-Ve tanrı aşkı bilmeyenler için Taekook'u yarattı.
...
Uyuyamamıştım.
O kadar heyecanlıydım ki yalnızca Taehyung ile mesajlaşmam sonrasında 1-2 saat uyumuş ve heyecanıma yenik düşüp uyanmıştım.
Saat sabah 6'ya gelirken tül perdemin arasından yüzüme sabahın ilk gün ışıkları çarpıyor ve gözlerimi yakıyordu.
Tanrım kalbim o kadar hızlı atıyordu ki göğsüm parçalanacak gibi hissetmiştim. Midem kasılıyor ve kendi kendime tavana bakıp Taehyung ile ilk öpüştüğümüz günü hayal ediyor, karnımın daha çok kasılmasına ve kelebeklerimin heyecanlanmasına sebep oluyordum.
O kadar heyecanlıydım ki; sabahın ilk saatlerinde, umursamaz tavırlarla duşa girmiştim.
Saat 7.30'a yaklaşıyordu ve okul için hazırlanmam gerekiyordu. Bana kalsa telaşla asla hazırlanmaz, okula bile gitmeyip Taehyung ile buluşacağımız saate kadar hazırlanır. En kusursuz ve en güzel halimde olabilmek için çabalardım.
Taehyung'un en güzeli Jungkook.
Taehyung gerçekten çok kusursuz biriydi. Şayet onu gidip sanat eserleri bulunan bir müzeye koyarsak asla sırıtmaz ve müzenin en değerli, en kusursuz eseri dahi olabilirdi.
Benim kusursuz aşkım Kim Taehyung.
Okul üniformalarımı giymiş ve üzerime siyah, bol ceketimi geçirip alt kata inmiştim.
"Günaydın benim ellere gitmiş tosunum." babam mutfak kapısından içeri girmemle gülümseyerek konuştuğunda utançla başımı eğmiştim.
"Günaydın bebeğim." babam Namjoon utancımı almak ister gibi cümlesini tamamlayıp yanağıma öpücük kondurmuş ve kahvesini alıp, bar sandalyesine yerleşmişti.
"Okul bırakmamı ister misin?"
"Namjoon delirdin mi sevgilisiyle gidecek, senle mi gidecek?" babam kıkırdayarak konuştuğunda kızarmış yanaklarıma, ellerimi götürmüştüm.
"Oh, küçük bebeğimiz büyüyor. Bunu hatırlamak gerçekten çok kötü, hala minik bebeğimsin oysaki Jungkook."
"Namjoon sabah sabah yaşlılık sendromuna mı girdin? Hayır yani benim tosunum senin yaşlılık duygusallığını ne yapsın?" babam kahvesini yenilemek için oturduğu bar sandalyesinden kalkarken söyleniyordu.
"Baba, bir tane daha omlet yapabilir misin? Ama küçük 1 tane." başta yapacağı omleti Taehyung'a götürebileceğimi düşünsem de fikrin saçma gelişiyle kendim yemeye karar vermiştim.
"Tosunum için 100 tane bile yaparım bekle biraz bebeğim." babamın dedikleriyle kocaman gülümsemiş ve beklemeye başlamıştım.
Birkaç dakika ardından omletim hazır olduğunda bolca vaktim olduğunu bilerek yavaşça yemeye başlamıştım. Kısa bir süre ardından zilin rahatsız edici tınısı evi doldurduğunda babam Seokjin kapıya bakmak için mutfaktan çıkmıştı.
"Oh, damadımız gelmiş Namjoon-ah." babamın söylediği şeylerle hızla yerimden kalkmış ve geldikleri yöne bakmıştım.
Taehyung benimle okula gitmek için beni almaya gelmişti. Babamla beraber mutfağa ilerlerken, Taehyung'un utanç ve sevinçle eğilmiş başına bakıyordum.
"Merhaba efendim." Taehyung derin sesiyle konuştuğunda yüzümde oluşan tebessüme engel olamamıştım. Tanrım sesiyle bile beni heyecanlandırıyor ve etrafa kocaman gülücükler bırakmamı sağlıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
unknow | taekook
Fanfictionbilinmeyen numara: hey, sırrını biliyorum 080121| 110621| {düz yazı ağırlıklı/text}