Salonda Minho ile devrilmiş yatıyordum. O telefonundan bir şeyler karıştırıyordu ben ise elimdeki abur cuburlarla Ağır Yaşamlar izleyip halime şükrediyordum. Anlamadığım nokta şuydu; kadın diyelim yemek yiyecek ama hala gidip fast food tüketmeye devam ediyordu. Gerçekten bir insan bu kadar mı istikrarsız olabilirdi? Bunu sorgulayacak dünyadaki en son kişiydim ama yinede garipti işte.
Minho'nun telefon karıştırmasından sıkıldığım için ona döndüm. "Neye bakıyorsun sen?"
"Bir medyumun sayfasına. Üstelik aşağı caddede ofisi varmış."
"Ne saçma sapan şeyler."
"Saçma ama şu ritüeller eğlenceli geliyor bana." Eliyle gösterdiği videoya baktığımda omuz silktim.
"İnanıyor musun gerçekten bunlara? Evren bize sadece bela veriyor bunu unutma." Minho göz devirdi.
"Önemli olan niyet Lixie. Pozitif enerji."
"Ee napıyor bu büyüler?"
"Büyü değil ritüel."
"Ne işe yarıyor?"
"İstediğin şeye göre değişir. İstersen aşık olduğun insan için, istersen sınav zamanı iyi şanslar için.."
"Aşık olduğum insan için mi?"
"Hayırdır ilgini mi çekti?" Sırıtarak baktığında tekrardan omuz silktim.
"Hala çok saçma." Arkama yaslandığımda Minho'da telefonunu bırakmış ve televizyona dönmüştü. İnsanların işi gücü yoktu, bir de bu tarz şeylere kafa yoruyorlardı. Saçmalığın daniskası.
•••
Telefondan konuma baktım. Changbin'in cüzdanı boşalttığıma değerdi umarım. Denilen binanın önüne geldiğimde kapının üstündeki tabelada büyücünün adını görmüştüm. İnsanlar gizli saklı da yapmıyordu bu işi. Kapıdan geçip merdivenlere yöneldim. Biliyorum saçmaydı yaptığım ama daha Hyunjin ile yeni tartışmıştık ve bir şeyleri toplamak için eminim bu işe yarayacaktı. Yani evren beni seviyorsa tabi.
Danışma beni büyücünün yanına yönlendirdiğinde kapıyı açıp içeri girdim. Karşımda beyaz gömlekli bir adam, sade bir ofis içinde oturuyordu. Ben daha doğrusu Profesör Sybill tarzında bir kadın ve otantik bir oda bekliyordum. Bu büyücülerin kullandığı parlak kürelerden bile yoktu. Tanrım! Burası çok sıkıcıydı.
Adam masanın önündeki koltuğu işaret ettiğinde oturdum. "Burası hiç büyücüler için değil gibi?" Kendimi tutamayıp konuştuğumda karşımdaki adam güldü.
"Birincisi ben medyumum, büyücü değil. İkincisi ise o mekanlar eski dönemlerde kaldı." Kaşlarım çatılırken karşımdaki adamı süzdüm.
"Siz Seonghwa olmalısınız."
"Evet ve siz?"
"Lee Felix."
"Sizi dinliyorum." Kafamı sallayıp boğazımı temizledim.
"Şöyle.. benim bir erkek arkadaşım var. Kısa dönem önce bir tatsızlık atlattık. Ama ilişkimiz gayet güzel. Sadece vitamin takviyesi gibi bir takviye büyü ile bu işi halletsek diyorum. Hem birbirimize olan aşkımız da güçlenmiş olur."
"Bay Lee, biz büyü yapmıyoruz. Biz evrene en iyi şekilde enerjimizi yollamak için araç olarak ritüel yapıyoruz."
"Aynı şey."
"Öhöm.. sizin için bir şeyler ayarlayabiliriz. Bir bakalım.." bilgisayarından bir şeyler karıştırırken bende kafamı uzatıp ekrana bakmaya çalışıyordum. Bana döndüğünde geri çekildim.
Gözündeki gözlükleri iyice burun kemerine iterken ellerini birleştirip konuştu. "Şimdi size dediklerimi harfi harfine uygulamalısınız." Kafa sallayıp devam etmesini bekledim.
"Şimdi öncelikle sevgilinden bir tutam saç kopar bunu düğümle bir kenarda dursun. Bir saksı al çiçek saksısı. İçine kendine ait bir eşyayı, çorap olabilir geçir. Sonra biraz toprak at. Sonra içine ilk olarak pamuk yerleştir. Bu pamuğun arasına sevgilinin adının yazılı olduğu bir kağıt koy. Üç defa katlı olacak ama."
"Dur bir saniye ben not alayım. Tekrar anlatır mısınız?"
"Saksıyı aldık. İçine çorap geçirdik. Her hangi bir eşyanda olabilir ama giyisilerden seçme. İç çamaşırlarından seçmen daha doğru olur. Sonra toprak koyduk. Sonra pamuk serdik. Pamuğun arasına sevgilinin adının yazılı olduğu kağıdı koyduk. Üç defa katlanmış olacak kağıt. Sonra bir tane yumurta kırıyorsun."
"Ne? Yumurta ne alaka?"
"Cinsellik."
"İyi de sevgilim erkek?"
"Ne alaka Bay Lee? Dediğimi yapın." Kafa salladığımda bilgisayardan listeye bakıp devam etti. "Sonra gidiyorsun buğday başağı buluyorsun onu koyup-"
"Ya siz iyi misiniz?! Ben buğday başağını nerede bulayım?! Hadi buldum diyelim ne sikim sonik bir şey bu?! Büyü mü yaptırıyorsun sen bana?!"
"Bay Lee, istemiyorsanız gidin." Sinirle nefes bırakıp telefonuma denileni yazdım.
"Eee devam et!"
"Sonra başağı yumurtanın üzerine yerleştirip saçı da üstüne bıraktıktan sonra saksının üstünü toprakla kapatıyorsun. Sonra kaynattığın şerbetle toprağı suluyor-"
"BU KADAR SİKİM SİNEMASONİK BİR ŞEY GÖRMEDİM!" Bağırdığımda Seonghwa denen adam da gözlerini devirmiş ve eliyle kapıyı işaret etmişti.
"İşe yaramazsa gelir paranızı alırsınız, Bay Lee. Ritüel bu kadar. Yapıp yapmamak size kalmış. Ha ayrıca.. sevgilinizin saksıya dokunması da lazım. Kolay gelsin." Adama kaşlarım çatılı görüşürüz bile demeden arkamı dönmüş ve çıkmıştım. Dünyanın en saçma şeyiydi. Tanrıya şükür parası benden değil Changbin'den çıkmıştı.
•••
"Şükür amcacım! Yemin ederim sabahtan beri şehirde buğday başağı arıyorum ya!"
"Ne yapacaksın ki oğlum sen bunu?" Ak saçlı göbekli amca küreğine yaslanmış bana bakarken verecek cevap düşünüyordum. Bir bokluğun içine girmiştim ve yapmadan kesinlikle bu işi bırakamazdım.
"Amcacım şöyle, ben instagram bloggerıyım. Sen anlamazsın sen eski kafasın. İşte böyle kitabın yanına koyup fotoğrafını çekmelik güzel bir şey olsun istedim. Ben size parayı vereyim."
"Sorun yok evladım. Benden olsun." Amca elimi sıktığında eğilip baş selamı verdim ve buğday başağını cebime sokup evin yolunu tutmaya başladım.
Bekle beni aşkım! Aşkımıza detoks yapacağım.
•••
Selammm dwğdmepmdwpdme
Aklımda uzun zamandır bu ritüel şeyi vardı
Gerçekten bu fice final veremeyiz ve ben böyle değişik kurgular bile düşündüm
Günlerdir bunu yazmak için sabırsızlanıyordum ve şu ritüel uydurması tamamen bana ait
Aşırı derecede saçmaladım ama bayıldım isteyen denesin zeğfmepfmepdme
Umarım beğenirsiniz yorum yapmayı unutmayın
Aklınıza böyle değişik şeyler gelirse de belirtin bana mesaj olarak ben ileriki zamanlarda yazarım sonuç olarak bu 7 sezonluk bir sitcom gibi bir fic
Sizi seviyorum ve öpüyorum
-Jedi
