. Beni mutfak bölümünde dondurucuların yanına getirip masanın üstüne oturttu. Beni bıraktıktan sonra gözümü açıp beni taşıyan kişiye baktım. Bu kişi Can'dı. "Teşekkür mi etmeliyim?" Düşünür gibi oldu ve "Evet, teknik olarak seni onların elinden kurtardım, ben senin kahramanınım." Çok fazla tatlı bir şekilde güldü. Bu dediğine bende güldüm. "Teşekkür ederim öyleyse." Dedim. O gidip dondurucudan bir poşet buz aldı ve gelip yanağıma koydu koymasıyla açıyla inledim. "Özür dilerim daha yavaş olurum." Dedi ve yine çok tatlı gülümsedi. Kafamı sallayıp onayladım ve buzu koymasına izin verdim. İçeriden hâlâ bağırışma sesleri geliyordu ama birden kesildi ve bulunduğumuz odanın kapısının önünde Yekta belirdi. Can kulağıma yaklaşıp "Sinir krizi geçiricek birazdan çok fazla sinirli bence sen yavaşça sıvış ben onu tutarım." Dedi Yekta'ın suratını gören zaten kaçmak isterdi çünkü bakışlarıyla bile öldürücekmiş gibi bakıyordu dediğini yaptım ve oturduğum yerden kalktım. Can'ın yanağıma buz tutması yüzünden biraz fazla yakın duruyorduk. Yekta "Napıyorsun lan sen?!" "Abi sankin ol hani sen Yağmur'a kazayla vurdun ya abicim bende yanağına buz koyuyordum." Vurdun kısmını bastırarak söylemişti. "Sana mı kaldı onun yanağına buz koymak sana ne oğlum o kendisi yapamıyor mu?" Yekta'nın sesini son zerresine kadar zorladığı belliydi. Bunlar tartışırken içeri Ateş ve Batın girdi. Sesleri duymuş olmalıydılar herhalde zaten duyulmayacak gibi değildi. Sahi herşeyde başımda biten patronun nerede benim? Ateş Yekta'yı susturmaya çalışken susmayacağını anlamış olmalıki üçü birden onu kollarından tutup ilerletmeye çalıştılar ve en sonunda hareket ettirdiler. Yekta mutfak bölümünden çıkana kadar gözlerini benden ayırmadı. Bakışları zaten beni rahatsız ediyorken şimdi çok daha ayrı bir boyut kazanmıştı. Mutfak bölümünden çıktıklarında bende peşlerinden gittim. Onlar kapıdan çıktıları sırada içeri patronum girdi ve yanıma gelip "Hayırdır Yağmur bir problem mi var?" "Hayır sadece aralarında küçük bir tartışma çıktı." Dedim ve o da başıyla onaylayıp gitti. Bizde Melis'le kalan işlerimi yapmaya başladık ve ben bir taraftanda içeride olanları ona anlatıyordum. Kafede mesai saatimiz dolduğunda işten çıkıp eve gitmek üzere birbirimizden ayrıldık.
•••
Melis sevgilisini karşılamak için havalimanına gidip ordanda direk bize geçeceklerini söyleyip yanımdan ayrıldı. Kulaklığımı takıp yoluma devam ettim. Yekta sorunlu bir çocuktu bu apaçık belliydi ve böyle olmasının sebebi ilgimi çeksede bu yatağımda uyumasını, gittiğim yerlere karışmasını, arkadaşımı dövmesini gerektirmezdi. Cengiz iyi biriydi en azından öyle tahmin ediyorum, umut ediyorda olabilirim. Beni fuhuş yapan bir bara götürmesinin açıklamasını yapabilir mi bilmiyorum. Cengiz'i depodan çıktıktan sonrada bir daha görmedim. Melisin dediğine göre sinirle çıkıp gitmiş. Ben bu düşüncelerimle boğuşurken çoktan eve gelmiştim bile.
•••
Anneme krallar gibi sofra hazırlatmamın ardından ailece oturmuş Melis ve güya arkadaşı olan çocuğu bekliyorduk. Ateş daha ortalıklarda görünmemişti. Kapı ziliyle hepimiz ayaklandık ve kapıyı açmak için harekete geçtik. Kapıyı açtığımda karşımda otuz iki diş sırıtan bir adet Melis ve Melis'in elini tutan yolda görsem dönüp iki defa bakıcağım bir çocuk vardı. Melis bu çocuğu başına martı pislediği zaman bulmuştu kesinlikle. Şanslı hatun ya. Melis hafif kızararak "Merhaba ımm bu Buğra yurtdışından bugün geldi, erkek arkadaşım." Buğra hafifçe tebessüm ederek "Memnun oldum ben burada yokken Melis ile ilgilendiğiniz içinde teşekkür ederim ayrıca." Dedi. Annem sanki bana koca bulmuş gibi mutluydu şuan Melis'le kanka olmuştu kısa sürede anlaşılan. Babam Buğra'nın elini sıkıp "Hadi çocuklar çabuk girinde içeri şu miğdemin sesini bastırıyayım bir an önce masa hazır." Babam ve oburluğu. Herkes babamın bu sözlerine gülerek cevap verdi bu akşam galiba güzel ve eğlenceli geçicekti. Kahkahalar içinde kapıyı kapatıp direk sofraya geçtik. Tam oturacakken kapı tekrar çaldı. Oturun manasında elimle işaret ettim ve kapıya yöneldim. Kimin geldiğini pekâla biliyordum ama bir ümit başkası olsun diye umuyordum. Kapıyı derin bir nefes alıp açtım. Ateş başını sağa eğip hafif tebessümle "Hoşgeldin demek yok mu ufaklık abin geldi." İçerde Melis'i görde sen hoş mu geldin hoş mu buldun sorarım ben sana. Hiçbir şey demeden içeri geçtim ve yerime oturdum annem Buğra'ya sorular yağdırmayı köşeye bırakıp bana dönüp "Kim gelmiş Yağmur?" Diye sordu. Az sonra olacakları düşünerek yüzüme sahte bir gülüş yerleştirdim tam cevap verecekken Ateş benden önce davrandı. "Ben geldim anne bakıyorum da misafirlerimiz varmış tam zamanında yetişmişim." Dedi keyifli bir halde ve yanımdaki Melis'inde karşısındaki yerini aldı. Babam hâlâ yemek yemeye odaklamıştı kendini annem hafifçe babama uyarı olarak öksürerek Ateş'e "Bu Melis Ateş tanıyorsundur seninle aynı okulda yanındakide Buğra Melis'in sevgilisi." Demesiyle Ateş içtiği suyu Melis'in üstüne doğru püskürtmesi bir oldu.
-Melis-
Hayvan herif bir insan içtiği suyu nasıl püskürtür ya film mi çeviriyoruz burda. Lavaboda oturmuş Yağmur'un benim için getirceği üstü bekliyordum. Yağmur'un annesi beni yukarı yollayıp Buğra ile ilgileneceğini söylemişti. Biran önce bugünün bitmesini istiyordum Ateş'in yerin dibine girmesini istememden daha çok hemde. Kapı sesiyle oraya döndüm ve yüzüme bir tişört yedim. "Al bunu giycekmişsin merak ettiğimden de gelmedim nezaket kuralımıymış neymiş." Bu çocuk bu kadar öküz olmayı nasıl beceriyor gerçekten merak ediyorum. Sinirle soluyarak "Özür dilemen lazım tam burda aptal." Diye çemkirdim de hata yaptım galiba Ateş kapıyı sertçe kapatıp üzerime yürüdü ve kolumu sıkarak "Bana bak ben o koluna takıp getirdiğin çocuğa benzemem beni onunla karıştırma pişman olursun." Bu beni korkutmuştu çünkü şuan kendinden kaybettiğine emindim kolumu öyle çok sıkıyordu ki ağlamamak için dişlerimi sıkıyordum. Ateş bunu farkedince sinsice gülümsedi ve kulağıma eğilerek "Bu bana sadece zevk verir daha başka nelerin zevk verdiğini merak ediyorsan gösterebilirim bebeğim" Dedi. Her yerde ortaya çıkan Yağmur şimdi ne halt yiyordu acaba? Ateş kolumu bırakıp. "Giyin ve aşağıya in beni uğraştırma." Dedi ve kapının kolunu sinirle aşağıya indirdi. Ah harika kapı kolu artık kapıya açmak için kullanılan bir araç olmaktan çıkmış Ateş'in sinirinin bir göstergesi olmuştu. Kolumun acısını bir anda unutup "Naptın sen ya? Cidden kırdın mı o kolu sen? Takamaz mısın geri? Nasıl çıkıcağız burdan şimdi, hep senin yüzünden bir kerede..."
"Kapa o çeneni cazgır!" Diye bağırmasıyla kendime geldim tamam çok konuşup çok saçmalamıştım ama kapalı alan korkum vardı ve şuan duvarlar üstüme üstüme geliyordu. Derin bir nefes almaya çalıştım Ateş ifadesiz bir suratla beni izliyordu. Dizlerimin üzerine çöktüm ve sakinleşmeye çalıştım Ateş telefonunu çıkarıp bir şeyler yazdı ve yanıma oturup umursamazca "Yağmur'a mesaj attım birazdan gelir kapıyı açar bu kadar çığırdına değmez." Dedi. Cevap vercek takatim yoktu şuan sakinleşmeye çalışıyordum sırtım terden sırılsıklam olmuştu aklıma üşüşen anıları kovmak istiyordum yavaşça gözlerimi kapadım ve derin bir nefes aldım içimden güçlü olduğumu tekrar ettim ve gözlerimi açtım. Bu sırada da kapının diğer tarafından Yağmur'un sesini işittim "Melis iyi misin birazdan açıcağız kapıyı sabredin biraz." Ateş homurdanmakla yetindi. "İyiyim ben Yağmur altüstü bir öküze kilitli kaldım o kadar." Diyerek Ateş'e korkunç bakışlar atmaya çalıştım sanki az önce kolumu sıkan beni sıkıştıran o değilmiş gibi bu cesaret nerden geliyorsa. Ateş sinirli bakışlarını bana yöneltti ve tam bir şey söylicekken kapı açıldı. Yağmur'un annesi direk yanıma gelip beni kucakladı iyi olduğumdan emin oldu. Yağmur kıs kıs gülüyordu bunun hesabını sorucam bakışlarımı ona doğrulttum.
Etrafa bakınarak Buğra'yı aradım. Yağmur kimi aradığımı anlamış gibi "Buğra ile babam aşağıda onları telaşlandırmak istemedik. " Dedi. Ah benim düşünceli (!) arkadaşım. Kimseye bir şey demeden ayağa kalktım Ateş'e sert bakışlarımdan birini yollayıp aşağı indim.
- Yağmur -
Ev hâlâ başımıza yıkılmadığına göre Ateş'le Melis birbirini öldürmediğine göre bizde Melis'in ardından aşağı inebilirdik. Annem biraz üzgün bir ifadeyle "Sizde hemen aşağı gelin Melis çok korkmuş görünüyordu. " Diyip Ateş'e anlamlı bakışlar yollamıştı. Annem gittiğinde bende aşağıya inmek için harekete geçtim.
"O çocukla ne zamandan beri sevgililer ufaklık?" Ateş'in sorusuyla olduğum yere mıhlandım. Ateş Melis'in ilişkisini mi merak etmişti? Yeni avı Melis miydi yoksa?Kaşlarımı çatıp "Melisten uzak dur o senin sürtüklerine benzemez." Bu laftan sonra helvamı pişirsinler diye anneme haber verebilirdim kesinlikle delirmiştim. Ateş kafasını hep yaptığı gibi yana eydi düşünceli bir hali vardı hafif tebessüm ederek "Onlardan farkının ne olduğunu öğreneceğim günü heyecanla bekliyorum ufaklık." Diyip odasına girdi. Yekta sapıksa bu çocuk double sapıktı. Derin bir nefes alıp aşağıya yöneldim. Aşağıya indiğimde Melis ile Buğra'nın ayaklandığını fark ettim kalmaları için ısrar etmek istedim ama gerçekten yorucu bir gündü o yüzden zorlamak istemedim. Melis'lerle kısaca vedalaştıktan sonra kendimi odama doğru sürükledim uyumak hiç bu kadar ilgimi çekmemişti. Tam gözümü kapatıp uykunun kolları arasına giricekken telefonumun titremesiyle bu hayatın bana karşı olduğunu bir kez daha hatırladım. Sinirle dişlerimi sıktım ve telefonumu alıp tuş kilidini açtım gelen mesaj gereksiz biri tarafından yollandıysa gerçekten o kişiyi öldürme kapasitesine sahiptim.
Gönderen: -A-
"Geçmişin karanlığında kaybolmuş bir ufaklık. Işığın olup geçmişini gün yüzüne çıkarabilirim. Aramamı bekle..."
Gelen bu mesajla acele ile doğruldum. Geçmişimi ben bile hatırlamazken tam anlamıyla bir başkası nasıl bilebilirdi? Üstelik bu numarayı kim ne zaman kaydetmişti. Ellerim titreyerek numarayı tuşladım ve kulağıma götürdüm. Kapalıydı. Uyku artık benim için bir ihtiyaç değilde kaçış olucağını o an anladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Saklandığın Yerden Çık
Ficção Adolescente"En sade doğrular mı? Rengarenk yalanlar mı?" Karanlığın en derinine saklanmış üç kız... Karanlığın ta kendisi olan bir grup... Tek istedikleri karanlığın kuytu köşesinden çıkıcak bir ışık. Kimisi için umut ışığı hayalleri için, kimisi için huzur ı...