"Ya rahat bıraksanıza beni, ben içimden uyuyorum!" dedim kahvaltı masasında gözlerimi açık tutmakta zorlanarak. İşte yine başlıyorduk.
Ünlü ders yılı laneti, sabahın köründe uyanmak.İlk gün olduğundan dolayı uyanmakta hayli zorluk çekmiştim. Birkaç güne rejime alışırdım. Yarı uykuda yarı uyanık halimle babamın zoruyla ağzıma birkaç bir şey tıkıştırıp kısa süre sonra kalktım ve ayakkabılarımı giyinip kendimi evden dışarı attım. Abim babamla arabaya doğru giderken bana dönüp, "İlk gün kıyağı, bırakalım mı seni okula?" diye sordu.
Başımı hayır anlamında sallayıp, "Yok siz gidin, Batu'yla gideceğim ben, hem hava uykumu açar belki." diye yanıtladım.Onlar arabaya atlayıp gidince ben de Batuhan'ların evine doğru gidip kapıyı tıklattım ve onay beklemeden açtım. Ayakkabılarımı çıkarmamak için eve girmeden kafamı içeri daldırıp ilk gördüğüm kişiye seslendim. "Sevda teyze, günaydın. Batu-" Ben cümlemi bitirmeden kendisi ağzındakı lokmasıyla önümde belirdi ve çantasını sırtına alıp hızla ayakkabılarını giydi. "Hazırım ben, hadi gidelim."
"Günaydın." dedim yanında yerimi alıp yola koyulurken.
"Sana da." Benim aksime daha bi enerjik gibiydi Batu bugün. Tabi bu normaldi aslında, anormal olan bendim.
Kısa bir yürüyüşten sonra uykum kaçmış, temiz hava depolayarak enerji toplamış gibi hissediyordum.
Sınıfa girdiğimizde ortamı fazlasıyla özlemiş olduğumu farkettim. Bu odanın bile insanın hoşuna giden, kendine has bir havası vardı. Çocukları selamladıktan sonra herkes kendi sırasına geçmiş, uzun zamandır birbirlerini görmüyor olmanın acısını çıkararak hunharca sohbet edilip dedikodu yapılıyordu. Batu da gelir gelmez çocukların arasına karışmış, hararetli hararetli bir şeyler anlatmaya başlamıştı. Sessizce sınıfı izleyip kendi kendime gülümsedim. İyi çocuklardı hepsi, kusursuz değil ama kalplerinde kötülük olmayan çocuklardı.
Sonra arka sırada, pencere önündeki sırama geçip bahçeyi izlemeye koyuldum. Hava çok güzeldi, pencerenin açık olmasından dolayı kuşların cıvıltısı odayı dolduruyor, çocukların neşeli sesine karışıyordu. Kafamı sıraya koydum ve gözlerimi kapatıp sadece seslere odaklandım. O arada içim geçmiş, kısa bir süreliğine uyku ve uyanıklık arasındakı yerde takılı kalmıştım. Kapının kapatılış sesi kulaklarıma dolduğunda sınıfın sessizleşmesinden hocanın geldiğinin farkına vardım ve kendim de daha ne olduğunu anlamayadan hızla ayağa kalkmış bulundum.
Yavaşça gözüm sağa kayarken birden yanımdakı çocuğun Batu olmadığını farkettim ve kaşlarım çatıldı. Uyku sersemi halimle çocuğun kim olduğunu hatırlamaya çalışsam da çıkaramadım. Üç ay içinde sınıftakileri unutmuş muydum yani? Derken, çocuk bana döndü ve gözlerimiz çakıştı. Masumca gülümseyip başıyla selam verdi ve sonra hocanın talimatıyla yerlerimize oturduk. Bu çocuğu cidden tanımıyordum.
Tekrar bana döndüğünde lafa girip, kısık sesle, "Pardon, başkasının yerine mi geçtim acaba?" diye kibarca bir soru yöneltti. "Yo-yok, sorun değil. Sorun etmez." diye cevapladım ben de heyecanla. O sırada yüzüne biraz daha uzun bakma şansım oldu. Mavi gözler ve kahverengi saçlar, bu çocukta birleşince harika bir ikili olmuştu. Çocuğun çok hoş ve masum bir görünümü vardı. Bu görüntü ve kibarlığıyla karşısındaki insanı kolayca etkileyebilirdi.
"Selim ben." dedi elini uzatırken. "Armağan ben de. Memnun oldum."
Ben uzattığı elini sıkarken o sırada Batu aniden yanımızda belirip Selim'e döndü ve yapmacık bir gülüşle, "Allah muhabbetinizi arttırsın gençler, bu arada ben de Batuhan." deyip elini sıktı.
Hocanın seslenmesiyle Batu yanımızda durmayı kesip tam arka sıramıza geçti ve biz de önümüze döndük.
Hoca konuya başlayacağı sırada kapı tıklatıldı ve hemen ardından sınıfa bir öğretmen, iki çocukla giriş yaptı. Çocuklardan biri kız, biri erkekti. Hoca onları boş sıralara gönderirken boğazını temizledi ve söze başladı. "Dersinizi böldüğüm için kusura bakmayın hocam. Yeni öğrencileri sınıflarına yerleştirmek için geldim, size teslim edip gidiyorum. İyi dersler çocuklar."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Armağan
Teen Fiction"Şeker, baharat ve güzel olan her şey"i katıp bi karakter yaratacağımı sanıyordum, ta ki araya başka bir malzeme karışana kadar.. Hayır, hayır, bu kez Kimyasal X değil. Başka bir şey, henüz ben de bulamadım. Malum, ortalık çok dağınıktı, neyin kar...