"Senin ne işin var burada?" Belimi tezgaha yaslamış karşımda -büyük bir ihtimal habersiz ondan çalacağım- deri ceketiyle bana bakarken sordum. Evde rahat bırakmamıştı bari burada bıraksaydı. Ayrıca bir anlık üstüme binen gerginlikte kalkmıştı. İçeride taş mı taş erkeğim bekliyordu be!
"Canım sıkıldı."
"Sen de beni takip ettin?"
"Evet."
"Neden?"
"Nereye gideceğimi bilmiyordum?"
"Burası gay bar?"
"Yani?"
"Sen gay misin olum?" Dediğim şeyle duraksadı. Sırıttığında kaşlarımı çattım. Komik bir şey dediysek zaten kendim gülerdim.
"Bilmem sence?" Omuz silktim, kollarımı birleştirip ifademi eski haline getirip düzleştirdim.
"Banane senin cinsel yöneliminden.." kısık sesle konuştuğumda yaklaştı.
"Bu çok üzücü işte. Belki seni tatmin edebilirdim.." dediği şeyle göz kapaklarım bulunduğu yerleri terketmişti. Hatta ve hatta Hyunjin'i gördüğüm zamanki sıcak basması tekrar hücum etmişti vücuduma.
"N-ne diyorsun be?!" Dibime gelip belimin yanından elini tezgaha dayamış yüzüme yaklaşıyordu. Ayyy yaklaşma!
"Açık konuştuğumu düşünüyorum." Yüzümün kızardığından emindim. Gözlerine bile bakamıyordum. Felix bu kadar zayıf olma! Ama elimde değildi. Hyunjin resmen beni sınıyordu.
"Pancar turşuları beni tahrik etmiyor." Yüzüne bakmadan söylediğimde az biraz cesaretlenmiştim. Çünkü şıp diye düşücektim eline. Bu hiç benim tarzım değildi.
Burnunu yanağıma sürttüğünde normalde biri yapsa 'sapık var' diye bağırırdım ama yaptığım şey gözlerimi kapatmak olmuştu. "Fazlasıyla üzüldüm şu an. Yazık oldu desene."
Yüzüne döndüğümde dudakları çok yakındı. Tanrım! Aklıma ve malum yerlerime mukayyet ol.. Yüzündeki sırıtma yerini bükük bir dudağa bıraktığında gerçekten ama gerçekten kendimi Hyunjin'e bırakmak istedim. Ama bu çok saçmaydı. Çünkü ondan nefret ediyordum. "Yazık oldu e-evet." Titreyen sesime lanetler yağdırırken Hyunjin'in çekilmesini diliyordum. Ama çekilmiyordu lanet olası. "Hyunjin.. çekilecek misin artık?"
"İstiyor musun?"
"Neyi?"
"Çekilmemi Felix, neyi olacak?" Dediği şeyle elimi alnıma vurmak istedim. Orospu çocuğu beynime giden mantıklı sinyalleri kesiyorsun dibimde durarak!
"Bilmem aklında bin türlü fesat düşünce dolanıyor benim bedenimle ilgili!" Bağlı kollarımı gevşettiğimde bir elini belime attı.
"Senin dolanmıyor mu?" Dediği şeyle hıhladım.
"Sen beni etkilemeye mi çalışıyorsun?" Kahkahası kulaklarımı doldurduğunda yüzünün aldığı tatlılıkla şaşkına döndüm. Yüzü normalde çok karizmatik ve erkeksiydi ama şu an o tam bir bebek gibiydi.
"Bunu çoktan yaptığımı düşünüyorum Lixie.." diğer eli de belimi bulduğunda pes etmiştim. Çünkü ne karşı koymak için isteğim vardı ne de didişmek için. Hyunjin beni etkiliyordu. Ona ne kadar gıcık kapmış olsam da bu böyleydi.
"Hiçte bile." Eğilip dudaklarımı ele geçirmesiyle anlık şok yaşasamda bu çok kısa sürdü. Bir süre birbirine basılı kalan dudaklarımız yavaşça gevşeyip iç içe geçtiğinde tamamen gevşedim. O üst dudağımda oyalanırken bende alt dudağını kapmış emiyordum. O da belimi daha sıkı kavrayıp gövdelerimizi birleştirmişti. Öpüşme daha da hararetli bir şekil alırken ayak uçlarımda yükselip dudaklarına daha sıkı asıldım. Aslında hiçte gerilecek bir şey olmadığını farkettim. Dilini dudağımın üstünde hissettiğimde, dudaklarımı ayırıp içine girmesine izin verdim. Pürüzlü dili dilime ulaştığında hafif bir inleme bırakmış ve boynuna daha sıkı sarılmıştım.
