Bölüm 2: Ölüm

3.3K 186 59
                                    

Saat gece on iki buçuktu. Siyah kazağımı ve siyah eşofmanımı giyindim. Kalbim çok hızlı atıyordu. Ama gitmek zorundaydım. Eğer gitmezsem, çok daha kötü şeyler yapabilirdi. Ve ben bundan korkuyordum...

Saçımı topladım. Kısa olduğu için anında önlerden saçlar çıkmaya başladı. Umurumda değildi. Sadece bu kabustan uyanmak istiyordum.

Dışarıya çıktım. Hava soğuktu. Hemen yürümeye başladım.

Bir kaç dakika sonra birinin beni takip ettiğini hissettim. Bundan korkmamıştım. Bir katille yüz yüze görüşmeye gidiyordum? Bundan mı korkacaktım? Derin bir nefes aldım ve arkama baktım. Kimse yoktu. Umursamazca önüme döndüm. Saniyeler içinde orada olacaktım. Kalbimin atışı hızlandı.

Ve oradaydım. Telefonumu açtım. Tam olarak 01:00 yazıyordu. Ama kimse yoktu. Korkarak banka oturdum ve beklemeye başladım.

Bir süre sonra sıkıldığımı hissettim. Etrafa bakındım. Kimse yoktu. Gelmeyecekti sanırım. Kandırmıştı beni. Yine de beklemek en iyisi olurdu.

Yaklaşık bir saat geçmişti... uykum vardı... bir anda onu gördüm... buraya geliyordu... maskesi takılıydı ve yine siyah hırka giyinmişti.

Kalp atışım hızlanırken ayağa kalktım. Ağır ağır yanıma geldi. Başımı eğdim. Bir kaç saniye orda öylece bana baktı. Sonra çenemi eli ile kavrayıp kafamı yukarıya çevirdi. "Gidebilirsin." dedi.

Sert bir sesi vardı ancak kusursuzdu.

Gözlerimden yaşlar akarken kaşlarım çatıldı. "N-ne?" dedim. Sesim titriyordu.

"Gidebilirsin." diye tekrarladı.

"B-beni... neden buraya çağırdın...?" dedim sessizce. Cevabımı alamadan yürümeye başladı. Bense sadece onun gidişini izledim... tabi o zamanlar bilmiyordum ki bir zamanlar ona gitmemesi için yalvaracağımı...

Ve gözden kayboldu. bir süre öylece baktım. Sonra nedensizce eliyle kavradığı çeneme götürdüm elimi. Burukça gülümsedim nedense. İnsanların yaklaşmaktan korktuğu o seri katil benim yanımdaydı, çeneme dokunmuştu, gitmeme izin vermişti, gitmişti. Beni öldürmemişti.

İç çektim ve nedense biraz daha kalsaydı keşke dedim içimden.. yada keşke beni de götürseydi dedim sessizce... yere baktım. Dolmuştum sanki. Gözlerim doldu nedensizce. Dudağım titredi. Hıçkırarak ağlamak geldi içimden nedense. Yapamadım. Olmadı.

Onun yerine sessizce eve gittim. Hemen pijamalarımı giyindim ve yatağa girdim. Girdiğim gibi uyumuşum sanırım. Yorulmuşum.

Telefon çalma sesiyle uyandım.

Uykunun verdiği sersemlikle telefonu açtım. "Evet?"

"Tuana siz misiniz?" Arayan annemdi. Neden bir adam açmıştı?

"Evet, evet benim. Siz kimsiniz?" diye sordum.

"Ben bir doktorum. Anneniz ve babanız..." Başımdan kaynar sular döküldü. "Ne?! Annem ve babam ne?! Söylesenize!"

"Annenize ve babanıza dün gece on bir civarında araba çarptı.. çok fazla yaralanmışlardı... maalesef... kurtaramadık..."

Sustum.

Bağırmadım.

Ağlamadım.

Sadece sustum.

Benim bir evim vardı.

Camdan bakarak dışarıyı görebiliyordum.

Oraya bakabiliyordum.

Görebiliyordum her şeyi.

Siyah & BeyazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin