G

115 16 50
                                    

Bölüm 7:  Dünya aklı ve vicdanı olan insanlar için tahammül etmesi zor bir yerdir.

Bölüm Şarkısı: Mavi Gri - Altüst Olmuşum

***

Dört yıl önce...

    Beş gündür iki yıldız bile denmeyecek bir otelde kalıyordu. Sıcak su bulmak her zaman mümkün olmadığı için temizlik işini okuduğu bölüme ayrılmış spor salonlarından birinin duşa kabininde hallediyordu. Bir sabah kahvaltı için verilen akşamdan kalma kuru fasulyenin içinden tırtıl çıktığına şahit olmuştu. Daha sonra iştahı tamamen kesilmişti. Otel mutfağından ölse bir yudum su dahi istemeyeceğine dair kararlıydı. Öğle ve akşam yemeklerini okul kafeteryasından almaya başladı. Banka hesabındaki paranın suyunu çektiğini fark ettiğinde ise diyet yapmaya karar verdi. Yine de eve geri dönmeye de, babasına onu geri alması için dilenmeye de razı değildi.

   Normalde sağa sola laf yetiştiren, ortamlarda hoş sohbet ve muhabbeti ile tanınan biri iken, keyifsiz birkaç sözcük sarf etmekten başka bir şey yapamaz hale geldi. Yere bakarak yürümeye başladı. Adımları gittikçe hızlandı. Tıpkı İstanbul gibi... Taşındığı şehrin huyuna, suyuna büründü. Ya da kalabalıklar içinde yürürken kamufle etti kendini. Sonra da kendini rolüne kaptırdı. Bir yere yetişmeye çalışırcasına acele acele atar oldu adımlarını. Kendini kalabalık şehrin akıntısına bıraktı. Oysa İzmir'in sahil kenarlarında yavaş yavaş yürür, çiğdemini çitler, sıcak havanın tadını çıkarırdı. Karşılaştığı insanlara onları tanımıyor bile olsa selam verirdi, kimse buna şaşırmazdı. Umut taşırdı kalbinde. Yüreğinde sevgi filizlenirdi. Her şeye, herkese karşı nazik olmaya çalışırdı. Kaldırım aralarında açan papatyalara basmamak için üzerlerinden atlardı. Saygı duyardı onlara. Yanından geçtiği butiklerin içine kafasını sokar, tanıdığı simalara kolaylıklar dilerdi. Güneş bir başka parlardı. Şimdi ise tek derdi geçinmekti. Derslerine de bu kafayla giriyordu. Bu kafayla uyuyor, en azından uyumaya çalışıyordu. Hayatta kalmayı bile nimet sayıyordu. İçini ısıtacak, onu sarhoş edecek mutlulukları hayal bile edemez olmuştu. Bu şehir galiba ondan sadece ekonomik olarak bir şeyler götürmüyordu. Ruhunu da çekip alıyordu elinden.

"Hey! Cengiz!" Dalgınlıkla yanından geçip gittiği arkadaşı Ahmet'in seslenişi ile gerçek dünyaya döndü. Arkasına baktı. Birkaç adım gerileyip ona gülümsedi. Cengiz zaten hep gülümserdi. Okulun popüler, tatlı çocuğuydu o. Her daim pozitif, enerjik olandı. Yüzü biraz düşecek olsa insanlar soru yağmuruna tutmaya başlarlardı. İnsanlara derdini anlatmaktansa elli mekik çekmeyi tercih ederdi, Cengiz.

"Selam. Naber?"

"İyidir kanks. Selim ile aranız bozuşmuş diye duydum? Evden ayrılmışsın." Olayı hatırlamak bile sinirlerini gererken derin bir nefes alıp elini ensesine götürdü. Nasıl anlatırdı ki bu saçma sapan mevzu? Selim'in kız arkadaşı Ece, Cengiz'e abayı yakmıştı. Bir süredir İnstagram uygulaması üzerinden kendisine yürüyordu ve bunu Selim'i kandırarak yapıyordu. Cengiz, önce kızı uyardı. Ev arkadaşını üzecek bir şeyler yapmamasını, yakasından düşmesini istedi ama nafile. Kız bir türlü rahat vermeyince Cengiz, artık daha fazla dayanamayarak konuyu arkadaşı Selim'e açtı. Aslında bir şeyler değişir umudu ile arkadaşını üzmeden halletmek istiyordu bu meseleyi ama belli ki Ece, Selim'i sevmediği gibi ona saygı da duymuyordu. Ne ondan ayrılıyor ne de Cengiz'e yazmayı bırakıyordu. Sonunda ise... Ece, köşeye sıkıştı. Çareyi, Cengiz'in Selim'le olan ilişkilerini kıskandığı ve onu kendine aşık edip duygularını kullandığı yalanlarını söylemekte buldu. Acıdır ki iki yıllık ev arkadaşı Selim, bu yalana inandı.

ABC / Ayakta Kalma RehberiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin