11. Bölüm - Başlangıç

96 9 0
                                    

Multimedyada Yekta ve Yağmur var. Bölüm şarkısı Avril Lavigne - I Love You. Oy ve yorumlarınızı bekliyorum. Şimdide çok teşekkürler. Xoxo

-Yağmur-

Atıldık mı? Bu adam ciddi mi? Hepimiz ağzımızı bir karış açmış müdürün bu saçma ve adaletsiz kararını anlamaya çalışıyorduk kapının ani bir şekilde açılmasıyla düşüncelerimden sıyrıldım. Kafamı düşüncelerimden ayırıp odaya kapıyı dahi çalmadan giren gruba baktım. Belis kaşlarını çatmış Batın ve müdür arasında gelip gidiyordu bakışları kime kızıcağına karar verememiş gibiydi. Melis o kadar sinirliydi ki sadece müdüre odaklanmıştı. Sürtükgillerden Serenay, Yekta'nın kolları arasına sığınarak "Ah tatlım beni kurtarmana gerek yok müdür bey kimin haksız olduğunu anladı ve şu kızları okulumuzdan def etti." Şu kızlar derken kafasını omuzundan kaldırıp bize baktı. Melis Serenay'ın sesiyle arkasına dönüp gözlerini grubun üzerine dikti. Birazdan gözlerinden ışın çıkıcak ve birinin bedeni ortadan ikiye ayrılcaktı. Müdürümüz hafif öksürerek "Evet beyler niye gelmiştiniz?" Diye bir soru yöneltti. Ateş ellerini cebine soktu kaşlarını hafif çattı aynı zamanda da sinir bozucu bir şekilde gülümsedi ve Melis'le benim arama girip "Duyduğum kadarıyla biricik kardeşim Yağmur'u ve kardeşimin en sevdiğim arkadaşları olan Melis ve ismin ne cici kız?" Diye Belis'e bir soru yöneltti. Bu komikti Melis'in bile siniri geçmiş gülmemek için kendini sıkıyordu. Ah Belis yavrum hiçbir şey anlamamış gibi Ateş'e bakıyordu. Batın sıkkınca "Cici kız değil o Ateş ismi de Belis." Dedi. Ses tonuna bakılırsa o gün aralarında pek iyi şeyler geçmemişti. Ateş'in gülümsemesi yayılarak "Ve Belis'i okuldan atıyormuşsunuz bu beni ve arkadaşlarımı çok üzdü ve sinirlendirdi." sonlarına doğru dişlerini sıkarak konuşmuştu. Melis şaşkınca Ateş'in yüzüne bakıyordu. Ateş Melis'e yanaştı ve kimsenin duyamayacağı şekilde "Biraz daha bana öyle bakarsan burdan sonra seni eve götürmek zorunda kalıcam." Dedi. Oha yani! Hayvan Ateş. Melis hemen kendini toparladı ve Müdür'e döndü. Müdürümüz hafif afallayarak
"Bir yanlış anlaşılma olmuş Ateşçiğim siz endişelenmeyin." İşte bu be zaferle gülümseyip sürtükgillere bir bakış attım. Hepsi sinirden kıpkırmızı olmuştu. Yekta üstünden Serenay'ı iterek "Ben demiştim bir yanlış anlaşılma olmuştur diye abi. Hadi bu kasvetli odadan çıkalım artık." Dedi. Belis çıkarken Sinem'e omuz attı ve kendini odadan dışarı sürükledi. Melis koluma girip olduğunca Ateş'ten uzak durarak odadan çıktık. Çıkar çıkmaz Cengiz dibimizde biterek heyecanla "Yağmur iyi misin ne oldu ne dedi müdür?" Beni düşünmesi güzeldi ama başı yanan sadece ben değildim. Yekta yanımıza gelerek "Bir sorun yok biz hallettik şimdi gidebilirsin." Dedi. İyi de sana ne oluyor bay kahraman? Diye sormak istesemde olayı asıl halleden Ateşti ve eminim bunun karşılığını isteyecekti. Cengiz hiç duruşunu bozmadan "Madem halledildi bana söz verdiğin randevuyu bu gün istiyorum Yağmurcum." Ne randevusu? Hah! Tamamen aklımdan çıkmış lanet olsun. Yekta sinsice gülümseyerek "Üzgünüm bugün benimsin." Diyerek kolumdan tuttuğu gibi koşmaya başladı haliyle bende koşmaya başladımda onun iki adımı benim on adımımdı. Birazdan düşüp bir yerlerimi kıracaktım. Okuldan yine kimseye hiçbir hesap vermeden çıkmıştık. Niye?Çünkü o Yekta Özçekiç. İsterse okulun sahibi gibi davranabilir. Tamam özel okuldu ama disiplin esastı. Kimse kafasına göre girip çıkamazdı. Bizim şu dört ahmak hariç. Sonunda Yekta mat simsiyah bir arabanın önünde durdu ve sanki az önce sadece ben koşmuşum Yekta sadece yürümüş gibi bakıyordu. Manyak herif nefes nefese kaldım be birazdan götümden nefes alıp vericem. Halden de anlamıyorki. Hiç istifini bozmadan "Bin hadi seni götürmek istediğim bir yer var hem arabada soluklanırsın." Soluklanırsın diyor hâlâ ya. Kaşlarımı çatıp ellerimi belime yerleştirdim ve sinirli halime büründüm.
"Haddini bil! Ben okula gidiyorum sen kimsinki peşinden gelicem ben senin?Ben yanındaki o yelloza benzemem." Hayır yani kendimi niye o basit kızla karşılaştırdım ki şimdi ben? Yekta sinirle ellerini yumruk yaptı kafasında bir şeyler kuruyor, tartıyor gibiydi. Gözleri kararlılıkla kısıldı ve o gür sesiyle yeri sallayan bir ses tonuyla konuştu "Seni o piçe bırakıcağımı mı sanıyorsun Yağmur? O çocuk iyi biri değil anladın mı beni?Uzak durcaksın ondan." Cengiz'i tanıyormuş gibi konuşması sinirlerimi bozmuştu. Kaldıki ben arkadaşlarımı seçebilecek yaştaydım bana karışmaya hakkı yoktu hiçbir durumda. Bu düşüncelerimin hepsini ona söylersem beni gırtlaklıyabilirdi o yüzden sadece "Sen de iyi biri değilsin ama şuan senin yanındayım Yekta." Diyebildim. Bunu beklemiyormuş gibi iki adım geriledi o sinirli yüz ifadesi bozuldu yerini eski duygusuz ifadesi aldı. Aynı ifade ile "Arabaya bin." Dedi. Dediğini yapmaya niyetim yoktu. Ona boyun eğmeyecektim. O Yekta Özçekiç ise bende Yağmur Baturalptim.
•••
Fazla iddialı konuşmuşum demekki. Şuan arabada Yekta'nın yanındaki koltukta elim kolum bağlı oturmuş gidiceğimiz yere varmayı bekliyordum. Ya şimdi üvey çocuk olunca Baturalp kanını taşımıyorum mağlum taşısam zaten Ateş gibi yeri göğü birbirine katar yinede bu arabaya binmezdim. Birde kendi ayaklarımla bindim saçmalığa bakar mısınız? Yekta eğer binmezsem beni öpüceğini söyleyince tıpış tıpış bindim. İlkte itiraz etmedim değil çocuk burnumun dibine kadar girince dedim ilk öpücüğü bu inekle yaşıycağıma ölürüm daha iyi. Arabaya bindiğimizden beri ikimizden de ses çıkmıyordu. Arada Yekta bir şey diyicek gibi oluyordu ama kelimelerini yutuyordu. Hem bu sessizliği bozmak için hem de nereye gidiceğimizi merak ettiğimden ona doğru dönüp oturduğum yerde bağdaş kurarak "Nereye gidiyoruz?" Diye sordum. Yekta umursamaz bir tavırla "İyi halimi görmeye. Yat uyu gelince uyandırırım ben seni ufaklık." Dedi. İyi halini mi? Şöyle grubu bir gözden geçirdim de aralarında iyi olan tek kişi Can idi. O aralarında ki umut ışığı gibiydi. Hepsi siyahken o beyazdı. Kafamı koltuğun ucuna koyarak Yekta'yı izlemeye başladım. Genelde sıkkın bir ifadede olan çocuk şuan biraz endişeli gibiydi. Sürekli dudağını ısırıyor etlerini koparmaya çalışıyordu. Aynı zamanda da kızgındı kaşları çatıktı. Kafasından geçen her neyse ona her duyguyu tattırıyor gibiydi.
"Beni izlemeyi bırak ufaklık yakışıklı olduğumu biliyorum karşımda erimeden in arabadan geldik." Dedi. Rezil olmuştum harika. Aptal Yağmur. Yanaklarımın hafif kızardığını hissederek hiçbir şey demeden arabadan indim. Ne ara bir tepeye çıkmıştık diye düşündüm. Ne kadar zaman oturup Yekta'yı izlemişsem fark edememişim. Burası bildiğiniz ressamların çizdiği o ilkbahar havası veren tepeler gibiydi. Yemyeşil çimenler vardı. Sık sık değilde aralıklı ağaçlarla piknik alanına benziyordu. Piknik alanı gibiydi ama bir tane bile çardak yoktu. Diğer ilginç tarafı tepenin ön tarafı bu kadar mükemmelken arkamızda kalan taraf o kadar iğrençti. Ağaçlar kurumuş bazıları kesilmişti. Yekta hiçbir şey demeden tepenin en ucuna gidip bir ağacın altına oturdu. Bende onu takip ettim ve yanına çömelerek "Niye böyle bir yere gelme gereği duyduk?" Dedim. Yekta önce duraksadı sonra biraz düşünür gibi yapıp konuşmaya başladı.
"Seni tanımak istiyorum Yağmur. Hangi yemeği sevdiğini, hangi rengi sevdiğini, uğurlu sayının ne olduğunu, kızdığında mutluyken üzgünken nasıl bir ruh hali içersinde olduğunu öğrenmek istiyorum, sevdiğin insanın ne denli şanslı olabileceğini hissetmek istiyorum. Kötü biri olarak görebilirsin beni haklısında yıkarım, yakarım, kırarım ama sen Yağmur Baturalp sen beni bu karanlıktan çıkartıcak tek insansın. Benim rengim siyah, beyaz ya da rengarenk değil benim rengim sensin."
Ağzıma fil kaçıcak birazdan. Az önce bir teklif aldım ve ben ağzımı ayırmış romantik - dram filmi izliyormuşum gibi Yekta'yı izliyordum ve ağzımdan en alakasız o cümleler dökülüverdi.
"Ya biz okuldan kaçtıkta hoca yok yazmasın sonra aileye kadar gidiyorda iş."
Aptal Yağmur. Salak Yağmur. Götün yer görmesin bir daha Yağmur. Ne diyon kızım sen?Yekta birazdan kalkıp beni deliler hastanesine kapatsa yeridir. İkinci kez rezil oldum ya. Hesap faciasını daha atlatamamıştım ben. Lanet olsun! Yekta'nın kahkaha atmasıyla düşüncelerim bölündü. Hem kahkaha atıyor hemde bölük bölük konuşmaya çalışıyordu.
"Ufaklık...Sirkte çalısmalısın sen...Off...Merak etme devamsızlığı hallederim ben."
Dedi daha sonrada yerinden kalktı ve elini bana uzatarak "Hadi kalk yeter bu kadar komiklik ufaklık." Dedi. Dediğim lafı hatırlayarak yüzümü buruşturdum Yekta'nın elini tutarak kalktım ve arabaya doğru ilerledik. Arabaya binerken çekingen bir tavırla "Şimdi nereye gidiyoruz." Diye sordum. Bundan sonra bir şey derken kırk kere düşünüp öyle dile getirecektim. Yekta arabayı çalıştırarak "Kötü tarafımı görmeye." Dedi. Bir insan hem iyi hem kötü olamazdı. Yekta'nın az önce dediklerini düşündüm. O beni mi tanımak istediğini söylemişti? Dedikleri aklımı karıştırmada birebirdi. Cidden çok yorucu bir gündü ve benim daha bir şeyler görüp bir yerler gezmeye mecalim yoktu. O yüzden kendimi uykunun kollarına bıraktım.
•••
Birinin beni dürtmesiyle irkilerek gözlerimi açtım.
"Ne uykucu çıktın sende kalk hadi."
Romantik Yekta gitmiş bizim öküz gelmişti. Hiç sesimi çıkarmadan arabadan çıktım kısa bir esneme çalışması yaptıktan sonra bana bakan Yekta'ya döndüm. Sıkılmış gibi bir hali vardı. Sanki ben düştüm peşine kendi kaçırdı beni birde şu ifadesine bak. İlerlemeye başlayınca tıpış tıpış arkasından ilerledim. Nereye geldiğimizi anlamaya çalışıyordum. Sonra dank etti burasi Cengiz'in Melis ile beni getirdiği bardı. Bu çocuk harbi sorunluydu.
"Hem üzerime yürüyüp bas bas bu bara bir daha gelmeyeceksin diyorsun hemde beni kendin bu lanet olasıca yere getiriyorsun." Yekta hızlı adımlarını yavaşlatarak ona yetişmemi sağladı dediklerimi hiç işitmemiş gibi birden karşıma geçti ve omuzlarımdan tutarak "İçerde başını derde falan sokarsan ben Yekta'ylayım demen yeterli rahat bırakacaklardır. Anladın mı ufaklık?" Dedi. Şuan evde oturup önümde cips çikolata dizimi izliyor olabilirdim. Sıkkınlıkla sadece başımı sallamakla yetindim. Yekta beni önüne alarak bara yönlendirdi. Yine o iğrenç yerdeydim yine burnumun direği sızlarcasına kokularla savaşıyordum. Derin bir nefes alıp Yekta'nın beni yönlendirmesine izin verdim. Yekta kuytu köşe bir yere beni oturtturdu ve birazdan geleceğini söyleyip yanımdan ayrıldı. Etrafa tiksinir gözlerle baktım burdaki kızların çoğu fuhuş yapıyordu dahası abaza erkeklerle doluydu ve ben yalnız oturuyordum. Sakinleşmek amacıyla oturduğum yerden kalktım ve insanları yararak barmene ulaşabildim. Barmen gün bitsede eve gidip uyusam edasıyla "Söyle bakalım seni ne rahatlatır?" Diye soru yöneltti. Çok biliyorum ya cevaplıcam. Bilmediğimi çaktırmayarak "Şaşırt beni." Diyebildim sadece. Cilve yaptığımı sanarsa haklıydı şaşırt beni ne Yağmur aptal mısın? Çocuk alkolün içine ilaç katsa sonra seni eve atsa memnun mu olacaksın? Gerçi Tecavüzcü Coşkun tipide yok ama neyse önemli konular bunlar.
Barmen elindeki bardağı önüme koyarak "Al bakalım fazla aşırıya kaçma geceyi unutmanı istemem." Dedi. Sanane be adam. Hafıza benim hafızam diye düşünüp bir dikişte bardağı bitirdim. Su gibi akan sıvının boğazımda bıraktığı yakıcı hisle gözlerimi kapattım ve gerginliğimin geçmesi için bir bardak daha doldurmasını istedim. Barmen hiçbir şey demeden bardağımı doldurdu. Sabahtandır telefonuma bakmadığımı fark ederek cebimden telefonu çıkardım ve gelen mesajlara göz attım çoğu Melistendi. "Nerdesin?" "Şu telefonuna baksan artık." "Sen bir geç benim elime o saçlarını yolucam." gibi daha bir sürü tehdit içeren mesajlar. Melis'e cevap vermek için yanıtla butonuna tıkladım. Tam yerimi belirten bir mesaj yazıcaktım ki telefon başka bir mesajla titredi. Yine Melistir diye düşünüp gelen yeni mesajı açtım.
Gönderen: - A -
Mesaj: Biraz ağır git ufaklık. Geceyi unutmanı istemeyiz.

Saklandığın Yerden ÇıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin