7. Bölüm - Seçim

134 13 0
                                    

Multimedyada Melis ve sevgilisi Buğra var. Bölüm şarkısı Nilüfer & Gece - Başıma Gelenler. Oy ve yorumlarınızı bekliyorum. Şimdiden çok teşekkürler. Xoxo

Saat yediye geliyordu ve ben bir saat anca uyuyabilmiştim. Dün gece gelen mesajla ne uyku kalmıştı nede uyuma isteği. Tüm gece telefondaki mesajla bakışmış ve defalarca numarayı aramıştım. Her aradığımda da o otomatik şeyleri söyleyen aptal kadın sesi ile karşılık bulmuştum. Uyuyamıcağımı anlayıp yataktan doğruldum ve okul formamı üstüme geçirip aşağı indim iştahımın olmadığını fark ettiğimden doğruca ayakkabımı giyip kendimi dışarı attım. Kulaklığımı takıp yoldan kendimi soyutladım. -A-'nın kim olabiliceğini düşünüyordum. Geçmişim karanlık değildi kırmızıydı kan gibi aklımda kalam tek hatıra erkek kardeşimin kanlı bedeniydi. Kan kırmızısıydı benim geçmişim siyah değildi. Karanlık benim sadece korkum olabilirdi. Bu mesajı atan bu konuda yanılmıştı. Telefonu cebimden çıkarıp tekrar mesaja baktım. Aklıma hiç kimse gelmiyordu. Şaka olabilir mi diye düşünüyordum ama kim niye böyle iğrenç bir şaka yapsın ki?
"Hey iyi misin?" Bana seslenen Cengiz'le okula geldiğimi fark ettim. Kafamı sadece sallamakla yetindim ona hesap sormalıydım ama çok yorgundum hem bedenen hemde ruhen. Cengiz arkamdan gelerek kolumu tutup kendine döndürerek "Bak biliyorum bana kızgınsın ama gerçekten o barın öyle bir bar olduğunu bilmiyordum özür dilerim sen incitmek istiyeceğim son kişisin Yağmur." Boş bakışlarla bakmaya devam ettim onu affedebilirdim, affetmeyide düşünüyordum ama şimdi sırası değildi laflarıda çok yapmacık geliyordu. Zorla tebessüm ederek "Önemli değil anlıyorum seni sonra konuşuruz olur mu?" Cengiz'in suratı asıldı şebeklik yapmak istermiş gibi dudak büzerek -ki hiç tatlı görünmüyordu şuan gözüme- "Bana bir randevu sözü daha verirsen kabul edebilirim bunu hı nedersin?Bir şans daha." Bunu kabul etmezsem ısranın dibine vurcağını farkederek sadece "Olur haberleşiriz." diyerek geçiştirdim. Okul binasına girmek için harekete geçeceğim sırada Yekta'nın Cengiz'le bizi tek kaşını kaldırmış halde izlediğini farkettim. Gözüme ilk defa tatlı gelmişti bu çocuk kesinlikle tek kaşını kaldırıp gezmeliydi diye düşünerek tebessüm ettim bunu daha sonra düşünerek anıra anıra gülmeyi aklıma not ettim. Melis bugün okula gelmeyeceğini Buğra ile vakit geçireceğini bildiren bir mesaj atmıştı anlaşılan bugün düşüncelerimle baş başa bırakılmıştım. Ben okul binasına girerken Ateşte çıkıyordu. Kapıdan girmemi engelleyerek "Çok dalgın görünüyorsun ufaklık?" Kısa bir off çekip "İlgilenmediğini biliyorum Ateş uğraşma seansını başka bir güne ertele." Ateş sıkkın bir ifadeyle "Cazgır arkadaşın nerede?" Diye sordu. Tüm derdin bu mu yani Ateş demek istesemde içimden Melis'e özürler yağdırarak "Gelmeyecekmiş, Buğra ile zaman geçircekmiş şimdi çekilir misin önümden." Dedim. Düşünceli bir ifadeyle önümden çekildi. Büyük ihtimalle birazdan Can ya da Batın'ı arıyacak ve Melis'in nerde olduğunu öğrenmelerini isteyecek. Tekrar içimden Melis'e özürler yağdırdım. Kendimi sırama resmen atarak kafamı sıraya gömdüm.
•••
Birinin kolumu tutup çekiştirmesiyle kendime geldim. Yekta dersimi basıp kolumdan çekiştirerek zorla beni dersten kaçırıyordu resmen. Ben bunları düşünürken çoktan sınıftan çıkmıştık ve öğretmen hiçbir şekilde müdehale etmemişti. Şaşkınlıkla Yekta'ya bakıyordum çığırmam lazımdı ama şoka girmiş gibiydim. Yekta bir şey dememi bekler gibi bakıyordu kibar çocuk (!). Daha fazla beklemek istemediğini belli ederek "Soru sormayacaksın anlaşılan. Peki sen bilirsin." Diyerek elindeki çantamı elime tutuşturdu ve kolumdan çekiştirmeye devam etti. Sapık olması muhtemel bir çocuğun beni yönlendirmesine izin veriyordum şuan. Okuldan elimizi kolumuzu sallayarak çıkmıştık okulun karşısındaki bir sokağa beni önüne ittirerek soktu ve sırtımdan itmeye devam etti. Tamam şimdi korkmaya başlamıştım. Ürkek bir şekilde "Ne-nereye gidiyoruz Yekta?" Diye sordum. Yekta bedenimi duvara sertçe vurarak çantamı elimden kaptı ve içini boşalttı ben yaptıklarını şaşkınlık izliyordum. Son bir kez daha şansımı deneyerek "Yekta bir sorun mu var?" Diye sordum. O ise ben yokmuşum gibi "İşte burada." Diyerek çantamdan yere düşen telefonumu aldı bu beni kızdırmıştı özel hayatıma karışması beni deli ediyordu. Daha fazla kendimi tutamayarak "Sorunun ne lanet olası" diye bağırdım. Yekta o karanlık bakışlarını bana yönelterek telefonunu çıkardı ve birini aradı. Bakışlarını benden ayırmayarak telefonun açılmasını bekledi. Uzun bir sessizlikten sonra Yekta açılan telefonla sessizliği bozdu. "Batın oğlum numarayı birazdan sana mesaj atıcam Yağmur'un şifresini buldun mu?" Ne diyordu bu çocuk?Ne numarası ne şifresi? Yekta telefonu kapatarak telefon şifremi girdi ve mesaj bölümüne girip -A- 'nın numarasını başka bir numaraya mesaj atarak yolladı yaptıklarımı nefesimi tutmuş sessizce izliyordum. Yekta telefonumu bana uzattı ve "Batın'a gerek yokmuş sallasamda bulurmuşum şifreni ufaklık." Diyip yanağımdan makas aldı. Bu çocuk sinirlerimi zorluyordu. Çığırarak "Seni aptal amacın ne senin sapık gibi yatağımda yatıyorsun, yetmiyor öküzlük yapıyorsun, nereye gidip gitmeyeceğime karışıyorsun, arkadaşımı dövmeye kalkıyorsun ve beni ara sokaklarda sıkıştırıyorsun." Derin bir nefes alıp devam ettim. "Uzak dur benden anladın mı seni çevremde istemiyorum." İfadesiz bir şekilde bedenini bedenime yaklaştırdı ve boynuma eğilerek soğuk dudaklarını sürttü bu beni ürpertmişti ve kulağıma usulca "Karanlığımı keşfetmeye başlamışsan ölmeden benden kurtulamazsın Yağmur." Diyerek kendini geri çekti ve kısaca görüşürüz diyip okula giden yolun ters yönüne doğru ilerledi. Ne dediğini idrak etmeye çalışıyordum. Karanlığını mı keşfetmeye başlamıştım. Hakkında hiçbir fikrim yokken karanlığını nasıl keşfedebilirdim ki?Yekta'dan artık uzak durucaktım başıma bela gelmesini istemiyorsam Yekta'nın olduğu ortama bile girmemeliydim. Olduğum sokaktan çıkmak üzere çantamı toparladım okula geri girmek istemiyordum sınıftakilerin bakışlarına ve söylediklerine bugün katlanabileceğimi düşünmüyordum. Kafeye gitmek en mantıklı iş gibiydi. Melis'i aramam lazımdı Ateş'inde Yekta'dan farkı olmadığı aşikârdı Melis'inde Ateş'ten uzak durması ikimiz içinde en sağlıklı yoldu. Telefonumu aldım ve şifremi girdim ve Melis'in numarasını tuşladım.
Beşinci aramamda cevapsız kalınca merakım iyice artmıştı. Melis elinde sürekli telefonla gezen bir kız değildi telefonuda hep sessizde olurdu telaşlancak bir şey yoktu tabi Ateş bugün Melis'i sormasaydı. Aklıma Ateş'i aramak geçti ama bu kötü bir fikirdi. Onlardan uzak durma kararı almışken Ateş'i arayıp Melis'i soramazdım. Dinlenmek için yolumun üzerindeki parka girdim ve bir banka oturdum. Buğra'yı arayabilirdim tabi numarasını almayı akıl edebilseydim. Sıkkınlıkla telefonun ekranıyla bakışmayı sürdürdüm ve yapmamam gereken bir şeyi yaptım. Telefon ikinci çalışında açıldı ve karşılaştığım sert sinirli sesle o an hata yaptığımı anladım.
"Ne var Yağmur çabuk söyle."
Şaşkınlıktan küçük dilimi yutacaktım bugün herkes bana ismimle sesleniyordu. Kibar olmaya çalışarak "Iıımm acaba Melis yanında olabilir mi?" Ateş histerikli bir kahkaha atarak "Bunu bende çok isterdim şuan altımdaki fahişe yerinde olabilirdi. İşimi bir daha bölme, Melis evde, o piçte yanında." Diyerek telefonu yüzüme kapattı. Pislik diye mırıldandım. Melis'in adım adım yaptığı herşeyden haberi olduğuna emindim. Bu Melis'i sevdiği için falan değildi Ateş bencil biriydi kendisinden başka kimseyi sevemezdi küçükken bile yanına kimseyi yaklaştırmazdı annem nedenini sorduğunda "Hiçbiri benim yanımda olmaya layık değil." Diye cevap vermişti. Melis onun sadece bir yemiydi. Oflayarak oturduğum banktan kalktım ve kafeye giden yoluma devam ettim. Telefonumun mesaj sesiyle yine düşüncelerim dağıldı Melis geri dönmüştür diye düşünerek telefonu cebimden aceleyle çıkardım. Gönderen kişinin -A- olduğunu görmenle kalbimin teklemesi bir oldu. Dediği gibi mesaj atmıştı işte açıp açmamakta karasız kalsamda mesajı açtım.
"Birazdan göndericeğim fotoğrafa iyi bak ufaklık." Yazıyordu. Mesajı okuduğumdan hemen sonra atacağı ikinci mesaj geldi. Yeni mesaj yazan yere tıkladım ve açılmasını bekledim. Nefesimi tutmuş fotoğrafın açılmasını bekliyordum. Fotoğrafın açılmasıyla ağzımdan ufak bir çığlığın kopması bir oldu. Bu yoldaki herkesin bana bakmasını sağladı fakat bu şuan umrumda değildi. Fotoğraf uzak ve Melis'in evinin karşı apartmanından bir pencereden çekildiği tahmin edilebilirdi. Melis ve Buğra salondaydı. Buğra Melis'e sarılmış film izliyorlardı. Fotoğrafın açıklama kısmındaki yazıya odaklandım;
"Aşağıda yazan adrese gelmek için otuz dakikan var, hızlı ol ufaklık."
Kısa bir süre ekrandaki yazıya ve fotoğrafa bakakaldım. Daha sonra durumun farkına vardım ve vücuduma harekete geçmesi için zorladım. Altta yazan adrese baktıktan sonra en fazla otuz dakikalık bir yol olduğunu gördüm. Ateş ve Yekta'dan bu konuda yardım isteyemezdim, tepkilerinin ne olucağını bile bilmiyorum ama Ateş'in her zaman olduğu gibi beni yine bu konuda da suçlayacağını biliyordum. Yekta'dan da uzak durma kararı almışken, ondan da yardım isteyemeceğim için bunu kendim halletmeye karar verdim. Yoldan geçen bir taksiyi durdurup bindim ve adresi verdim. Yolda giderken aklıma binbir türlü şey geliyordu. Oraya gidince ne olucaktı? İstediklerini yapmazsam Melis'e ne yaparlardı? Bunlara verilebilecek cevaplar çoktu ama bunların ne olmasını nede bunları düşünmek istemiyordum bu düşünceler içinde verdiğim adrese gelmiştim. Taksiciye parayı ödeyip indim. Geldiğim yer tenha bir alandı büyük depo gibi bir yerdi. Girmek istemsemde içeriye doğru yürümeye başladım. Kalbimin sesi dışarıdan duyulacak kadar hızlı atıyordu. İçeriye doğru adımladığımda nereden geldiğini anlamadığım biri beni boynumdan tutup ağzımı kapattı ve beni çekiştirmeye başladı. Bir koridordan geçirip beni bir odaya doğru fırlattığında yere düştüm. Ah! Hadi ama içerisi karanlık olmak zorundamıydı? Hiçbir şey gözükmüyordu ve bu benim korkmama sebep oluyordu. Bir anda biri konuşmaya başladı.
"Hoşgeldin ufaklık." Güldüğünü sesinden anlayabiliyordum ama sesi pürüzlü gibi çıkıyordu normal sesi olmadığı belliydi.
"Nasılsın ufaklık, umarım burayı bulmakta çok zorlanmamışındır." Bu dediklerine sessiz kalırken o devam etmeye başldı.
"Görüşüne göre konuşmayacaksın. Pekâla, o zaman konuya giriyorum. Senden istediğimizi yaparsan arkadaşına hiçbir zarar gelmeyecek ama yapmazsan ona acıların en kötüsünü senin gözünün önünde yaşatırım." Bu sesi sert ve tehditkardı. Bu tehditinden korkup konuşmaya başladım.
"Benden ne istiyorsun?" "Konuşmaya başlamana sevindim ufaklık biran hiç konuşmayacaksın sandım." Yine güldüğünü duydum. "Konumuza dönersek bize yardım etmek zorundasın başka seçeneğin yok. Senden Yekta ve grubuna karışmanı onlardan biri olmanı istiyorum. Sana düşünmek için bir gün veriyorum, doğru kararı vericeğine inanıyorum aksi takdirde neler olucağını çok iyi biliyorsun." Diyip hiçbir şey göremediğimden dolayı farketmediğim başka bir kapıdan çıkıp gitti o odada karanlık olduğundan ışık girmedi ve nasıl biri olduğunu göremedim. Kapı açıldı ve içeri bir adam girdi beni kolumdan tutup ayağa kaldırdı ve dışarıya doğru sürükledi. Deponun dışına çıktığımızda bir araç bekliyordu beni o araca doğru iteleyip "Seni evine götürücek." Dedi beni aracın içine itti. Araca bindiğim gibi hareket etmeye başladı. Evimin biraz gerisinde bir sokakta beni bıraktı ve gitti. Bende düşünceler eşliğinde sessizce eve doğru yürüdüm.

Saklandığın Yerden ÇıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin