"Olmak, ya da olmamak. İşte tüm mesele bu!"
Sessiz odaya bu mısralarla dalan Armağan'a döndü bakışlar. Sonra tepki vermeden herkes kendi işine geri döndü. Sessizlikten destek alan Armağan şiirine devam etti. "Düşünün ki yalnız uykuda bitebilir acıları yüreğin. Çektiği bütün kahırları insanoğlunun."
Elindeki kağıda bakmadan role girerek oradan oraya savruldu kız. "Uyumak... Ama düş görebilir insan uykusunda, çok kötü. Çok kötü..."
Haftasonu olduğundan herkes evdeydi ve oturma odasında oturup kafa dinliyorlardı.
Armağan bu kez de şiire merak salmış olsa gerekti. Gerçi ilgi alanları o kadar genişti ki, artık kimse şaşırmıyordu onun biri diğerini tutmayan davranışlarına. Kız televizyonun önünden geçince annesi elindeki kumandayı bırakıp kıza odaklandı. "Çünkü o ölüm uykularında, sıyrıldığımız zaman yaşamak kaygısından, öyle düşler görebilir ki insan. Bir düşünsene... Ama işte bu düşüncedir uzun yaşamayı cehennem eden..."
Kadriye hanım anlamazca bir bakış attı kızına. "Ölüm mölüm, ne anlatıyorsun kız sen?" Armağan eliyle annesine sessiz olması için işareti yaparak şiirine devam etti ve karaktere daha çok adapte oldu.
"Yoksa kim dayanabilir ki zamanın kamçısına, zorbanın kahrına, gururun çiğnenmesine, sevgisinin kepaze edilmesine, kanunların bu kadar yavaş yüzsüzlüğün bu kadar çabuk yürümesine? Kim dayanabilir kötülere kulluk etmesine iyi insanın?" Aniden tişörtünün cebinden oyuncak bir bıçak çıkarıp göğsüne yaklaştırdı. "Bir bıçak saplayıp göğsüne kurtulmak varken, kim dayanabilir?"
"Kız, Allah kahretmesin seni, ne yapıyorsun?!" diye bağırdı Kadriye hanım elindeki terliği Armağan'a fırlatırken. "Yüreğime indi, salak!"
Armağan elindeki oyuncak bıçağı öfkeyle yere atarak, "Ya üf! İnsanın sanat aşkını köreltirsiniz siz! Gidiyorum ben!" diye trip attı ve odasına geri döndü.
Elindeki kağıdı çalışma masanın üzerine koyduktan sonra bir sandalye çekip oturdu. Kağıdın başlığını kendi kendine seslice tekrar etti. "William Shakespeare - Hamlet tiradı." Sıkıntıyla nefesini verip kağıdı defterin arasına sıkıştırdı ve kapağını kapatıp bir kenara koydu. Kendi kendine söylenerek, "Daha en vurucu kısmına gelmemiştim bile, sanat düşmanları ya!" diye dudak altından şikayet eder gibi konuştu.
Bir süre daha dönen sandalyesinde oturduktan sonra aniden ayağa kalktı ve az önceki defteri de kapıp odadan dışarı fırladı. Koridorda babasıyla karşılaşınca kısaca, "Sevda teyzelere," diye bilgi verdi ve evden çıkıp bahçeyi geçince Batuhanlar'ın evine girdi. İçeri göz atıp ilk gördüğü kişiye, "Batu odasında mı?" diye sordu ve cevabı beklemeden yukarı fırladı. Odaya bodoslama dalarak çalışma masasında oturan Batuhan'a bakış attı. Elindeki defteri çocuğun önüne fırlattı, kendisini de aynı şekilde yatağa.
Batuhan onun bu şekilde gelişini sessizce izlerken bir yandan da düşünceli yüz ifadesiyle oturuyordu. Armağan yatakta doğrulup, "Ne yapıyorsun?" diye sordu neşeyle. "Ders çalışıyorum."
Armağan başını onaylarcasına sallayıp, "Helal olsun, aferim. Allah zihin açıklığı versin evladım." dedi büyük büyük.
Batuhan üşenmeden yerinden kalkıp ona doğru yürüdü ve kızın elini tutup öperek alnına koydu. "Allah razı olsun ninemm!"
Armağan sırıttı ve yerinden kalkıp çalışma masasının önüne gitti. "Ne dersiymiş bu cumartesi günü?"
"Yarın başka bir planım var, o yüzden işlerimi şimdiden hallediyorum." Armağan'ın gözleri far görmüş tavşan gibi açıldı birden. "Ne planı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Armağan
Fiksi Remaja"Şeker, baharat ve güzel olan her şey"i katıp bi karakter yaratacağımı sanıyordum, ta ki araya başka bir malzeme karışana kadar.. Hayır, hayır, bu kez Kimyasal X değil. Başka bir şey, henüz ben de bulamadım. Malum, ortalık çok dağınıktı, neyin kar...