12. Bölüm - Hırs

131 11 0
                                    

Multimedyada Ateş ve Melis var. Bölüm şarkısı Ed Sheeran - Kiss Me. Oy ve yorumlarınızı bekliyorum. Şimdiden çok teşekkürler. Xoxo

- Yağmur -

Ben mesaja mesaj bana bakıyordu. Ne zamandır mesaj atmadığı için tamamen aklımdan çıkmıştı -A- meselesi ve o herif ya da kadın her kimse şuan bu ortamda yaptıklarımı izliyordu. Bir an önce burdan çıkmalıydım.
"O içkiyi içmeyeceksin galiba?"
Soruyla başımı telefondan kaldırdım şuan betim benzimin atmış olduğunu hissedebiliyordum. Barmenin yüzüne baktım. Sonra çevremdekilere göz attım. İki sandalye yanımda bir adam kucağında da bir kadın vardı, adam kadını yemekle meşguldu onu kafadan eledim. Diğer tarafımda bomboştu. Barmenle konuşmamızı duyabilcek kimse yoktu. Önümdeki içki bardağına baktım ve hiç düşünmeden kafama dikip bir tane daha sipariş verdim. Barmen başını sağa sola sallayıp sadece dediğimi yaptı. Çıkıp gidebilirdim ama bu sefer -A- ondan korktuğumu, çekindiğimi düşüncekti ki bu istediğim son şeydi. Ben bunu düşünürken üçüncü bardağımda bitmişti. Kafam hafiften bulanmaya, dönmeye başlamıştı istesemde artık tek başıma eve gidemezdim.
"Kim verdi lan sana bu kadar içkiyi?" Gür sesi duyar duymaz eğik olan başımı kaldırdım. Yekta barmenin yakasıdan tutmuş bağırıyordu. Burnunun tam ortasında bir yumruk indirmesiyle, hırıltıyla karışık bir sesle "Ben istedim oda verdi kes şunu." Diye bağırdım. Yekta duraksadı. Yanımda kadının dibine düşen adam durmuş bizi izliyordu. Kısa bir kahkaha atarak barmene döndüm ve "Bu adam var ya bir saat önce falan beni sevdiğini söyledi sonra da beni bu lanet olasıca yerde tek başıma bırakıp siktir olup gitti aslında umrunda değilim sadece yatağa atmak istiyor." Diyerek şüphelendiğim barmene, Yektayı şikayet ettim. Büyük ironi! Yekta hiçbir şey demeden kolumdan tutup beni bar dışına sürükledi o arada Batın'ı aradı ve hızlı bir şekilde burnundan soluyarak "Batın oğlum şu bardaki barmeni kovucaksın anladın mı?" Batın her ne dediyse Yekta'nın daha çok sinirlenmesine neden olmuştu.
"Hangi bar olucak amına koduğum şu hep takıldığımız bar işte ikiletme hadi." Diyerek telefonu kapadı. Yekta'dan kolumu kurtararak yere çömeldim. O iğrenç yerden çıktığıma mutluydum fakat miğdem halinden pek memnun değildi. Kusmak için öğürdüm fakat başarılı olamadım. Yekta ne yapmak istediğimi anlamış gibi arkama geçip o da yanıma çömeldi ve saçımı arkadan toplayıp kulağıma eğildi.
"Parmağını ağzına sokmalısın ufaklık ben göremiyorum arkandayım merak etme." Dedi. Çokta umrumdaydı görüp görmemen zaten diye içimden geçirdim ve parmağımı ağzıma sokup öğürmemle iğrenç sıvıyı dışarı çıkardım. Yekta eliyle sırtımı sıvazlamaya başladı. Bu iyi gelmişti. Sonra beni ayağa kaldırıp kucağına almak için hamle yaptı. Onun yanında güçsüz görünmek istemiyordum bu yüzden onu ittirdim ve yürüyebileceğimi söyledim. Beni ikiletmeden önden arabaya bindi. Bunu beklemiyordum açıkcası. Yalpalaya yalpalaya arabaya bindim. Biner binmez uykunun o en tatlı haline kendimi bıraktım. En son düşündüğüm şey herşeyin daha yeni başladığı ve aynı zamanda da benim için bittiği idi. Ben bu oyundan sağ çıkamayacak kadar güçsüzdüm.
•••
-Melis-

Elimde telefon koltuğa bağdaş kurmuş bir şekilde Yağmur'dan haber almayı bekliyordum. Buğra elinde iki kahve bardağı ile geldi ve dudaklarıma masum bir öpücük bırakıp bardağın tekini bana uzattı. Hafif bir tebessümle bardağı aldım ve Buğra'nın karşıma oturmasını izledim. Hayatımdaki tek doğru Buğra idi. Onunla Belis sayesinde iki yıl önce tanışmıştım. Belis'in de hayatında doğru yaptığı tek iş buydu galiba. He birde makyajı çok iyi yapıyor ama konumuz bu değil. Buğra hem sevgilim hemde ailem olmuştu. Eksiklerimi tamamlamış benliğimi bulmamda yardımcı olmuştu.
"Yağmur'u bu kadar merak ediyorsan evine gitsene büyük ihtimalle evdedir, yorgun olduğundan uyuyakalmıştır mesajlarına cevap verememiştir." Dedi. İşte içimi rahatlatan çocuk. Hayatımın başlangıcı ve bu başlangıcın sonu olmayacağına inandığım mucizem. Minnet dolu bir bakışla başımı salladım.
"Nereye gidiyorsun canım kuzenim?" Diye soru yöneltti odasından çıkan canım kuzenim (!) Buğra benden hızlı davranarak "Yağmur'u merak ediyorda hatunum evine ona bakmaya gidicek. Bence sende onunla gitmelisin çünkü iyi bir kuzen böyle yapar." Dedi. Kıkırdadım çünkü Belis'i başıma atmasının tek nedeni o pislik herifti. Ateş ile aynı ortamda bulunmamı istemiyor ve kıskanıyordu. Bu hali beni güldürüyordu. Belis omuz silkmekle yetindi. Bende yerimden kalkıp kapuşonlumu üstüme geçirdim bu arada Belis benimle gelmeye karar vermiş olucakki oda üstüne ceketini aldı ve ayakkabılarını ayağına geçirdi. Evden çıkarken kısaca Buğra ile vedalaştık ve bir taksiye binip Yağmur'un ev adresini verdim. Yolda makyaj yapan Belis'e hayretle baktım. Araba bu denli sallanırken o kız göz kalemini gözüne sokmamayı nasıl beceriyordu? Büyük yetenek doğrusu. Taksiciye parayı uzatıp arabadan indik.
"Bazılarımız şanslı en azından. Kızın oturduğu yer saray yavrusu gibi." Diyerek hayranlığını dile getirdi. Sadece gülümsemekle yetindim. Şuan tek derdim Yağmur'un saçlarını eline vermekti. Hırsla kapıyı çaldım. Kapıyı yarı çıplak Ateş açtı. Kapı çalıyor insan üstüne bir şeyler geçirir en azından be. Belis Ateş'i kısaca süzdü ve "Daha iyi vücudlar görmüştüm." Diyerek içeri davet edilmediğimiz halde içeri girdi. Buda ayrı edepsiz her yerde beni utandırmakta üstüne yok hanımefendinin. Ateş imalı bir şekilde "Kendi evin gibi davran geç geç. " Diyerek eliyle yol gösterdi. İçeri girdim ve ardımdan kapının kapanma sesiyle "Yağmur odasında mı?" sorusunu yönelttim. Ateş'in yanında gerçekten geriliyordum ve bir an önce gözünün önünden kaybolmak istiyordum. Ateş sinsice gülümseyerek "Dün gece eve gelmedi. Yekta başarılı olmuş gibi." Dedi. Neyden bahsettiği hakkında zerre bilgim yoktu ama Yağmur'un pekte hoşuna gitmeyen şeyler yaşandığını sezebiliyordum. Ateş'e iki adım atarak yaklaştım ve kaşlarımı çatarak "Yağmur nerde Ateş? Beni derhal onun yanına götürüyorsun." Dedim. Tamam Ateş'in yanında gerilebilirdim ama bu ona karşı çıkamayacağım, diklenmeyeceğim anlamına gelmezdi. Ben Melis Kaya isem bu çocuğun üstesinden gelebilirdim. Ateş'te benim yaptığım gibi iki adım atarak bana yakınlaştı ve başını eğerek -mağlum boyum Ateş'e göre bir hayli kısa- "Beni derhal yatağına götür diyeceğin gün bugün değilmiş neyse başka zamana artık." Dedi. Sapıklığını her yerde belli etmesine alışmıştım artık. Uzunca gözlerine baktım. Bakışları dudaklarımdaydı. Başını hafif yana eğdi bu kaşlarımı çatmama neden olmuştu. Geri çekilmek istiyordum ama gözleri beni mıknatıs misali Ateş'e çekiyordu. Ateş dudaklarını yaladı ve bu benim dudaklarımı ısırmama neden olmuştu. Ateş yaklaştıkca aklımı kaybedecek gibi hissediyordum.
"İradeni kaybetmemelisin Melis." Kelimesi beynimde yankılanıyor ve bedenime sinyal veriyordu.
"Melis, o kız burada yok gidelim artık sıkıldım ben." Belis'in içerden seslenmesiyle Ateş kendini geri çekti ve " O gün bugün değil." tarzında birşeyler mırıldanıp telefonunu cebinden çıkardı. Bende o arada kendime gelmeye çalışıyordum. Ateş'ti bu, beni deli eden, her gün başka bir kızı altına alan Ateş, kendine gel Melis diye söylendim içimden. Ateş'te o arada Batın'la konuşuyordu.
"Batın, Yekta'dan hiç haber aldın mı?"
Karşıdan duyduğu kelime her neyse şaşkınlıktan ağzı bir karış açıldı.
"Gece seni arayıp bir insanı nasıl ayıltabileceğini mi sordu? Vay canına!" diyerek şaşkınlığını belli etti.
Telefonu kapatmadan "Biz şimdi Yekta'lara gidiyoruz orda buluşalım." Diyerek telefonu kapadı. Belis'te o arada yanımıza gelmişti. Ateş koltuğun üzerinde bulunan tişörtü üstüne geçirdi bize hiçbir şey demeden kendini evden dışarı attı. Durmuş onun öküzlüğünü anlamaya çalışıyordum. Belis hadi gidelim dercesine kolumdan tutup evden çıkardı ve Ateş'in arabasına ben öne o arkaya bindik. Ateş bir an durdu ve bize anlamsız bakışlar atarak "Ne yapıyorsunuz siz?" Diye sordu. Belis her zamanki bilmiş tavrı ile "Tabikide seninle geliyoruz." Dedi. Ateş Belis'e öyle bir bakış attıki Belis oturduğu yere sindi. Ateş o bakışlarıyla bana döndü ve "İnin arabamdan. Hemen!" Diye bağırdı. Her zamanki hali diye düşünerek kısaca ofladım. Ateş "Anlaşıldı sizin inmeye niyetiniz yok." Diye mırıldandı ve arabayı çalıştırdı. Yol sakindi hatta hemen hemen sadece biz ve bir iki araç dışında kimse yoktu. Ateş bir anda gazı kökledi. Belis emniyet kemerine sıkı sıkı tutunarak çığlık attı. Emniyet kemeri takmayan aklımı... Koltuğun bir ucundan tutunarak korkak bir sesimle "Ateş yavaşla Belis korkuyor lütfen." Ateş ise sadece kahkaha atmakla yetindi ve dahada hızlandı şuan ibre ikiyüzü gösteriyordu ve birazdan kalbim çıkıcaktı o kadar korkuyordum ki eski anılar canlandı gözümde...

Saklandığın Yerden ÇıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin