16. Bölüm - Hain Ortak

65 8 0
                                    

Multimedyada Belis ve Batın var. Yine bölüm sınırı dolmadan yayımlıyorum. Yinede dolmamasına rağmen bölüm gerçekten çok gecikti. Bunun için sizden özür diliyorum ama okul sebebiyle ne yazıkki gecikmek zorunda kaldı. Oy ve yorumlarınızı bekliyorum. Şimdiden çok teşekkürler. Xoxo
Bölüm sınırı ON OY ve ÜÇ YORUM.

-Yağmur-

Öğrenmişti. Yekta cdleri benim değiştirdiğimi biliyordu. Kırmızı tonu yavaş yavaş bedenimi ele geçirmişti. Yanaklarım, boynum tüm bedenim alev almış gibiydi. Kesinlikle beni öldüreceklerdi. Ateş yumruk yaptığı elini rahatlatarak "Ufaklık nasıl bir işe karıştın bilmiyorum ama bu senin sonun olucak." Dedi. İnkar etmeliydim ama biliyordum ki ellerinde bir delil olmasa Yekta beni suçlamalarına izin vermezdi. Elimdeki kağıt kalemi çalışma önlüğümün içine koyarak gözlerimi Yekta'nın gözlerine diktim. Görebildiğim tek şey hayalkırıklığıydı. Boğuk bir sesle "Yapmak zorundaydım." Diyebildim sadece. Ateş şu çizgi filmlerdeki kötü karakterler gibi kahkaha attı. Ateş'in nefreti Yekta'yı dahada sinirlendiriyor gibiydi. Kaşlarını hafif çattı derin derin nefes alışları birazdan burayı dağıtacağının habercisi gibiydi. Ayağa kalkıp omuzlarımı tuttu yüzünü görmek için kafamı kaldıracakken tüm kafeyi sarsan bir gürleme ile bedenimi delip geçen o kelimeler döküldü ağzından.
"Sakın! Sakın kafanı kaldırıp yüzüme bakma Yağmur. Senin benim yüzüme bakmaya yüzün yok artık!"
Kafedeki tüm dikkati üzerimize çekmiştik. Ateş bağırmaya yer arıyormuş da bu fırsatı bulmuş gibi herkesin duyabileceği şekilde bağırdı.
"İşinize bakın lan!"
Yekta'nın az önce dediği cümle ona bakmamı engelleyememişti. Onun bana olan güvenini sarsmıştım ve o gruba zarar gelmesinden daha çok buna kızıyordu. Rahatlamak istediği açıktı kafasını yukarı kaldırıp gözlerini birkaç saniye kapalı tuttu. Sonra benden uzaklaşıp Ateş ile Batın'a dönerek;
"Benim bu ufaklıkla işlerim var siz burada takılın biraz." Diyerek kolumdan tuttuğu gibi dışarıya sürüklemeye başladı.
Bedenimin her bir parçası dünyanın çeşitli yerlerinde bulunmadan önce bu işten sıyrılmalıydım.

- Belis -

Hazırlanan siparişleri alıp düşürmemeye çalışarak ilerlemeye başladım. Melis bu işi her gün nasıl yapıyordu? Bir çift dalgın ve dikkatli bir şekilde beni izleyen mavi gözle karşılaşınca olduğum yere mıhlandım. Ben olduğum yere mıhlanınca yerçekimi ve Batın'ın sayesinde elimdeki siparişler yerle seviyeli bir ilişki içerisine girdi. Kesin yemeklerde gözüm kaldığı için oldu. Yok canım ne münasebet bütün bu olanların hepsi onların suçu. Batın'a baktığımda yüzünde 'sana söylemiştim' dercesine bir ifade vardı ve gözleriyle yanıma gelen patronu işaret etti. Nasılda bu durumdan keyif alıyor piç kurusu!
"Belis seninle açık konuşucam bu kadar başarısız olucağını düşünmemiştim. Sen en iyisi daha fazla bir şey kırmadan ve kimseye bir şey yapmadan git. Bugünlük bir çalışan eksik olsada olur." Omuz silkip kabul ettim. Ne yalan söyliyeyim bu benim işime gelmişti. Batına baktığımda yüzünde ne olduğunu anlamaya çalışır bir ifade vardı. Görünüşe göre patronun bana bağırmasını falan bekliyordu. İşte şimdi gülme sırası bendeydi. Önlüğü çıkarıp tezgaha bıraktım ve onların masasına doğru yüzümde o çok sinir olduğu gülümsemeyle yanlarına yaklaştım. Sandalyeyi çekip oturdum. Bu hareketim Ateş'in de dikkatini çekmişti ikiside tek kaşlarını kaldırmış ne yaptığımı anlamaya çalışıyorlardı. Sessizliği bozan kişi Batın oldu.
"Ne o beceriksiz olduğun için patron seni kovdu mu?" Bıkkın bir şekilde sorduğu sorusuna aklıma gelen şeyle büyük bir zevkle cevap verdim.
"Birinci ben beceriksiz değilim. İkincisi hayır kovmadı sadece izin verdi." Sözümü kesip devam etti.
"Madem beceriksiz olmadığını söylüyorsun o zaman beni gördüğün için heyecan yaptığından dolayı elindekileri düşürdün öyle değil mi?" Yüzünde büyük bir sırıtışla söylediği sözleri bakalım birazdan söyleyeceğim şey sayesinde yine böyle gülebilecek mi?
"Heyecan mı? Aa hadi ama kendini kandırmaya devam et. Senin için içimde zerre kadarda olsa bir şey yok. Olamazda ama görünüşe göre sen gözlerini üstümden alamıyorsun. Ha? Yanılıyor muyum? Yumurta kafa." Bu sefer gülen taraf bendim. Yüz ifadesi biraz öncekinin aksineydi. Kaşlarını çatmış bir şekilde beni izliyordu. En sonunda konuşmaya karar verdiğinde.
"Ben seni izlemiyordum ki." Arkasına yaslanıp yüzünü ifadesiz tutmaya çalıştı tıpkı o gün Can'la dolaşmaya çıktığımızda bizi takip bize yakalandığı zamanki gibi.
Alay edercesine gülümseyip kollarımı masanın üstüne koyup bağladım ve öne doğru hafifçe eğildim ve nerdeyse fısıldayan bir sesle "Hadi ama Batınnn. Bence bundan çok daha iyi yalan söyleyebilirsin." O tam bir şey diyeceği sırada araya Ateş'in girmesiyle bizim küçük çaplı tartışmamız bölündü.
"Kesin tartışmayı birde sizinle uğraşmayalım. Neden sen o cazgırın yerine işe geldin ki? Hâlâ kendisine gelemedi mi?"
"Ne o merak mı ettin yoksa?" Yüz ifadesi biraz öncekine göre daha sert ve savunmaya hazır bir hâl aldı. Yamuk bir sırıtışla "O cazgırın neresini merak edicem? A dur bir saniye aslında merak ettim birkaç şey var ama onun şuan konumuzla alakası yok. Geri kalan durumda beni ilgilendirmez." Yesinler senin soğuk ben takmıyorum tavırlarını bal gibide merak ettin işte.
"Pekala madem o kadar merak ettin o zaman söyleyeyim. Evde gelmedi çünkü kendisini iyi hissetmiyor ama Buğra'nın onun yanında olduğundan ve onu çok iyi hissettiriceğinden eminim. Her konuda." Son sözleri ayrı bir tonda ve vurgu yaparak söylemiştim. Pekala bu çocuk neden beni burada deşicekmiş gibi bakmaya başladı. Bu kadar sinirleneceğini bilseydim daha önce söylerdim.
"Birde merak etmiyorum dersin." Mırıldanarak söylediğim sözleri duymuş olmalıki yumruk yaptığı elini masaya vurdu ve öne doğru eğilerek yarı bağırır tonda "Sen ne dediğini sanıyorsun lan!?" Batın elini Ateş'in omzuna koyup oturmasını sağladı, onu sakinleştirmeye çalışırken bende etrafa bakınmaya başladım. İçeri giren kişileri görünce adete şok geçirdim. Vay be bugünde ne attıysam tutuyor. Siparişler hariç onlar yeri boyladı.
"Aaa bakın kimler geliyor. İyi çift lafın üstüne gelirmiş." Ateş'e baktığımda odak noktasının onlar olduğunu gördüm. Batın kaş göz işaretleriyle daha fazla bir şey yapmamamı bana anlatmaya çalışıyordu. Ama bunu yaparken kabız olmuş birinden farkı yoktu. Melis beni gördüğünde yanıma doğru yaklaşmaya başladılar. Bunlar hangi ara nasıl barıştılar? Buğra da az değilmiş ne yaptıysa bu cazgıra tekrardan birlikte olmaya başlamışlar. En fazla ne yapmışta gönlünü almış olabilirki? Aslında aklıma birkaç şey geliyor ama yok canım olmamıştır yani Melis bu sonuçta. Çok tövbe Allah'ım ya işte hep bunlar Ateş'le yan yana durmaktan aklıma Melis gibi biri için bile neler geliyor. Yüzünde garip bir ifade vardı neden çalışmadığımı ve neden burada oturduğumu anlamaya çalışır gibiydi. Yanıma geldiklerinde ayağa fırlayıp Melis'e sarıldım.
"Barıştığınıza çok sevindim canım. Sizi yeniden bir arada görmek çok güzel!" Kulağının dibinde biraz fazla bağırmış ve onu birazcık fazla sıkmış olabilirim ki bu yüzden Melis beni kollarımdan tutup kendinden uzaklaştırmaya çalıştı.
"Sağol Belis." Benden ayrıldığında derin bir nefes aldı yüzündeki ifadeye bakılırsa kesinlikle havasız kalmıştı kızcağız sayemde diğer tarafı boyluyacaktı. Onu bırakıp Buğra'ya sıkı sıkı sarıldım ve geri çekilip yanaklarından öptüm. Bu hareketimle Batın'da bir hareketlenme farketsemde ona aldırmadım. "Aferin be eniştecik nasıl yaptın bilmiyorum ama bu keçi inatlıyı ikna etmeyi başarmışsın tebrik ediyorum gerçekten çok büyük yetenek gerektiren bir şey." Ben daha övgülerime devam ediceğim sırada Melis araya girip övgülerimi mahvetti oysaki ben daha konuları nerelere getirecektim.
"Belisçiğim biraz abartmıyor musun?" Resmen tıslayarak konuştu ya! Hayır bence hiçte abartmıyorum sonuçta ucunda enişteciğimin kredi kartı var. Bence hiçte abartmıyorum ama tabikide bunları Melis'e söyleyemezdim anında beni kıyma ederdi. En iyisi çenemi başkalarını sinirlendirmekte kullanayım. Mesela şimdiden sinirlenmiş olan ama belli etmemek için bir taraflarını yırtan Ateş gibi.
"Geçsenize sizde oturun. Bizde patron bana yaptığım ufak bir sakarlıktan dolayı izin verdiği için burda oturup güzel güzel sohbet ediyorduk." Yüzündeki o sinir bozucu gülümseme dahada çok yayıldıkça Melis bana 'seninle sonra konuşucağız' bakışı atıp yerlerine oturdular. Yuvarlak masada ben Ateş'in yanına onun soluna Melis onun yanına da Buğra ve onun yanına da tam karşıma gelicek şekilde Batın oturuyordu.
"Tabi canım buyrun geçin en sevdiğim çiftim benim ya." Bu çocuk sinirden gülmeye mi başladı yoksa bana mı öyle geliyor? Hepimiz Ateş'e dönüp garip garip bakmaya başladık. En sonunda Melis hafifçe gülümseyip kafasını salladı ve Buğra'ya doğru döndü.
"Ee bir şeyler ister misiniz?" Gergin ortamı biraz dağıtmayı amaçlıyordum ama pekte olucak gibi durmuyordu.
"Yok canım biz bir şey almayalım. Biz zaten barışmamızı kutlamak için bir şeyler yapıcaktık gitmeden öncede sana uğrayıp ne yapıyorsun diye bir bakalım dedik ama görünüşe göre pekte bir şey yapmıyormuşsun." İlla lafını sokucak sivri dilli.
"Aa olur mu canım Belis çok iş yaptı, anlatasa biraz buraları nasıl mahvettiğini." İyiki iki dakika sustum hemen sataşmaya yer ara muşmula surat.
"Neyseki biz buradaydık ta bütün kafeyi mahvetmeden onu durduk." 'Sende mi Ateş' ona aynen bu bakışı atıp konuşmama devam ettim.
"Bir kere o senin yüzündendi ve gayet güzel işimi yapıyordum ama şimdi konumuz bu değil." Melis bana 'birde benim kuzenim olucaksın' bakışı attığında sustum. Ben beceriksiz değilimki hepsi o suratsızın ve yer çekiminin suçuydu.
Batın kafasını yana eğip düşünür gibi yaptı.
"Haklısın şimdi konumuz bu değil yoksa senin kırdıklarının hesabını yaparsak Melis burada daha çok çalışır."
"Abartıyorsunuz ama alt tarafı birkaç parça bir şeydi." Daha kendimi savunucağım sırada birinin adımı seslenmesiyle o tarafa döndüm.
"Mert!" Bu çocuğun burada ne işi vardı onu görünce anında ayağa fırlayıp ona sarıldım.
"Naber Belis görüşemeyeli uzun zaman oldu." O suratındaki yamuk gülümsemesiyle bana bakarken bende ona balık gibi bakıyordum. Hâlâ ta şoku üstümden atamamıştım. Mert'le burada karşılaşacağım aklımın ucundan dahi geçmemişti.
"İyidir senden naber?"
"İyidir işte gördüğün gibi asıl sen neler yapıyorsun Amerika'dan ne zaman döndün?"
"Yeni geldim. Aslında temelli döndüm desek daha iyi olur." Şu çocuk şöyle gülümsemesin ya harika bir gülüşü var.
"Bak işte bunu duyduğuma çok sevindim artık birlikte bir şeyler yaparız değil mi?"
"Tabikide yaparız canım telefonunu ver numaramı yazayım." Gülümseyip cebinde telefonunu çıkartıp tuş kilidi açtı ve bana uzattı, numaramı yazıp ona geri uzattım nasıl istiyorsa öyle kaydetsin. Telefonu ona geri uzattığımda arkamızda bir öksürük sesi geldi arkama dönüp baktığımda Melis kim olduğunu sorarcasına bize bakıyordu.
"Aa ben sizi tanıştırmayı unuttum bu Melis benim kuzenim. Buda Mert arkadaşım." Melis ayağa kalkıp Mert'le tokalaştı.
"Memnum oldum siz Belis'le nerden tanışıyordunuz?"
"Belis'in eski sevgilisinin arkadaşıydım. Aslında o benden önce davranmıştı belki bu sefer bir şansım vardır." Tam ona cevap vereceğim sırada biri benim yerime cevapladı.
"Çok geç. Ne yazıkki bu seferde ben senden önce davrandım." Şuan bunu söyleyen ve çocuğu deşicekmiş gibi bakan Batın mı? Bu ne dediğini sanıyor? Mert'in suratı biraz olsa düştü.
"Pekala Belis sonra görüşürüz o zaman." Diyip yanımdan ayrıldı. Beklesin bunun hesabını yalnızken sorucam şimdilik ona sadece sinirli bir şekilde bakmakla yetiniyorum. Ateş'in telefonu çaldığında hepimiz ona döndük. Telefonu çıkarıp kulağına götürdü ve karşı tarafı dinledikten sonra geliyorum diyip kapattı.
"Yekta beni çağırıyor onun yanına gidiyorum." Batın tamam anlamında başını salladıktan sonra Ateş ayağa kalktı.
"Bu kadar ucuz biri olduğunu bilmiyordum." Göz uçuyla Melis'e baktıktan sonra hızla yanımızdan uzaklaştı. Melis afallamış ifadesinden kurtulup bana döndü.
"Bizimde artık gitmemiz gerekiyor sonra görüşürüz." Buğra'da onunla birlikte kalkıp ilerlemeye başladı. Bozulmuş muydu? Aman neyse ne onlarla sonra ilgilenirim şimdi ilgilenmem gereken başka bir konu var. Arkamı döndüğümde Batın cebinden para çıkartıp masaya bıraktı ve o da hızlı bir şekilde kafeden çıkmaya başladı. Nereye gittiğini sanıyor? Hemen peşinden koşmaya başlayıp ona yetiştim ve arkasından seslendim.
"Sana bana aşık olacağını söylemiştim."
Olduğu yerde durup bana doğru döndü.
"Ben mi sana aşık olmuşum? Ne saçmalıyorsun kızım sen?"
Onun sesini taklit ederek.
"Çok geç. Ne yazıkki bu seferde ben senden önce davrandım." Yüzünde ne dediğimi anladığını belirten bir ifade oluştu.
"Seninle bir alakası yok sadece o çocuğu sevmiyorum o kadar. Sen sormadan söyliyeyim evet onu tanıyorum." Nerden tanıyor be bu onu? Arabanın anahtarını çıkartıp kilidini açtı. Arabaya bineceği sırada bende ön koltuğa oturup emniyet kemerini taktım.
"Yine napıyorsun sen?"
"Napıyormuşum seninle geliyorum. Sevgilini gezdirmeyecek misin?" Sabır dilenir gibi yukarı baktı.
"Madem sen çıkmıyorsun o zaman ben seni çıkartırım." Pekala bu sefer dersini almış anahtarı alıpta dışarı çıktı. Benim tarafıma gelip kapıyı açtı uzanıp kemerimi çıkardı. Kolumda tuttuğu gibi çekiştirdi bende arabada gözüme kestirdiğim ilk yere tutundum.
"Bıraksana kolumu be manyak mısın?"
"İnat etmede bırak şunu öküz gibi ağırmışsın zaten, seni şurdan bir çıkartamadım gitti."
"Öküz gibi ağır mıyım hiçte bile ben ağır değilim. Ayrıca fiziğimde çok güzel!" Gaza gelip tutunduğum yeri bırakınca Batın fırsattan istifade ederek beni kolumdan tuttuğu gibi arabadan dışarıya attı. Ben olayın şokuyla yerde otururken o arabasına binip ilerlemeye başladı. Kendime gelip ayağa kalktım ve etrafa bakınmaya başladım. Gördüğüm taksiyle dizilerden fırlama bir sahne yaşadım. Taksi durdurup bindim ve öndeki aracı takip etmesini söyledim. Bir süre sonra köşk tipi evlerin bulunduğu bir yere geldik. Yalnız yer iyi, hoş, güzelde taksimetre çok tuttu be. Parayı ödeyip taksiden indim. Batın yanına koşmaya başladığımda beni farketti ve yine yukarı bakıp bir şeyler söyledi sonrada sesli bir şekilde küfretti. Yanına yaklaştığımda anında bağırmaya başladı.
"Kızım senden kurtuluş yok mu? Siktir git başımdan!" Bahçe kapısını açıp içeriye girince bende peşinden ilerledim.
"Daha seninle konuşmamız bitmedi! Benim hakkımda istediğin gibi karar veremezsin karşımdaki her kim olursa olsun! Sen buna karışamazsın!"
"Öyle mi? Çünkü biraz önce gayette güzel karıştım ne yapıcaksın? Ha?" Meydan okurcasına kollarını iki yana açtı. Tam cevap vericeğim sırada yine birisi araya girdi.
"Ne oluyor burada?!" Pekala bu kadında kim?
"Anne? Sen bu saatte evde olur muydun? Senin işte olman gerekmiyor muydu?" Bu kadın Batın'ın annesi mi? Bu kadın bende bakımlı ve benimle yaşıt duruyor. Bu nasıl anne be? Böyle anne mi olur? Ben kadını süzerken o Batın'la konuşmaya devam etti.
"Konuyu değiştirme Batın. Gördüğün gibi bugün evdeyim. Şimdi bana neler olduğunu anlat." Hadi çık bakalım şimdi işin içinden.
"Pekala özetliyorum. Bizim okuldan biri işte. Ufak bir yanlış anlaşılma olmuş onun tartışmasını yapıyor." Keşke inanacağı bir şeyler uydursaydın. Annesi bir bana bir Batın'a bakıp tek kaşını kaldırdı.
"Öyle olsun bakalım ama madem aranızda bir problem var hadi gelin bunu içeride konuşalım. Hem seninlede tanışmış oluruz canım ne dersin?" Bana sorduğu soruya Batın cevap verdi.
"Yok ya konuşmaya falan gerek yok. Biz zaten hallet aramızdaki meseleyi hatta Belis'te şimdi gidicekti. Gidiyordun değil mi?" Üstüne bastıra bastıra gitmemi vurgulasada onun inadına kalıcaktım.
"Tabi canım neden olmasın hem sizinlede tanışmış oluruz." Kadın bana gülümseyip içeriye geçmem için eliyle işaret etti. Gösterdiği yönden ilerleyip kapıdan içeriye girdim anneside benimle birlikte içeriye girdi. Batın ise arkamızdan söylenerek geliyordu. Hayır yani ne var iki laf etsek sanki annesini yiyeceğim. Kadının takip edip bizim evin tamamı kadar olan salon diye düşündüğüm odaya girdik.
"Bu arada canım sana kendimi tanıtmadım. Adım Buket Batın'ın annesiyim." Gülümseyip uzattığı elini sıktım ve adımı söyledim. İkili koltuğa geçip oturdum Batın'da yanıma oturdu, annesi ise karşımızdaki üçlü koltuğa oturdu.
"Ee bir şeyler içer misiniz?"
"Yok ya bir şey istemiyoruz. Zaten Belis'te çok oturmayacak." Dönüp Batın'a baktığımda bir garipti. Annesine bir şey söylerim diye mi endişeleniyordu? Ama aramızdaki kavgaları söylesem kadın güler geçer yani. Ne diye böyle tuhaf davranıyorsa.
"Yok canım benim vaktim var. Sen merak etme." Ona yapmacık bir gülümseme yolladığımda sinirlenmeye başladı. Bu çocuk gerçektende normal değil. Kalıyorum diye mi sinirlendi? Bende niye bunları düşünüyorsam istediği gibi komplekse girsin bana ne ya. Kadın yanına evdeki hizmetçilerden birini çağırıp soğuk bir şeyler getirmesini söyledi.
"Ee Belis kaç yaşındasın canım?"
"Onyedi." Bu kadın beni böyle sorguya mı çekicek?
"Batın'la yaşıtsın yani. Çalışıyor musun?"
"Evet aslında çalışıyordum Amerika'da bir moda okulunda burs kazanmıştım. Orada çalışıyordum ama sonradan bıraktım."
"Neden ailen istemedi mi?" Sorusuna cevap veremeden içeriye biraz önceki kadın gelip bize içeceklerimizi verdi.
"Doğrusunu söylemek gerekirse benim bir ailem yok." Burukça gülümseyip kadına baktım. Şaşırmışla sevinmiş gibi garip bir hali vardı. Batın bana dönüp gözlerini pörtletip bakmaya başladı. Bu nasıl bunu öğrenmeden kalmışsa.
"Herhangi bir yakının yok mu?" Evet bu kadın beni sorguya çekmek için burada.
"Kuzenim var Melis. Aslında onun için buraya döndüm."
"Anne sende kızı bir rahat bıraksana. Hadi Belis kalk biz gidelim."
"Kızın acelesi yokmuş işte Batın. Ne diye kızı kaldırmaya çalışıyorsun?" Batın annesine tip tip bakmaya devam etsede sessiz kaldı.
"Ne kadar üzücüde olsa iyi tarafından bak en azından yalnız değilsin." Gülümseyip içeceğinden içti.
"Hazır yakınlarından bahsediyorken oğlumla aranda tam olarak ne var?" Yüzümü buruşturup cevap verdim.
"Hiçbir şey. Sadece okuldan tanışıyoruz." İnanmış gibi görünmesede durum buydu. Merdivenlerden bir koşama sesi geldi ve o sesin sahibi şuan salona giriş yaptı. Küçük bir erkek çocuğuydu. Kadının bacaklarına yapışıp kendi kendine gülmeye başladı. Kadında onu alıp kucağına oturttu. Yüzümde istemsizce bir gülümseme oluştu. Nedendir bilmiyorum ama çocukları her zaman çok sevmişimdir.
"Anne bu abla kim?" Yarım yamalak söylediği sözlere gülümsedim.
"Bu abla abinin arkadaşı canım." Çocuk kucağından inip ilerlemeye başladı. O kıcağından kalkınca annesinin telefonu çalmasıyla kalkıp dışarı çıktı. Çocuk yanıma geldiğinde bana bakmaya başlayıp.
"Ben Batuhan." Dedi bu nasıl bir tatlılıktır. Bende ona aynı şekilde karşılık verdim.
"Batu, gel abicim sen böyle uzak dur ondan. Sonra Allah korusun senide yemeğe falan kalkar." Batu'yu kolundan tutup kendisine doğru çekti çocuk gözlerini kocaman açmış bana bakıyordu ve Batın bana bakıp benden bir cevap beklemeye başladı.
"Abartma bari ben çok yemek yemiyorum. Yeseydim bu kadar güzel bir fiziğim olmazdı." Burun kıvırıp önüme döndüm. Şuan resmen trip atıyorum ya ama o da öyle demiyecekti.
"Yemiyor musun? Kafede bile hazırlanan şeylerden alıp ağzıma atıyordun görmedim sanma ne bulursan yiyorsun işte." Hafif bir öksürük tuttuğunda içeceğimden içip dindirmeye çalıştım. Ben öyle bir şey yapmıyorum ayrıca bu çocuk nerden gördü benim öyle yaptığımı. Tamam kabul ediyorum belki birkaç kere yapmış olabilirim ama bunlar sayılmaz. Gözlerimi kısıp ona bakmaya başladım bu sefer ona cevap vermeyecektim. Batu benden tarafa gelip.
"Hadi sana oyun odamı göstereyim." Elimden tutup ayağa kaldırdı. Ben onu takip etmeye başlayınca Batın'da peşimizden geldi. Merdivenlerden çıkıp üst kata geldik. Koridorda biraz ilerledikten sonra Batu bir kapının önünde durdu ve minik elleriyle kapıyı açtı. Elimi bırakıp içeri koştu.
"İşte burası benim oyun odam." Gülüp etrafında dönemeye başaladı. Odada o kadar çok oyuncak vardıki sanki bütün mağazayı toplamışta buraya getirmiş gibiydi. Gerçi hoş bu onlar için çokta zor bir şey olmasa gerek.
"Batu kaç yaşında?"
"Beş."
"Belli oluyor. Biliyor musun? Sana hiç benzemiyor. Yani o çok tatlı, cana yakın ve harika bir şey kesinlikle seninle alakası yok." Yüzümdeki gülümsemeyi silip Batın'a döndüm. Bana ters bir şekilde bakıyordu.
"Evet benimle alakası yok. Şuna bak ya ortalığın içine etmiş." Etrafa bakınıp deli gibi dağıttıklarını toplamaya başladı.
"Çocuk o tabikide dağıtıcak." Toplamayı bırakıp bana baktı.
"Çocukmuş ama işine gelince nasılda büyüyor!"
"Sen ne diye sinirleniyorsun ki alt tarafı birazcık dağıtmış o kadar."
"Birazcık mı? Şuna bak ya ben nasıl delirmeyeyim!"
"Dur bir saniye sanırım şimdi anladım. Senin dağınıklıkla ilgili bir problemin mi var?"
"Belli olmuyor mu?! Dayanamıyorum ortalığı böyle dağıtınca fıttırıyorum." Bu söyledikleriyle birlikte kahkaha atmaya başladım.
"Sen ciddi misin? Bunun için mi bu kadar deliriyorsun?" Ben hâlâ kahkaha atmaya devam ederken Batın bana birazdan terlik atıcak olan anne gibi bakmaya başladı. Bakışları ciddileştikçe susmaya başladım. Cidden şuan çok tuhaf bakıyor ve hareket etmiyor. Elimi önünde sallayıp adını seslendim ama yine ses yok. Bu çocuğun hiç mi normal bir davranışı olmaz?!
"Batınnn. Beni gerçekten korkutmaya başlıyorsun." Fısıldayarak söylemiş olabilirim ama duymuş olması gerekmez miydi? Batu yanıma gelip eşyamdan çekiştirdi.
"Ben olsam kaçardım."
"Neden kaçıcakmışım ki?"
"Görürsün." Pekala çok bilmiş ufaklık ne olucakmış bakalım. Daha hareket edemiyor ne yapabilirki? Batu yanımdan uzaklaşıp oyuncaklarının arasına döndü. Batın gözlerini kırpıp bana odaklandı ve çenesini sıkmaya başladı. Şahsen bu davranışından sonra geri geri adım atmaya başladım. Belki birazcık tırsmış olabilirim.
"Hey yumurta kafa kendine kendine gel." Elimi yine önünde sallamaya başladım. Bir anda yere eğilip orada olduğunu bile farketmediğim terliği eline aldı.
"Sen bittin kızım. Bir çenen susmuyor ya! Senden kurtuluş yok mu? Şimdi götüne şaplağı yede gör günü." Bu sözleri üzerine adeta depar atıp kapıdan çıktım. Bu geçen seferki kavgamızda da götüme kepçeyle vurmuştu. Göt herif ama şuan götüm çok fena tutuştu deli gibi kaçıyorum. Kaçmasına kaçıyorumda bu sadece birisine çarpana kadar sürdü. Yerle girdiğim ilişkiden kafamı kaldırıp kime çarptığıma baktım. Batın'ın annesi. Arkama baktığımda Batın'ında durduğunu ve gözlerini pörtletip bir elindeki terliğe birde annesine baktığını gördüm. Daha sonra yanındaki kapısı açık olan odadan içeriye terliği fırlatıp yanımıza gelmeye başladı. Bende bu sırada yerden kalkıp üstümü düzelttim. Yüz ifadesi biraz öncekine göre sertti telefonda herne konuştuysa onu sinirlendirmişe benziyordu. Bizi şöyle bir süzüp sözlerine başladı.
"Batın benim acilen çıkmam lazım. Şirkette işler biraz karışmış. Sende Belis'i bıraktıktan sonra yanıma gelirsin. Batuhan'ın yanında zaten bakıcısı var." Bize son bir kez bakıp gitti. Haklıymışım biraz önce ne olduysa onu fazlasıyla sinirlendirmiş. Batın yürümem için eliyle işaret ettiğinde aşağıya doğru inmeye başladım. Dışarı çıkıp arabanın oraya geldik, kilidi açınca ön koltuğa binip ehliyet kemerini taktım o da arabanın etrafından dolanıp şöför koltuğuna geçti ve arabayı çalıştırdı.
"Annende aynı senin gibi yüzünden hiçbir şey anlaşılmıyor." Bana bakmadan cevap verdi.
"Ne bekliyordun ki."
"Sen ne diye böyle soğuk nevale gibi davranıyorsun?"
"Sana ne bundan! Ne susmaz bir çenen varmış be senin! Ayrıca sana nasıl davranmamı bekliyorsun ki?!"
"Bilmem en azından biraz misafirperver davranabilirdin!"
"Sana mı? Sanki tutan vardı! Ben mi dedim sana kal diye! Birde misafirperver davranıcakmışım başka?!"
"Bağırmayı kes zaten seninle konuşmaya çalışanda kabahat." Başımı diğer tarafa çevirip camdan bakamaya başladım. O ise kendin bir şeyler mırıldanıyordu. Umarım trafik yoktur da bundan ne kadar çabuk kurtulursam o kadar iyi ama o beklesin ben ona bu yaptıklarının hepsinin hesabını ödeticem. Her yaptığı şeyin cezasını çekicek, bedeli ne olursa olsun.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 02, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Saklandığın Yerden ÇıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin