10- Boktan

1K 151 214
                                    


Bu bölümde ciddi şekilde zorbalık öğesi bulunmakta, eğer rahatsız olacaksanız okumayın lütfen.


"Ah! Ah! Kacchan!" dedi yeşil gözlü oğlan. Zümrüt gözleri canı yandığından dolayı dolu dolu olmuş her an küçük incilerini dökmeye hazır hale gelmişti. Minik dudakları hissettiği acıdan dolayı titriyor çenesi istemsizce buruşuyordu.

"K-kacchan canım acıyor!" dedi en sonunda çığlık atarcasına.

Zavallı çimen rengi saçları dakikalardır saçına asılan sarışın çocuk tarafından çekilmekten bertaraf olmuşlardı. Öyle ki Izuku onların kopup kopup avcunun içine düşmesinden öyle korkuyordu ki! Annesinin dokunmaya, okşamaya kıyamadığı saç tellerinin birer birer parmaklarının arasına düşmesi üzmez miydi onu hiç?

Bu düşünce ile baskıya daha fazla dayanamayan ruhu ve acıdan dakikalardır kıvranan bedeni isyanının son demlerini yaşadı. Minik göz pınarlarından akan inci gibi gözyaşları ile içli içli çektiği hıçkırıkları bütün odayı tesiri altına alırken  hala saçlarında bulunan lakin tutuşu gevşeyen ellere hırsla kendi küçük yumruklarını savurdu.

Olmayan tırnakları ile saçlarını acımasızca çeken ellerin üst derisini yoluyor, sinirden ve ağlamaktan kıpkırmızı olmuş suratının öfkeyle büzüşmesine fırsat veriyordu. İşin aslı minik Izuku öfkelenmişti, kalan sabrını da çoktan tüketmiş bardağı taşıran son damlayı yaşamıştı.

Saçlarına işkence yapan el önce gevşeyip daha sonra hızla geri çekildiğinde Izuku bu sefer acıyan saç köküne götürdü küçük ellerini. Sanki saçlarının hala orada olmasından emin olmak istermiş gibi hızlı hızlı karıştırdı yeşil kıvırcık saçlarını. Ancak olabilecek en kötü şeylerden biri oldu. Izuku minik avuçlarını açıp avcunun içindeki yemyeşil tutamları gördüğünde önce ne yapacağını bilemedi. Gözleri sonuna kadar açıldı şaşkınlıktan, dili tutuldu. Annesinin canından çok sevdiği, yumuşak kıvır kıvır kıvırcık saçları bir bir parmaklarına dolanıyordu. Var mıydı bundan daha fenası?

Bastı çığlığı minik oğlan. Avazı çıktığı kadar bağırdı. Izuku'nun çığlığı ile karşısında duran çocuk buz kesilmişti adeta yerinde. Önce havaya sıçradı sonra ise neden ağladığına bir anlam veremediği için Izuku'nun tırnak izleri ile süslenmiş elinin derisini kaşıdı yavaşça.

Bir an önce susturmalıydı onu. Evde kimse yoktu ama annesi her an gelebilirdi. Ve Tanrı bilirdi ya onları bu vazifede görse önce kendi kulağını yerlere kadar çektirir sonra da karşısında ağlayan oğlandan milyon kere özür dilettirirdi. Annesini biliyordu, korkuyordu da. O yüzdendir ki vücudunu saran korkuyla, hala daha minik hıçkırıkları ile avucunun içindeki yemyeşil tutamlara bakan brokoli kafalı oğlana çevirdi yüzünü. Bir adım attığı anda çocuğun kafası bunu beklermiş gibi hızla yukarı kalktı.

"Neden yaptın bunu?" demişti sümükleri burnundan şelale gibi akan oğlan.

Doğrusu sarışının buna bir cevabı yoktu. Nereye koyacağını bilemediği elleri önce bir iki yanında sallandı sonraysa tırnaklanmış elini gizlemek için arkasında sakladı. Aklına ilk gelen şeyi söyleyiverdi.

"Çünkü sen eziksin! Bir özgünlüğün bile yok!"

Minik çocuk acımasızca sarf ettiği kelimelerin arkasına saklanır gibi kafasını salladı. Düşünemiyordu işte. Kendine birkaç beden büyük olan bu özgüveni ona ego olarak mâl olmuştu. Oysa ki saçlarını çektiği çocuk her zamanki gibi onun yaptıklarına katlanır, birlikte sessiz sessiz televizyon izlerler sanmıştı. Hep yaptıkları bu değil miydi zaten.

Soul Shuffle Experiment  || вαкυ∂єкυ  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin