-Okumaya başladığınız tarihi buraya bırakabilirsiniz✨
♪
"İşin aslı birbirlerini seviyorlardı. Ama ikisi de sevmeyi bilemeyecek kadar gençti..."
"Küçük Prens!" dedi Batuhan heyecanla elini öne doğru uzatıp.
Elimdekileri koltuğa bırakarak, "E bi zahmet bil artık, o kadar okudun." dedim ve bakışlarımı duvarda bir noktada sabitledim.
Bana bakıp, "Ne oldu, daldın yine?" diye sordu. "Hiç, sadece, düşünüyordum," dedim. "Çocuk kitabı diye nitelendirilen bir klasiğin aslında gerçek anlamda neleri barındırdığını."
"Öyle cidden." dedi bana katılarak. "Şimdi biraz büyüdük, okuduğumuzu anlıyoruz diye kendimizi zeki sanıyoruz, kitabı çözdük zannediyoruz ama gel gör ki anlamadığımız onca şey var ve bunu şimdi farkedemiyoruz bile."
Başımı salladım ben de. Haklıydı. Kim bilir kaç sene sonra bu okuduklarımızı bir gün gerçekten anlayacaktık.
Şimdiyse sadece birer çocuktuk. 18 yaşında, geniş anlamda dünyadan habersiz iki çocuk..
***
"Sana favori karakterim öldü diyorum, sen bana ağlamayı keser misin diyorsun. Şimdi de sakin kalmamı mı bekliyorsun Batu?"
Sıkıntıyla nefesini dışarı üfleyip, "Beklemiyorum, rica ediyorum," dedi bıkkınca. "Yani alt tarafı bir film. Oyuncu gerçek hayatta yaşıyor zaten, olayı bu kadar dramatikleştirmesen olmaz mı?"
"Azıcık empati ya, empati!" diye çemkirdim yaşlı gözlerimi silerek. "Sen kitap okurken favori karakterlerin ölünce üzülmüyorsun sanki."
"Onlarla bu bir değil." diye itiraz etti hemen. Kitaplarına ailesiymiş gibi düşkündü kendisi.
"Nasıl değil? Karakter aynı karakter işte." dedim ben de kabul etmeyişine sinirlenerek.
"Değil işte. Neyse, seninle uğraşamayacağım. Yapacak işlerim var." deyip kapıya yöneldi ve odamdan çıktı. Saniyeler sonra tekrar geri geldi. Sorgulayıcı bakışlarıma maruz kalınca, "Kafa mı bıraktın insanda?" diye önce sitem edip, "Şarj aletim bozulmuş da, seninkini kullanabilir miyim diye sormaya gelmiştim. Bizim evde benimkiyle uyuşan başka şarj yok çünkü." diye de ardından açıklama yaptı.
"Al ama dolmasını burada bekle. Size gelip şarj aleti isteyemeyeceğim bir de. Sana da bıraksam, yarına anca elime ulaşır."
Dediklerime karşın yüzünü ekşitdi hemen. "Tamam be, amma değerliymiş."
Senden değerli olmasın, o da değerli tabi.
Batu elinde telefonuyla şarj başında beklerken ben de bitirdiğim filmden çıkıp oyuncuları stalklama kısmına geçtim.
Bir kaç saniye sonra gördüğüm şeyin etkisiyle, "Ne?" diye bağırdım birden. O da irkilip heyecanla, "Ne oldu?" diye sorunca, "Bu adam nasıl 51 yaşında olur ya, otuzlarında olduğuna yemin edebilirdim!" dedim şaşkınlığımı dışa vurarak.
Elindeki telefonu masaya bırakıp merakla bana doğru geldi. "Kim o?"
Telefonu ona çevirip gösterdim. Fotoğrafı incelerken, "Adam sonsuz gençliğin iksirini bulmuş tayfadan belli ki," dedi ciddiyetle.
"Öyleymiş," diye ben de sessizce onayladım.İkimiz de telefonlarımıza dalmışken Batu'ya gelen mesaj bildirimiyle kafam otomatik sese doğru döndü. Mesajı okuyup başını kaldırmadan, "Annem çağırıyor." dedi ve oturduğu yerden kalkıp telefonunu şarjdan çıkardı. Odayı terk ederken bana bakıp, "Hadi sonra görüşürüz." dedi ve çıktı. Şimdi yine kendimle başbaşa kalmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Armağan
Teen Fiction"Şeker, baharat ve güzel olan her şey"i katıp bi karakter yaratacağımı sanıyordum, ta ki araya başka bir malzeme karışana kadar.. Hayır, hayır, bu kez Kimyasal X değil. Başka bir şey, henüz ben de bulamadım. Malum, ortalık çok dağınıktı, neyin kar...