Selin okuldan çıkıp kedilerin bölgesine giriş yaptığında dikkatli şekilde duvarın arkasından binaların arasına göz attı önce. Bu kez nedense görmeyi beklediği çocuk orada yoktu, fakat kediler önlerindeki mamayı yemekle meşgullerdi. Selin onları rahatsız etmeden küçük adımlarla içeri doğru ilerledi ve duvara iliştirilmiş not kağıdına göz attı. "Öğle Yemeği + "
Demek ki o çocuk kısa süre önce uğramış ve hızlıca gitmek zorunda kalmıştı. İşleri olabilirdi tabi, onun da kedileri beslemek dışında bir hayatı vardı sonuçta.
Selin bu gerçeği kabullenir gibi yavaşça başını salladı ve notu alıp cebine koydu. Binaların arasından çıkıp tekrar yola düşmüştü. Biraz ilerledikten sonra yolun kenarında durmuş kişiyi görünce anlamsızca kaşları çatıldı. Yaklaştıkça onun da kendisine baktığını farketmişti, dümdüz ona doğru ilerlemekteydi Selin.
"Uzun zaman oldu," dedi Teoman gülümseyerek. "Yokluğunda günler o kadar huzurlu geçti ki, zamanın nasıl geçtiğini hissetmedim bile." diyerek karşılık verdi Selin de. Teoman başını olumsuzca sallayıp güldü sessizce ve önünden geçip gitmekte olan Selin'e ayak uydurup yanında yerini aldı.
Kız ona bakış atıp, "Evinin bu yönde olduğunu sanmıyorum," dedi açık şekilde. "Evimin adresine kadar bilmen beni gururlandırdı ama eve gitmiyorum," dedi Teoman da. Kız önüne dönüp başka bir şey sormadığında Teoman konuşmaya devam edip, "Öyle değişik şeyler düşünme diye, Batuhan'lara gidiyorum, uslu çocuğum ben." diyerek konuya bir açıklık getirdi.
Selin dudaklarının altından, "Uslu çocukmuş!" diye mırıldandı kendi kendine. Teoman bunu duysa da çaktırmadan gülümsemek dışında bir tepki vermedi. Biraz daha ilerledikten sonra sessizce kıza dönüp, "Bugün iyi günündesin anlaşılan, öfkeyle kovulmadığıma göre..." dedi ve dikkatle onu inceledi. Selin yüzünü ona dönmedi ve yüzünde beliren minik tebessümü saklamaya çalıştı. Haklıydı, çocuk her yanına geldiğinde yaklaştığına pişman ederdi onu.
Kısa bir süre sonra Selin tekrar sessizliğini bozdu ve, "Yanımdaki varlığınla tahammül seviyemin sonuna geldin, git artık," dedi Teoman'a bakarak.
Teoman bunu duyunca kahkaha atıp ona dönerek, "Bu kadar açıksözlü olmana bayılıyorum," dedi. Ardından muzipçe gülümsedi ve ekledi. "Keşke bir de doğru olsa..."
Yaklaşmakta oldukları Selin'lerin evine doğru baktı ve kıza göz kırpıp yolunu değiştirdi.
Selin onun ardından burukça bakarken, "İnanma," diye fısıldadı kendi kendine. "Kapılma. Teoman o..."***
Teoman bugün okuldan erkenden çıkıp bir yerlere gittiğinden Ada bu kez de eve yalnız dönüyordu. Boş olan midesi tekrar guruldayınca çantasından cüzdanını çıkarıp içine göz attı. Düşündüğü gibi, çok parası kalmamıştı. Sabah evde iyi bir kahvaltı edip öğlen hiçbir şey almayarak parasına tasarruf etmeyi planlamıştı, fakat eve kadar dayanabileceğini sanmıyordu. Bir mağazaya girip yiyecek bir şeyler aldı ve sona kalan parasına göz atıp çantanın fermuarını kapattı.
Otobüse vardığında akbili çıkarmak için çantasını açmaya yeltendi, ama o sırada otobüsün içinden biri hızla elinden çantayı kapıp dışarı fırladığında Ada neye uğradığını şaşırmıştı. Şaşkınca arkasından bakakalırken, kendine gelip, "Son 1 liram kalmıştı, güle güle harca!" diye sinirle bağırdı arkasından.
Çantayı alıp kaçan kişi aniden önüne çıkan çocuğu görünce afallayıp ona tosladı ve çantayla birlikte yere düştü. Telaşlanıp çantayı almadan koşarak hızla oradan uzaklaştı. Çarptığı çocuk kaşlarını çatıp az önce yaşananları anlamlandırmaya çalışırken yerdeki çantayı farketti ve eğilip onu yerden aldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Armağan
Novela Juvenil"Şeker, baharat ve güzel olan her şey"i katıp bi karakter yaratacağımı sanıyordum, ta ki araya başka bir malzeme karışana kadar.. Hayır, hayır, bu kez Kimyasal X değil. Başka bir şey, henüz ben de bulamadım. Malum, ortalık çok dağınıktı, neyin kar...