Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen. 🎨⚕️🤍🌷
19. Bölüm: DÜNYANIN EN GÜZEL AKDENİZ'İ
*Deniz Kızı Eftalya, Sabite Tur Gülerman – Gel Ey Denizin Nazlı Kızı*
Oda numaramız 7.
İkinci kattayız.
Günler uzamış herhalde, çalışırken fark edemedim, belki de Ankara'nın çorak baharı sebep oldu buna. Saatlerdir, sabahın köründen beri yoldayız ama güneş hala batmaktan çok uzak ve hava sıcak.
Renan'la yatağın iki ucunda oturmuş, camdan görünen manzaraya bakar gibi yapıp parmaklarımızla oynayarak vakit öldürüyoruz.
Üzerimizde, sınavda bildiği tüm cevapları unutan aptal öğrencilerin heyecanı ve gerginliği var. O kadar sessiz ki oda, artık birbirimizin nefes seslerini duyuyoruz. Mesela Renan az önce üç defa yutkundu.
Yoldan bir dondurmacı geçti, buna rağmen duyabildim üstelik. O kadar sessiziz. Yaşam belirtisi göstermiyoruz. Yol yorgunluğu mu, yoksa başka bir şey mi, bilmiyorum. Aslında biliyorum. Tuhaf hissettik galiba biraz. Öyle, sanki evlenmiş gibi... Ya da cinsellikle ilgili tabuları aşmış Batılı ailelerin çocukları gibi, aynı odada uzun bir tatil...
Öksürdüm, ses çıkartmaya çalıştım.
"Ee," dedim yavaşça ona dönerken. İlkokul hocam tahtaya kaldırdığında da böyle gerilir, soğuk terler dökerdim. Çocuk gibi hissediyordum kendimi Renan'ın karşısında. Elim ayağıma dolanıyordu. Ne oluyor lan, diye hesap soruyordum kendimden. Kendine gel, ne oluyor? Elimi kolumu nereye koyacağımı, nasıl bakacağımı şaşırıyordum bazen.
Bazen de bana öyle bir sarılıyordu ki, kendimi çocuk gibi hissetmek şöyle dursun, dünyanın en kudretli, her şeye muktedir adamı gibi görüyordum. Onu saran kollarım çocukluktan çıkıp kocaman oluyorlardı. Kocaman, ağaç gibi, ev gibi. Onu sarmaları gerekiyordu çünkü. Çocuk kollarım Renan için büyümeli, kocaman bir adamın kollarına dönüşmeliydi çünkü.
Böylece hem çocuk, hem de büyük bir adamdım onun karşısında. Ve ne zaman hangisi olacağımı maalesef ki ben seçemiyordum.
Şimdi hissettiğim sadece çocukluktu.
"Şey mi yapsak," dedim, gözleri bana döndü. Kıpır kıpırdı bakışları, göz göze gelmeyelim diye her yeri tarıyordu. "Eşyalarımızı mı yerleştirsek?"
"A olur!" dedi Renan, tekerleği icat etmişim gibi bir sevinçle. "Onu yapalım, evet. Epey oturduk." Gülümserken ayağa kalktı. "Şey yapalım o zaman..."
"Valizler," derken işaret parmağımla kapının dibine bıraktığım çantalarımızı işaret ettim. "Onları alalım."
"Evet evet, onları alalım," dedi Renan da.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR FELAKETİN PORTRESİ
Novela JuvenilHiçbir portre tek bir fırça darbesiyle mahvolmaz. Kendi hayatımın portresinde geçmişimin ve hatalarımın fırça darbelerini görüyorum. Ve görmemek için gözlerimi kapatıyorum.