5. Bölüm - "-A-"

164 14 0
                                    

Multimedyada Yekta ve Yağmur var. Bölüm şarkısı 5 Seconds Of Summer - Good Girls. Oy ve yorumlarınızı bekliyorum. Şimdiden çok teşekkürler. Xoxo

Melis'i tanıdığımdan beri öğrendiğim tek şey bağırmaması gerektiğiydi. Nasıl bir sestir o ufacık kızdan nasıl o ses çıkıyor. Melis hızlıca Ateşi üstünden iterek ve debelenerek ayağa kalkmaya çalıştı. İtmesinin etki ettiğini sanıyordu fakat Ateş istemese santim yerinden kıpırdatamazdı. "Ya sen bana nasıl çelme takarsın pislik herif. " Tamam Melisçiğim sakin ol. Karşısındaki kişi Ateş olmasa bunu sesli olarak dile getirebilirdim. Ateş sakince yerden kalkarak üstünü düzeltip hiçbir şey olmamış gibi cebinden sigarasını çıkardı ve dudaklarına götürdü. Melis bu yaptıklarını kaşları çatık bir şekilde izledi. Ateşin tepki vermemesi Melisi daha çok sinirlendirdi ve ne yazıkki bu çığırmasına neden oldu.
"Sen nasıl bir insansın ya hem çelme takıyorsun o da yetmiyor üstüme düşüp hiçbir şey olmamış gibi davranıyorsun. Genelde insanlar böyle bir durumda özür diler tabi senin cinsin ne çözmek mümkün değil." Aha şimdi sıçtık tüm okul dönüp Ateş'in diyeceklerini duymak için sus pus olmuştu. Ateş yarım ağız bir gülüşle "Bende seni seviyorum bebeğim." Demesini tabiki de kimse beklemiyordu. Herkes şaşkınlıkla Ateş'e bakarken Melis elini saçlarına götürüp çekiştirerek "Aptal piç göt herif" Diyerek okulun içine girdi. Haliyle bende peşinden gittim gülmek istiyordum çünkü Ateş'i hiç bu kadar komik bir durumda izlememiştim. Melis bu durumu görünce "Sakın gülmek gibi bir hata yapma ben müdür yardımcısından izin alıp eve geçicem zaten bu sinirle ders falan dinleyemem yarın kafede görüşürüz." Kafamı sallamakla yetindim aksi taktirde ağzımı açtığım da kahkahayı basabilirdim. Melis'i bırakıp sınıfa girdim ve sırama yerleştim sınıfla alakam yoktu isim hafızamda o kadar iyi değildi zaten. Bütün gün ders dinlemekten başı ağrımış bir Yağmur vardı günün bitiminde çantamı alıp sınıftan çıktım ve koridordaki dolabıma doğru ilerledim bu kadar çok kitapla eve dönmeye niyetim yoktu. Dolabımın önünde bir çocuk başına kapüşonlusunu çekmiş başını eğmiş şekilde duruyordu. Hadi ama korku gerilim filmi çekmiyorduk kimse bu çocuğa kapalı alanda şapka takılmaması gerektiğini söylememiş miydi? Yanına gelince nazikçe "Dolabımın önünden çekilir misiniz?" Dedim. Başını hafifçe kaldırdı ve gözlerini gözlerime dikti beni şaşırtmıştı çünkü karşımda ki çocuk Yektaydı. Sinsi bir bakışla "Akşam görüşürüz ufaklık." Diyip yanımdan geçip gitti bu beni ürkütmüştü. Boşluğa bakmayı bırakıp silkelendim ve dolaba kitaplarımı koyup eve gitmek için harekete geçtim aklımdaki tek şey Yekta'nın karanlık ama bir o kadarda parlak bakışıydı.
•••
Kendimi eve attığımda yorgunluktan ölüyordum kafe işi çok yoruyordu bırakabilirdim ama kimseye yük olmak istemiyordum. Eve geldiğimde kendimi direk mutfağa attım karnımdaki gurultu artık bir şeyler ye der gibiydi. Mutfakta karşılaştığım manzara olağanüstüydü. Masa da ne ararsan vardı. Arkadan annemin tiz sesi açık ağzımı kapatmama yetti. "O yemeklerin hiç birine dokunma Yağmur ve üstünü değiştir hemen." Omuz silkip elimi sarmalara uzatırken yüzümde de sinsi bir sırıtış vardı. Aklımdan geçen şeyi yapamadan annemin elime vurması ve gözlerini kısıp bakması bir oldu. Bende pes edip yukarı üzerimi değiştirmeye çıktım. Odama gidince dolaptan kot, kareli gömlek ve tişört üçlüsünden birini aldım ve giyindim. Kapının çalınması ile aşağıya inmeye başladım annem benden önce davranıp kapıyı açmıştı. İçeri Ateş'le birlikte giren Yekta'yı görmemle neye uğradığımı şaşırdım. Ateş daha önce hiçbir arkadaşını eve getirmemişti. Kız arkadaşları (!) hariç. Annem kulağıma doğru eğilip dürttü ve "Hoşgeldin desene kızım." Dedi. Zorki olduğu her halinden belli olan gülümsememle "Hoşgeldin." Dedim. "Aa ufaklık içtenlikle hoşgeldin demezsen, iyi davranmazsan misafirleri kaçırabilirsin." Diyip göz kırptı. Yine mi? İçten gözükmeye çalışıp tekrar söyledim. "Daha inandırıcı olmalısın ufaklık." Diyip yanımdan geçip gittiler. Onlar salona geçince bende annemle birlikte mutfağa gittim ve sofrayı kurmasına yardım ettim. Sofra hazır olunca hepimiz sofraya oturduk. Annem Yekta'yı soru bombardımanına tutarken babamda bundan geri kalmıyordu. Konuştukları konu hiç dikkatimi çekmiyordu bende bu yüzden önümdeki leziz sofraya odaklandım. Annemin elini önümde sallamasıyla yemekten başımı kaldırıp ona baktım.
"Yağmur iki saattir sana sesleniyorum artık cevap vericek misin?" Dedi. "Neye." Diye bıkkın bir şekilde cevapladım. "Diyorumki Yekta babasının şirketinde çalışıyormuş ne kadar güzel öyle değil mi?" "Ya öyle." Yapay bir gülümsemeyle cevapladım dediğini. Yine konu benim işime gelmese iyi olurdu. Annem olmasa babam bu konuda kararlıydı anlaşılan "Yağmur'da kafede çalışıyor." Dedi. Vee yine o konuyu açmışlardı. Yekta "Evet kendisiyle daha önce karşılaştık." Dedi. Gerçekten sıkılmaya başlamıştım tam izin isteyip kalkacakken Yekta'nın sözüyle durdum. "Orası pek ona göre bir yer değil, isterse birlikte çalışabiliriz." Son kısmı neden daha farklı mı söylemişti yoksa bana mı öyle geliyordu? Bir şey demeden yemeğe devam ettim zaten onlarda konuyu kapatmışlardı. Yemek bittikten sonra sofrayı topladık ve salona geçip oturduk. Mecburen bende annem yüzünden yanlarında oturuyordum neymiş Ateş ilk defa bir arkadaşını getiriyormuş falan filan. Onlar konuşuyor bende onları dinliyordum. Annemin Yekta'ya yönelttiği "Kahve içer misin?" Sorusuna ne yazıkki Yekta evet cevabını vermişti ve bana mutfağın yolu gözükmüştü. Mutfağa gidip kahveleri hazırlamaya başladım bir taraftanda telefonumu kurcalıyordum. Kahveler olunca fincana doldurup içeri gittim. Her ne kadar önce misafire ikram etmek olsada önce babamdan başladım. Sonra anneme ve Ateş'e verdikten sonra Yekta'ya vermek için döneceğim sırada Ateş'in ayağına takılmamla kahveyi Yekta'nın üzerine dökmenle onun ayağa fırlayıp cırlaması bir olmuştu. Bu çocuk şimdi gerçekten cırlamış mıydı? Bir Melis vakası daha olmasa iyi olurdu. Şoku atlatıp, olayın farkına varınca birden panikleyip;
"Özür dilerim gerçekten çok özür dilerim tamamiyle kazayla oldu Ateş'in ayağına takıldım o yüzden oldu." Diye saçmalarken lafımı bölüp "Tamam önemli değil, abicim biraz yardım edsen hiç fena olmaz." Şeklinde Ateş'e de iğneleme yapmasıyla Ateş oturduğu yerden kalkıp üst kata götürdü. Onlar gittikten sonra bende ortalığı temizleyip yukarı çıkmaya başladım. Umarım çok bir şey olmamıştır diye düşünüyordum ama çocuğun kesin bir tarafları fena halde acıyacaktı. En azından iyi yanından bakarsak Ateş gibi bana çıkışmamıştı buda bir şey. Odama girip telefonu biraz kurcalayıp gelen birkaç mesaja cevap verdikten sonra pijamalarımı giyip yatağıma yattım daha hayal kuramadan uykuya dalmıştım bile.
•••
Sabah belimde hissettiğin bir şeyle güzelim uykumdan uyandım. Belimde olan şeylerin bir kol olduğunu farketmemle Melis kadar olmasa cırlayıp yataktan fırladım. "İmdaaatt! Sapık var!" Benim cırlamamla uyanıp yataktan düşen Yekta olanları anlamak istercesine etrafa hızlı hızlı bakmaya başladı. Bu sırada ben hâlâ ta cırlıyordum o da bunu durdurmak için araya girdi.
"Bir sus be kızım sabah sabah ne cırlıyorsun?" "Bak birde hâlâ konuşuyor sapık mısın oğlum sen ben uyurken yanıma gelip yatıyorsun!" "Ne saçmalıyorsun ben sana mı kaldım ya başka işim yok birde senin yanına mı gelicem?" Şekilde kendini savunmaya çalışsada kendisinin yanımda uyuduğu bir gerçekti ve sanırım bunu ona hatırlatmak gerekiyordu. "Benim odamda benim yanımda yattığının farkındasın öyle değil mi?" Ona tıpkı annem gibi durmuş hesap soruyordum. "Ya kızım ben istesem sende çok daha güzel kızların yataklarında yatarım merak etme sana meraklı değilim." Ben tam bir şey söyleyecekken içeri Ateş'in girmesiyle Yekta dışarı çıktı. "Kızım sabah sabah yine neden cırlıyorsun sen?" "Sabah bir kalkıyorumki sapık arkadaşın yanımda uyuyor ne yapmamı beklerdin?" Bir an düşünür gibi bir ifade oluştu yüzünde sanki ne diyeceğini bilmiyormuş gibiydi. "Fazla uzatıyorsun kapat artık şu konuyu. Haa ayrıca senin onunla bir sorunun mu var?" "Evet." Dedim nerden geldiğini anlamadığım bir cesaretle. "Olmamasını istersin ufaklık." Diyip sert bir şekilde bakıp çıktı. Güne Ateş ve Yekta'yla başlamak ne kadarda harika (!) bir şey. Sabah kahvaltıya inmeyip odada oyalandım ve onlar çıktıktan sonra evden çıkıp okula doğru ilerledim. Okula gelince sınıfa çıkıp çantamı bıraktım, Melis'in sınıfına gidip orada görmeyince nerede olduğunu öğrenmek için cebimden arkadaş sağ olsun düşürüpte camını çatlattığım iphone 5s'imi çıkarıp Melis'in kartvizitini tıklayıp aradım kantinde olduğunu öğrenmemle aşağıya indim. Melis'i görünce onun yanına ilerledim ve selamlaşma faslından sonra kendime de bir şeyler aldım sabah onlar yüzünden aç kalmıştım sonuçta. Bahçedeki bankalara oturmuş konuşurken bir taraftanda açmamı yiyordum. Melis'e dün olanları anlattığımda gülücek gibi olsada ona dünkü anı hatırlatınca gülümsemesi yüzünden silindi, onun somurtması ise benim yüzümde bir 'Piç Smile' oluşmasına sebep oldu. İkimizde olağanüstü bir şekilde rezil olduğumuza karar verip bu konuyu kapattık ve sınıfa doğru gitmek için kalktık ve içeri yürümeye başladık.
•••
Bugünki ders programını düşünüp yüzümü buruşturdum Melis'i sınıfına bırakıp kendi sınıfıma girdim. Sırama oturur oturmaz kafamı sıraya gömdüm ve dün olanların beynime hücum etmesine müsade ettim.Yekta niye yanımda yatmıştı uyanınca yüzündeki şaşkın ifadenin nedeni neydi? Ve bunun gibi saçma sapan sorular...
Birinin beni dürtmesiyle kendime geldim. Kafamı kaldırdım ve bana bakan sarışın mavi gözlü çocuğa ifadesiz bir yüzle "Beni rahatsız etmenin iyi bir nedeni olmalı değil mi?" Dedim.
Bu çocuğu tanımıyordum bizim sınıftan biri olabilirdi ama olmadığınada emin gibiydim. Çocuk içten bir gülümsemeyle "Kütüphanede nöbetçi olma sırası bizdeymiş seni bulucam diye nerdeyse tüm okulu gezdim." Çokta umrumda... "Ne güzel bir gün değil mi?" Diyip çantamı alıp çocuğu arkamda bıraktım ve kütüphaneye doğru ilerlemeye başladım. Öğretmenler zili çaldığından koridor bomboştu arkamdan çocuğun geldiğini hissediyordum. Bu çocuktan hoşlanmamıştım. Hangi çocuktan hoşlanıyorsun ki sen zaten Yağmur? Yekta'dan mı? İç sesim saçmalamaya başlamıştı yine harika (!). "Düzgün bir şekilde tanışamadık ismim Cengiz seninkide Yağmur olmalı memnun oldum." Bu çocuk hep böyle otuz iki diş gülüyor mu ya. Zoraki bir şekilde tebessüm ederek "Bende memnun oldum Cengiz." Demekle yetindim. Kütüphaneye girip çantalarımızı masanın altına koyduk ve kitapları yerleştirmek amacıyla kolları sıvadık...
•••
Tüm gün Cengiz'le konuşmuş ve kitaplarla uğraşmıştım. Kendimden daha fazla Cengiz hakında bilgi biliyordum artık. Sürekli gülüp ve konuşan bir insan olan Cengiz okulda bursluymuş bu sene yeni kayıt edilmiş annesi babası ayrıymış on beş yaşında kız kardeşi varmış gibi genel bilgiler. Şimdi ise beni eve bırakıyordu ve akşam beni dışarı çıkarmak için ikna etmeye çalışıyordu. "Hadi ama Yağmur korkma kaçırmam seni altı üstü dışarı çıkıcağız." Kısa bir of çekip kafamı tamam anlamında salladım. Yine o meşhur yaygın gülüşüyle "Tamamdır o zaman seni akşam sekizde alırım." Bu çocuğun bugünden sonra beni rahat bırakacağı düşüncesi tamamen kaybolmuştu. "Arkadaşımda bizimle gelicek ama. Bugün onu çok boşladım biraz o da kafa dağıtsın ha?" Kesinlikle iyi bir fikirdi bu. Cengiz anlayışlı bir ifadeyle "Tabi olur." Dedi. Dünyada böyle bir erkek olabilir mi? Ya özel üretim falan mıdır nedir anlayamadım. Ben bunları düşünürken eve gelmiştik bile. Kısaca vedalaşıp eve girdim ve Melis'e haber verdim o kadar heyecanlandıki telefonu yüzüme kapadı. Anneme dediğimde zaten sonunda koca bulmuşum gibi davrandı. Sıkkınlıkla kendimi odama attım hiç gidesim yoktu ama verilen söz sözdü işte. Dolabımın karşısına geçtim elime geçen bir kot pantolonu ve kareli gömleği üstüme geçirdim. Saçlarımı sıkı bir at kuyruğu yaptım ve hafif bir ruj sürdüm bu kadarı yeterde artardı bile. Saate baktığımda saatin 7.40 olduğunu gördüm ve kapı çaldı. Yirmi dakika erken. İyi bir derece kutlamak lazım. Aşağıya inip kapıyı açtım arkamda heyecanlı bir anne ve kıskanç bir baba vardı. Kapıyı açtım ve arkamdaki ailem büyük bir hüsran içinde. Gelen Melis'ti o heyecanlı sesiyle "Merhaba ben Melis Yağmurun arkadaşıyım." Dedi. Kendimi gülmemek için zor tutuyordum. Annem o hayalkırıklığı ifadesini yüzünden silip Melis'e sarıldı. Babamda kısaca selamlaştı. Melis bana döndü ve o sinirli bakışlarından biri atıp "Yağmur bu ne hal böyle dışarı çıkmayı planlamıyorsundur umarım." Tam ağızımı açıp halimde ne varmış diyecekken elini at kuyruğuma attı ve tokamı çıkardı saçlarımı serbest bıraktı acelesi varmış gibi çabucak bir şekile soktu daha sonra elimden tuttu ve merdivenlere yöneldi merdivenden biri kovalıyormuş gibi çıkıp gördüğü ilk odaya girdi. Hadi ama o oda Ateş'in odası olmak zorundamıydı. İyiki odada Ateş yoktu aksi taktirde Ateş ve Melis bu evi havaya uçururdu. Melis elini gömleğimin düğmelerine attı. Şaşkın bir ifadeyle "Napıyorsun Melis." Dedim. Kız ırzıma geçecekti birazdan. Sesini çıkarmadan düğmeleri çözdü ve gömleğin uçlarını göbeğimin az yukarısında birleştirip birbirine bağladı ve "İşte oldu. Böyle daha iyi güzelim." Diyip göz kırptı. Karşı çıkacak halim yoktu o yüzden tamam anlamında başımı salladım. Zil sesiyle aşağı indik ve kapıyı çoktan annemin açtığını gördük. Yanlarına gittik ve kısaca selam verdik. Annem bizi uğurlayıp içeri girdi. Cengiz'i kısaca süzdüm sade bir giyinişe sahipti ama çekici bir gülüşü vardı bunu inkar edemezdim. Cengiz'i Melis'le tanıştırdım. Melis sıcak bir gülümsemeyle "Memnun oldum." Dedi Cengiz aynı şekilde karşılık verdi. "Hadi gidelim kızlar." Diyip arabayı gösterdi. Sade orta halli bir ailenin sahip olabilceği bir arabaydı bu. Cengiz kibarlık yapıp kapılarımızı açtı Melis bu hareketine karşılık bana bakıp göz kırptı onay veriyorum gibisinden. Arabada tam bir sessizlik hakimdi. Bu sessizliği bozmak adına "Nereye gidiyoruz Cengiz?" Diye sordum. Cengiz "Yeni açılan bir bara." Diyip kısa bir cevap verdi. Sürekli gülen insan bunu soğuk bir şekilde demesi beni şaşırtmıştı. Sessiz ve sıkıcı geçen bir yolculuktan sonra bara varabilmiştik. Arabayı valeye veren Cengiz elini omzuma atarak bara doğru beni ilerletti. Meliste diğer yanımda bizi takip etti.
Kendimi, omzumdaki Cengiz'in elinden soyutlamaya çalışırken bir yandan da barı izliyordum. Dışı mor ve siyahtı tabelada isim yazmaması beni şaşırtmıştı. İsimsiz bar mı olur sonuçta. Melis'te aynı şeyi düşünüyormuş gibi bakıyordu. Diğer saçma yanı sıra falan yoktu kapının dışında bir tane bodyguard vardı onuda sanki gösteriş için koymuş gibilerdi. Bodyguard bizi görünce hiç birşey demeden kenara geçip geçmemize izin verdi. Kimlik sormaması saçma der gibi Melis'e baktım o ise sadece omuz silkti. İçeri girer girmez burnuma alkol ve sigara kokusu dolunca buranın bir bar olduğuna inanmıştım. Melis yüzünü buruşturdu. Cengiz bu halimize gülerken arabadaki soğuk Cengiz'in gitmiş olduğuna sevindim ve bende tebessüm ettim. "Kızlar siz şu masaya geçin bende içecek bir şeyler alıp geliyorum." Melis şarkıyı bastıramacağını anlayıp sadece başını sallamakla yetindi. Melis'le Cengiz'in gösterdiği masaya yöneldik müzik şimdiden başımı ağrıtmıştı. Melis kulağıma eğilip "Kesinlikle Cengizle yakınlaşmalısın ben onay veriyorum." Diyip sırıttı. Harika Melis'in eline düşmüştüm. Seni gebertirim der gibi baktım o da mesajı kaptı zaten. Cengiz elinde üç birayla yanımıza geldi. Biranın tadının mazot gibi olduğunu farkedip bir yudumdan başka içemedim. Cengiz ise üçüncü birasını içiyordu Melis mi? O çoktan dans pistine inmiş dans ediyordu. Cengiz elimden tutup hadi dercesine baktı. Dans etmekten nefret ederdim ben ve şuan dans etmek istiyeceğim son şeydi. Cengiz ısrarla beni çekiştirince pes edip beni yönlendirmesine izin verdim. Kalabalığın için de amacı dans etmek olan biri olduğunu düşünmüyordum şuanda. Cengiz elini belime koydu bedenimi bedenine yapıştırdı ve kulağıma eğilerek "Kendini kasma bana bırak." Diyerek sallanmaya başladı. Ona ayak uydurayım derken kesinlikle rezil olucaktım. Ben bunları düşünürken birinin beni izlediği hissine kapılmıştım sağa sola göz geçirirken karşımda Yekta'yı görmemle donup kalmam bir oldu. Gözünü dikmiş bana bakıyordu ve bakışları hiç iyi şeyler söylemiyordu. Kıskanmış mıydı? Yekta elini boğazına götürerek kesermiş gibi yaptı. Tamam bu korkutmuştu. Cengiz rahatsız olduğumu farkederek kendini geri çekti ve yarım ağız bir gülüşle "Tamam seni zorlamayacam hadi Melis'i bulalım gece fazla uzadı." Ah aklımı okuyan anlayışlı Cengiz. Akıllı çocuk. Melis zaten dans etmekten yorulmuş bir halde oturuyordu. Konuşmaya mecali yoktu. Cengiz bir kolundan, ben bir kolundan tutup onu dışarı çıkardık Cengiz işi olduğunu söyleyip bizi taksiye bindirip adresi söyledi. Yolda giderken yine aklıma takılan Yekta'nın bakışlarıydı.
•••
-Cengiz-

Bu kız kesinlikle başıma bela olucaktı. Tabi önce ben başıma gelecek o beladan kurtulmazsam. Telefonuma gelen mesajla düşüncelerimden kurtuldum ve tuş kilidini açıp mesaja baktım.
Gönderen Kişi: -A-
Mesaj: Sonuç?
Bu adam beni deli etsede ona ihtiyacım vardı.
"Her şey istediğin gibi ufaklık avcumun içinde." Yazıp gönderdim.

Saklandığın Yerden ÇıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin