12. Bölüm: BÜYÜKAYI YILDIZLARI

1.9K 289 501
                                    

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen.

Buyurun, bölüm sizindir.🎨

12. Bölüm: BÜYÜKAYI YILDIZLARI

*Zeki Müren- Yıldızların Altında*

Barajın serin suları denizi anımsattı. Kıyıya vuran dalgaların sesi Taner'in horultularına karışmıştı. O sırada Erdal sigara paketini fırlattı üzerime.

"Ne öyle içli içli manzara izliyorsun la? Ege sahilleri değil oğlum burası, Kırşehir."

"Ne yapalım, arkada Neşet Ertaş mı açalım yani," diye sordum uzattığı paketten bir sigara çıkartıp.

"Onu bilmem," dedi Erdal. "Ama dertlenmek için doğru yer değil, yat uyu be oğlum." Gözleri çadıra kaydı. "O çoktan uyumuştur."

Haklıydı, çoktan uykuya dalmış olmalıydı. Bense burada durmuş, belki de Ankara'ya dönünce başka bir adamla evlenmek için düğün hazırlıkları yapacak bir kızı düşünüyordum. Kendimi aptal gibi hissettim.

Hırçınlaşıp kıyıya vurdukça kendimi dövüyor, en çok kendime çarpıyordum sanki.

"Ben de uyuyorum deli Engin," dedi Erdal. "Derdini dinleyecek birini arıyorsan, bil diye söylüyorum. Burjuva kızlarıyla senin gibi tıpçıların imkansız aşk hikayelerini dinleyemeyecek kadar öküz ve gerçekçiyim. Uykum da var."

Sigarayı yakarken, "Aşk mı," dedim şaşkınlıkla. En yakın arkadaşlarımdan biri bile Renan'a umutsuzca aşık olup acı çektiğimi sanıyordu.

"Siktir git psikiyatriye uğra domuz," dedim paketi kafasına fırlatırken. "Beni de uğraştırma."

Yirmi üç sene durup durup burjuva kızına da aşık olacak değildim herhalde.

Büyük konuşma Engin, dedi içimden bir ses.

İnsan içindeki sesi fazla dinlerse delirir, onu siktir ettim.

Neyse ki Erdal da dediğini yaptı ve derin bir uykuya daldı. Yere serdiğimiz kilimlerden birine zar zor sığışmıştı.

Yerimden kalkıp sigarasından bir tane daha aldım ve paketi yeniden başının yanına bırakıp yerime döndüm. Hava serinlemişti, İç Anadolu'nun ilkbahar soğuğu bir Ege kıyısında değil, çöldeki vahanın dibinde bir yerlerde olduğumuzu hatırlatıyordu.

Gökyüzünde dolunay vardı, ışığı barajın derin sularının üzerine düştükçe suyun içinden bir aydınlık fışkırıyordu sanki. Etraf sakin ve sessizdi, piknikçiler akşamüstüne doğru sahili terk etmişti. O sırada çadırın hışırtısını, sonra da sinsi sinsi dışarı çıkan birinin küçük adım seslerini duydum.

Küçük ağlak orospu sırnaşmak için geceyi beklemişti anlaşılan. Şimdi gelip birkaç saat önce söylediklerimin intikamını alacaktı kendince. Keyfi bilirdi, kendimi hazırladım, avıma saldırmak için bana yaklaşmasını beklemeye başladım. Ama burnuma Renan'ın ıslak saçlarından aldığım o derin koku dolunca sigarayı fırlatıverdim elimden.

Arkamı döndüğümde burjuva kızı gözlerini ovuşturarak bana bakıyordu. Uykusuz gözlerinden taşan kırgınlığı ay aydınlığında gördüm.

"Engin," diye mırıldandı yanıma yaklaşırken, "sen uyumadın mı?"

"Sen de uyumamışsın," dedim.

Omuz silkip kumların üzerine bağdaş kurunca ayağa kalktım ve kilimi ona uzattım.

"Otur üstüne."

BİR FELAKETİN PORTRESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin