Multimedyada Ateş var. Oy ve yorumlarınızı bekliyorum yaparsanız çok sevirim şimdikten çok teşekkürler. Xoxo
"Ateeeş!" Göt herif yine beni sinirlendirmeyi başarmıştı. Eve kız atmak ne demek ya. Orospu birde karşımda oturmuş pişkin pişkin gülüyor. "Kızım senin annen baban yok mu?" Odanın ortasında bir sağa bir sola hızlı adımlarla yürüyordum. "Başka yer bulamadınız mı lan? Tut o havluyu bırakma sakın edepsiz." Yüzümü buruşturmuş karşımdaki orospuya bakarken arkamdan sessin gelmesiyle o tarafa döndüm.
"Evet, bulamadık ufaklık." Beyefendi sonunda gelebilmişti. Ah! Birde o ukala tavırları yok mu? Göt herif. Piç bir sırıtışla devam etti;
"Ve ımm ismini hatırlayamadığım hatun o havluyu bırakıp yanıma gel." Daha fazla bu iğrenç görüntüye dayanamayacağımı farkedip burnumdan soluyarak kendimi odadan dışarı attım.
Duyduğum son şey Ateş'in "Nereye ufaklık bize katılmak için gelmemiş miydin?" Demesiydi.
Ona ne kadar sinirlensem de ona karşı bir şansım olmadığı için onunla uğraşmaktan vazgeçtim ve odama doğru ilerledim. Onun odasına neden gittiğimi bile unutmuştum. Yatağıma oturup boş gözlerle halının desenini incelemeye başladım. Derin düşüncelerin beynime nüfus etmesini istemesemde geçmişi düşünmekten de kendimi alamıyordum. Ateş'i ilk gördüğüm andan beri anlaşamayacağımı anlamıştım. Zaten insanlarla iletişimi olmayan biriydim. Ateş'te bu durumu hiçte kolaylaştırmıyordu. Benim aksime daha soğuk bir görünüme sahipti. İlk gördüğümde soluk teni yüzünden hayalet gördüğümü sanıp ağlamıştım. Onbir yaşında korkuları yüzünden kaçıp saklanan bir kız çocuğundan ne beklenir ki? Bundan beteride var. Küçüklüğümde Ateş'i çillerinden dolayı çileğe benzettiğimden Ateş tarafından biraz hırpalanmıştım. Ama bu yinede Ateş'in çileğe benzediği gerçeğini değiştirmiyordu. Yataktan kalkıp üstümü düzelttikten sonra aşağı kata indim. Kapıdan çıkmak için hazırlanırken karnımın gurultusuyla mutfağa doğru yöneldim tezgahın üzerinde duran poğaçalardan bir tanesi alıp kapıya yöneldim. Askılıktan ceketimi ve çantamı aldıktan sonra dışarı çıktım. Çantamdan kulaklıkları çıkarıp taktım ve çalıştığım kafeye doğru ilerlemeye başladım. Güzel lüks bir kafeydi. Yaşadığımız yere bakarsak böyle olması gayet normaldi. Onlar böyle zenginken benim çalışmam herkeze garip geliyordu. Ama zaten beni yolda bulup, benimseyip, kendi çocuğundan ayırmamışlardı. Onlara hep anne baba bilmişimdir hiç kimseye ne geçmişimden nede onların üvey ailem olduğundan bahsetmedim, bahsetmezdik de zaten çünkü onları ben bile artık üvey ailem olarak görmüyordum onlarda beni üvey gibi görmüyorlardı. Bunlar için onlara zaten çok şey borçluyum ama bu şekilde tamamiyle onlardan geçinmek, sanki onlara yük oluyormuşum gibi hissettiriyor. Bende bu yüzden bu işe girdim en azından kendime yeticek kadar bir şeyler çıkıyordu. Kafeye geldiğimde tam iş saatimin başlama zamanıydı bende hemen içeri geçip ceketimi ve çantamı çıkarıp bana ayrılan dolaba koyup garson önlüğümü taktım ve işe koyuldum.
"Yağmur buraya gel." Patronumun bana seslenmesiyle hemen onun yanına gittim. Bana hemen yanındaki kızı işaret ederek "Bu Melis, artık burada çalışmaya başlıyacak ona biraz yardımcı ol ve yapması gerekenleri göster." Dedi ve gitti. Tanışma faslından sonra Melis'e kısaca mutfakta ne yapması gerektiğini anlattım ve ona ayrılan dolabı gösterdim ve işimin başına döndüm. Çok ters bir kıza benziyordu arada gelip bir şeyler soruyordu ama çok suratsızdı ondan şimdikten hoşlanmamıştım. Belkide iyi biridir derken birinin bana çarpmasıyla düşüncelerimden sıyrıldım.
"Biraz dikkat etsene bütün siparişleri yere döktüm senin yüzünden!" Dedi Melis.
"Benim yüzümden mi? Asıl bana çarpan sendin!" Dedim. Tam o cevap vericekken araya patronun girmesiyle küçük tartışmamız son buldu.
"Tartışmayı kesin. Biriniz siparişleri yeniden hazırlasın, diğerinizde şuraları temizlesin hemen çabuk olun daha bekleyen müşteriler var." Dedi ve gitti. Melis "Ben gidip siparişleri hazırlıyıcam sende buraları toparla." Dedi ve mutfağa gitti. Bana emir vermişti daha yeni gelmişti ve bana emir verebiliceğini mi sanıyordu bu ben buna az önce iyi biri olabilir mi demiştim? Ah! Kesinlikle sözümü geri alıyorum uyuz ve işe yaramazın teki, görünüşe göre bu kızla benim daha çok işim var. Bugün benim ve onun arasında sinir dolu bakışlar eşliğinde son buldu bende kafeden çıkıp eve doğru ilerlemeye başladım.
•••
Anneme akşam yemeği için yardım ederken bir taraftanda bugün olanları anlatıyordum ona herşeyimi be olursa anlatırdım. "Bence ona bir şans vermelisin iyi biri bence sadece insanlarla kolay anlaşamıyordur hepsi bu." Dedi annem. "İyi biri olsaydı o şekilde davranmazdı." Dedim masa son birkaç şeyide götürken. Annem " Bana güven anneyim ben öyle değil mi? Benim bir bildiğim vardır." Dedi ve gülümsedi. Belkide ona bir şans verebilirdim. Herşeyi masaya yerleştirdiğimizde babam ve Ateş'ide çağırıp sofraya oturduk. Ateş her ne kadar daha çok dışarıda takılan biride olsa aile içinde çok sık bulunurdu. Farklı bir yapısı vardı ve kesinlike farklı hobileri vardı. Onunla ne kadar aynı evde yaşasakta bana hiç onun bir hayatının parçası olmam için fırsat tanımamıştı. Ben bunları düşünürken babam araya girdi "Ee bugün işte ne yaptın?" Babam işte çalışmamı zerre kadar istemiyordu sürekli bana işimi sormasının sebebide buydu. "Aynıydı müşterilere bak sipariş al götür öyle işte." Dedim babam "İyide kendini yormaya ne gerek var şimdi nasıl olsa her istediğin sahip olabilirsin." Yine başlıyordu her zaman söylediği şey biz sana bakamıyor muyuz? Neden çalışıyorsun falan filan. "Baba bunları daha ne kadar konuşucağız ben bir şeyleri kendi başıma yapmak istediğim için bu işe girdim lütfen artık bu konuyu kapatalım." Dedim "Peki öyle olsun ama istediğin zaman bırakabilirsin biliyorsun mecbur değilsin." "Biliyorum" Deyip içten bir gülümseme gönderdim ve yemeğimi yemeğe devam ettim. Yemekten sonra annem bulaşıkları kendisi hallede bileceğini söylediği için yukarı çıkıp yatmadan önceki işlerimi hallettikten sonra yatağıma girdim zaten yorgun olduğum için hemen uykuya dalmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Saklandığın Yerden Çık
Teen Fiction"En sade doğrular mı? Rengarenk yalanlar mı?" Karanlığın en derinine saklanmış üç kız... Karanlığın ta kendisi olan bir grup... Tek istedikleri karanlığın kuytu köşesinden çıkıcak bir ışık. Kimisi için umut ışığı hayalleri için, kimisi için huzur ı...