6- Hastahane

912 145 112
                                    

Bakugou Katsuki gözlerini araladığında biliyordu ki son bir haftadır gördüğü beyaz odayı görecek ve aptal kuş cıvıltılarının odasını kaplamasına izin verecekti. Bir sabahı daha da can sıkıcı yapabilecek bir şey vardı ki o da şüphesiz gereksiz gürültülerdi. Kapısının çalması gibi gereksiz gürültüler.

"Gel!" dedi sert olmasını umduğu bir sesle ama boğazından çıkan iğrenç ses ona ihanet eder gibi son derece yumuşaktı.

"Deku-kun!" diyerek odaya giriş yapan bu kahverengi saçlı kız şüphesiz ki bu hayatta Denki'den sonraki sınandığı en büyük sınavıydı. Bir haftadır buraya geldiği yetmezmiş gibi sürekli nasıl olduğunu soruyor, ne kadar terslerse terslesin aldırmayarak sabahın köründe onunla sohbet etmek istiyordu.

"Günaydın!" dedi kız koridoru adımladığında. Bakugou'nun yatağının yanına geldi. Çocuğun serumunu ve vücudunu bir hemşire edasıyla kontrol ederek "Bugün nasıl hissediyorsun?" diye sordu.

Bakugou sinirli bir nefes alıp dişlerinin arasından "Aynı." dedi sinirle.

Uraraka bu sefer yüzünde Bakugou'nun 'sikindirik' dediği tarzda bir gülümseme ile pencere kenarına yöneldi ve kapalı olan camı araladı.

Kuş sesleri odadan içeri girerken Bakugou küfür etmemek için zor tutuyordu kendini. Tam bir haftadır aynı şeydi, ne olurdu ki sadece onu rahatsız etmeyip ilahı sınavıymış gibi sinirlerini hoplatmasa?

"Sevindim. Bugün çıkıyorsun biliyorsun değil mi?"

Uraraka nihayet karşısındaki koltuğa oturabildiğinde Bakugou'da kıza bakmamak için bakışlarını pencereden gözüken kuşlara çevirmişti.

Uraraka çocuğun kendi ile ilgilenmediğini gördüğünde endişe ile dudaklarını ısırdı. En yakın arkadaşlarından biri için meraklanıyordu. Yaşadığı şeyin normal olmadığını biliyordu ama sanki yaşananlardan sonra daha da içine kapanık olmuştu yeşil saçlı çocuk, ve tabi biraz daha kaba.

"Sana her sabah camı açma diyorum. Kıt beyinli falan mısın?" Kız sorduğu soruyla alakasız bir cevap aldığında ne diyeceğini kestiremeyerek afalladı birkaç saniye.

"Özür dilerim ben..." endişeyle dudaklarını kemirdi.

"Kuş seslerini seviyorsun sanmıştım..."

Bakugou gözlerini devirmemek için zor tuttu kendini. Şimdiden kendi arkadaşlarını özlemişti. Bağırıp çağırmayı özlemişti. Kendi olamadığı her saniye daha da kötü hissesiyor, içindeki patlamaya hazır bombanın pimini çekmeye bir adım daha da yaklaşıyordu.

Neyse ki bugün sondu. Bugün hastahaneden çıkıyordu ve şükürler olsun ki bir gün daha bu sabah seramonisini çekmeyecekti.

Kapı tıklandığında Bayan Mitsuki girdi içeriye aniden.

"Günaydın benim aptal oğlum!" Gülümseyerek koridoru geçtiğinde ancak görebilmişti Bakugou'nun karşısında duran Uraraka'yı. Yüzü aniden kasılırken çaktırmamak için gülümsemesini sürdürdü.

Elbette U.A öğretmenleri bu durumu ailelere bildirmişlerdi ancak yine de iki öğrencinin velisini de kimseye söylememek konusunda sıkıca uyarmışlardı. Ne kadar çok bilen o kadar çok denek imkanı demekti sonuçta.

"Aa..sen de mi burdaydın Uraraka-san? Hoşgeldin." dedi Bayan Mitsuki şaşırmış gibi yaparak.

Uraraka karşısında gördüğü yüze bir anlam veremezken ayağa kalktı ve önündeki kadına sarıldı. Bir yandan da "Sizde hoşgeldiniz. Bakugou-kun'un odası koridorun sonundaki 3. oda. Karıştırdınız mı?" dedi.

Mitsuki aniden afallarken "Yok canım." dedi. "Ben 2.oğlumu görmeye geldim. Midoriya-kun da benim oğlum gibidir maşallah!"

Mitsuki teorisini kanıtlamak ister gibi Uraraka'ya sarılmayı kesti ve Bakugou'nun yattığı yatağa doğru birkaç aceleci adım attı.

"Nasılsın bakalım?" dedi çocuğun dibine girerek.

Bakugou sırıttı. Yeşil saçlarını okşayan ince bileği eliyle uzaklaştırdı ve annesinin oyununa bilerek katılmayarak "Seni gördüm daha kötü oldum Mitsuki teyze." dedi.

Mitsuki bunun üzerine gözlerinden ateş çıkarak baktı karşısındaki çocuğa. Bakugou sırıtmasını sürdürürken anne-oğul arasındaki gergin bakışmaları tereddütle izleyen Uraraka yutkundu ve telaşla oturduğu koltuktan kalkarak "Ben artık gidiyim." dedi.

Bayan Mitsuki yüzünde sahte bir gülümseme ile kıza kafasını sallarken Uraraka gelirken koltuğa attığı hırkasını aldı ve son bir kez "Görüşürüz Deku-kun." diyerek hızla odadan çıktı.

Onun odadan çıkmasıyla Bakugou'nun kafasına bir şamar yiyerek "Demek teyze ha!" denilmesi bir olmuştu.

Bakugou kaşlarını çatıp zonklayan kafasına elini götürdü ve ovuşturdu orayı. Sanırım bunu haketmişti.

"Hadi kalk." dedi Mitsuki oğluna gerçek bir sevecenlikle bakıp. Bu kaza belli etmese de onu ve kocasını oldukça yıpratmıştı. Çocuklar uyanana kadar onlara haber vermemişlerdi bu yüzden U.A öğretmenlerini sağlam bir azarlamıştı zaten fakat yine de oğlu o kadar kötü durumdayken bunun farkında bile olmaması üzmüştü onu. Şimdi ise bu ruh değiştirme olayından haberdar olmuşlardı.

"Sana börek yaptım." dedi gülümseyerek. Katsuki kafasını salladı aceleyle. Bir an önce bu yerden gitmek istiyordu. Ayağa kalktığında hala daha yerinde dikilerek ona bakan annesine baktı.

"Hadisene yaşlı bunak. Burada geçirdiğim bir saniyeye daha tahammül edemiyorum."

Mitsuki ise onun sözlerini göz ardı ederek oğlunu baştan aşağı süzdü.

"Yeşil saç sana yakıştı aslında biliyor musun? Normal bedenine döndüğünde boyatsak mı ne?"

Bakugou bunun üzerine sinirle "Ha!" diye bağırıp tehtidkar bir şekilde kaşlarını çattı ve refleks olarak artık ateş çıkarmayan ellerini tehtidkar bir biçimde öne uzattı.

"Ne diyorsun lan sen yaşlı bunak!"

Sözlerinin hemen ardından yanında duran annesinden kafasına bir tokat daha yedi.

"Toparlan." dedi Mitsuki yaşlı bunak lafını göz ardı ederek. Kıyamıyordu oğluna hasta olduğu için. Yoksa çoktan gününü göstermişti.

Bakugou annesine son bir kez bakıp artık iyiden iyiye ağrımaya başlayan kafasını tutup homurdanarak ovuştururken bir yandan da "Manyak kadın." diye mırıldandı. Hemen ardından ekledi. "Burada olmaktan iyidir."

❃❃❃

Geçiş bölümüdürr

Bir sonraki bölüm çook uzun olacak hevesiniz kırılmasın 💖

Soul Shuffle Experiment  || вαкυ∂єкυ  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin