3. Bölüm: PARKA

2K 292 239
                                    

3

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

3. Bölüm: PARKA

*Summer Wine - Nancy Sinatra*

"Senin burada ne işin var?"

Üzerindeki kıyafetlere, boş vermiş yüz ifadesine, fildişi rengi dişlerini göstererek sırıtmasına dehşet içinde bakakaldım. Az önce bir kargaşanın ortasında değilmişiz de, çay içmek için sözleşip buluşmuşuz gibi rahattı.

"Senin burada ne işin var asıl?"

Kaşları çatılırken o boş vermiş ifade yavaşça kayboldu.

"Öğrenciyim," dedim afallayarak, "okulda olmamdan daha doğal ne olabilir?" Bu defa ben kaşlarımı çattım. "Asıl bir kaçakçının burada ne işi var? Yoksa başkalarıyla da mı çalışıyorsun?" Durakladım. "Sen bizi takip ediyorsun!" Çantamı üzerine fırlatınca kenara çekilip derin bir nefes aldı. "Ne yapıyoruz, millete sizden bahsediyor muyuz, bunu öğrenmeye çalışıyordun, değil mi?"

Duvara doğru kayıp yeniden sırtını yasladı ve kollarını bağlayıp bana özgüvenli gözleriyle dik dik baktı.

"İlgimi çekmeyi mi arzuluyorsun?"

Dudaklarım aralandı.

"Ne saçmalıyorsun?"

Bir eli yavaşça havalandı ve beni gösterdi, o sırada bedeninden seken çantam da hala yerdeydi.

"Halin," dedi beni baştan aşağı süzerek, "tavrın... İnsan en çok neye öfkelenir sence?"

"Sen delisin," dedim dişlerimin arasından.

Beni sahiden dehşete düşürüyordu. Beyninin çalışma prensibi bizimkilerden çok farklı gibiydi.

"İnsan en çok aradığını bulamadığı için değil, aradığı, bulmak istediği yerde değil de, başka bir yerde olunca öfkelenir. Seninle gerçekten ilgilenmeyip sadece iş için peşine düştüm diye çok kızmış gibisin."

"Senin sorunun ne, bilmiyorum ve öğrenmek de istemiyorum ama bir doktora görünsen iyi edersin."

Eğilip çantamı kaptım ve hemen sonra ondan uzaklaştım.

Deponun içindeki eski kitap ve tahta kokusunu bile bastırmıştı kokusu.

"Burada ne işin var," diye sordum yeniden. "Bizi mi arıyordun?"

Gülümsedi ama bu seferkinde çok ciddi, kendinden emin bir şeyler vardı. Salt alaycı değil, özgüvenliydi de.

"Seni ararsam bulurum Anastasie," dedi ilk kez ismimle hitap ederek.

Böyle çağrılmayalı yıllar oldu. En son Paris'teki evimizin geniş terasında babamdan duymuştum. Evden çıkıp bir trafik kazasında ölmeden birkaç saat önce. Bana bir an için babamı anımsattı.

BİR FELAKETİN PORTRESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin