Multimedyada Yetkin var. Bölüm şarkısı Cody Simpson - Got Me Good. Oy ve yorumlarınızı bekliyorum. Sınır dolduğunda yeni bölüm gelicektir. Şimdiden çok teşekkürler. Xoxo
Bölüm sınırı ON OY VE ÜÇ YORUM.- Yağmur -
Yekta dudaklarını dudaklarımdan ayırıp kulağıma kesik nefesler vererek "Yağmur.. Bütün benliğinle benim olmanı istiyorum..." Dedi. Yanaklarım zaten çoktan kıpkırmızı olmuştu. Yekta cevap vermemi beklemeden boynuma inerek ufak ufak öpücükler bırakmaya başladı. Bu olaydan sıyrılmam lazımdı. Hemde acilen. Yekta kafasını boynumdan ayırarak oturduğu arabanın koltuğunu arkaya doğru eğdi. Şimdi üstüne uzanmış yatıyordum. Yüzüme bakıp kızarmış olması hoşuna gitmiş gibi sırıttı ve ellerini belimden elbisemin fermuarına yavaşça çıkardı fermuarı aşağıya yavaşça indirirken kurtarıcım olan o ses arabanın içini doldurdu. Başta telefonun çalmasını umursamadı fakat arayan kişi Yekta'ya ulaşmakta ısrarcıydı. Boğazımı temizliyip "Baksan iyi olucak." Dedim ve üstünden doğrulup beceriksizce kendi koltuğuma geçtim. Yekta koltuğunu düzelterek "Lanet olsun!" Diye mırıldandı ve telefonunu cebinden çıkartıp cevapladı.
"Umarım önemli bir şey için aramışsındır Can. Aksi taktirde benim numaramı tuşlayan o parmaklarını ellerinle birlikte keser köpeklerin önüne yem diye atarım." Dedi. Gerçekten çok kibar. Karşı tarafı biraz dinledikten sonra telefonu bana uzatarak "Seni istiyor pezevenk" Dedi. İdrak edememiş gibi yüzüne baktım. Stresten ellerim titriyordu. Telefonu alıp kulağıma götürdüm. Sanki Can bizi o halde yakalamış gibi kekeleyerek "Ef-Efen-Efendim Can." Diyebildim. Yekta bu halime sinirlide olsa gülmüştü. Ona sinir dolu bakışlarımı yollayıp dikkatimi Can'a vermeye çalıştım.
"Ya Belis yanımda da. Uyuyakaldı yolda. Evin adresini bilmiyorum mağlum. Uyandırmakta istemiyorum. Bize götürsem faydalanmış gibi görünebilirim gözünde. Evin adresini verir misin?" Bir telefondaki düşünceli anlayışlı Can'ı tarttım kafamda birde karşımdaki az önce neredeyse sevişeceğim mandayı. Her durumda Can ağır basıyordu. Kısaca Melis'in evinin adresini verip telefonu Yekta'ya uzattım. Yekta telefonu alıp cebine koydu daha sonrada arabayı çalıştırdı. Telefonumu açıp -A-'dan mesaj var mı yok mu kontrol etmek istiyordum fakat Yekta'ya sarjım bitti demiştim. Yekta hafif öksürerek "Uyu istersen biraz, ben gelince seni uyandırırım." Dedim. Tebessüm ederek cevap verdim ve uyumak üzere gözlerimi kapadım. Kapadım kapamasına da uyuyamıyordum ki. Aklıma sürekli Yekta'nın dokunuşlarındaydı. İlk öpücüğümü tehdit üzerine yapmıştım ama verdiği his mükemmeldi. Bunları düşününcede haliyle yüzümün kızardığını hissediyorum. O gün Yekta'nın tepede söyledikleri beynimde yankılandı "Benim rengim siyah, beyaz yada rengarenk değil. Benim rengim sensin." Yekta'nın rengi kesinlikle kırmızıydı. Yekta kıvılcımdı ve ben ne zaman ondan uzak durmalıyım desem kendimi zorlada olsa kendi isteğimlede olsa onda buluyordum ve o ufak kıvılcım zamanı geldiğinde söndürelemeyecek kadar büyük bir alev olup beni, kendini ve etrafındaki herkesi kül edecekti. Ben bunları düşünürken Yekta'nın beni hafif dürtmesiyle gözlerimi araladım. Yekta samimi bir gülümsemeyle "Geldik yorucu bir gün oldu yarın görüşürüz okulda." Dedi. Ne kadar samimi gülümsesede gözlerinde hep bir buğu vardı. Arabanın kapısını açıp arabadan indim ve arabanın kapısını kapatırken kısaca "Görüşürüz Yekta Özçekiç." Dedim. Yorgunluktan bitap düşmüş bir şekilde eve girdim Ateş salona kurulmuş içiyordu. İçeri girince bana dönüp hafif gülümseyerek "Hoşgeldin ufaklık. Bana katılmak ister misin?" Dedi. Muhtemelen çakır keyifti. Kafamı dağıtmama belki içki yardımcı olabilirdi. Zaten odama çıksamda uyuyamayacağımı biliyordum. Geçip karşısına oturdum. Ateş önüme bir kadeh koyup geriye yaslandı. Kadehi alıp yarısını diktim. İçki su gibi boğazımdan geçip gitmişti. Hafif öksürdüm. Kadehi masaya geri koydum ve bende geriye yaslandım. Ateş gözlerini tavana dikmiş boş boş bakıyordu. Sonra gözlerini kapatıp bir süre öyle kaldı. Ateşi daha önce hiç bu kadar düşünceli görmemiştim. Gözleri kapalı bir halde konuşmaya başladı.
"Yağmur hayatında hiç, bir şeyi elde etmek isteyipte edemeyeceğini bildiğin oldu mu?" Diye sordu. Ateş genelde çok ciddi olduğu zamanlar bana ismimle seslenirdi. Dediği soruyu düşündüm cevabı bulduğumda hüsran dolu bir tebessüm oldu dudaklarımda.
"Anne ve baba. Gerçek olanından ama. Benim kanımı taşıyan beni dokuz ay karnında taşıyan o kadar acıyı çekip beni dünyaya getiren en önemliside büyümemi mutlulukla izleyen bir anne ve o anneye ve bana ömür adayan bir baba." Dedim. Ateş anlıyormuş gibi kafasını aşağıya yukarı salladı. Anılar beynime işgal ediyordu. Fakat hepsi kesik kesikti. Yüzleri bile yoktu hafızamda o kadar kesikti anılarım. Cevabını bilsemde aynı soruyu Ateş'e yönelttim. O Ateş Baturalp'ti. Dünya onun etrafında dönüyordu. Ateş bir şey isteyecek ve o istediği şey olmayacak. Bu güneşin batından doğması gibiydi. Ateş doğruldu dolu olan kadehini kafasına dikti. Sonra o sinirli birazda hüzünlü bakışlarını bana çevirdi. Ateş'in bakışları ilk defa sinirden başka bir duygu yüklüydü. Biraz düşündükten sonra sorumu cevapladı.
"Oldu. En kötüsüde ne biliyor musun? Elde edemediğime başkası sahip." Diyerek yerinden kalkıp merdivenlere yöneldi. Şaşkınlıkla arkasından bakıyordum. Merdiveni çıkıp gözden kaybolana kadar şaşkınlığım geçmemişti. Önümde duran yarısı dolu kadehe baktım. Aklıma telefonumu açmak geldi telefonu çantamdan çıkartıp açma düğmesine bastım. Gelen bildirimleri es geçip direkt mesajlara girdim ve o hayatımı ele geçiren şahısın mesajını açtım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Saklandığın Yerden Çık
Teen Fiction"En sade doğrular mı? Rengarenk yalanlar mı?" Karanlığın en derinine saklanmış üç kız... Karanlığın ta kendisi olan bir grup... Tek istedikleri karanlığın kuytu köşesinden çıkıcak bir ışık. Kimisi için umut ışığı hayalleri için, kimisi için huzur ı...