11.Bölüm - Ayrılık ( Hediye Kolye'nin devamı)

123 33 5
                                    

Zaman , gerçekten çok uzundu. Biliyordum acıydı. Aslında bunu anlamak için yaşlı olmak ya da deneyim kazanmak benim için bir fayda etmiyordu. Ben yaşanılan ne varsa gördüm. Şu son bir yıl içerisinde , zaman beni gerçekten kendi içine sürükledi. Ben sadece durdum izledim. Hayatıma Will girdi , mutluydum taa ki o güne kadar.

Will'i öylece piknikte bırakmak zorunda kalmıştım. Çünkü teyzemin bana ihtiyacı vardı. Bana alınmış gibi duruyordu. Lakin ne yapacağımı bilemiyordum. Teyzemi seçtim , Will ile hergün buluşuyoruz hemen hemen. Ama teyzemin yaşadığım ve var olduğum günden beri ilk defa bana ihtiyacı oluyordu. Bu yüzden kendimi ona yardım etmek zorundaymışım gibi hissediyordum. Annem şu anda hayatta olsaydı , bana derdi ki , "Hayatı akışına bırak." Çünkü hayatteyken hep o lafı söylermiş , biri onu dinlesede , dinlemesede.
Eve gittiğimde baktım ki teyzemin ihtiyacı olan tek şey masayı ittirememesiymiş. Will ile olduğumu bildiği için bunu yaptığını biliyordum. Bu durumda hayatı akışına bırakmak daha iyi olurmuş. Teyzem kolyeyi görüp bana aynen şu şekilde , " Ne bu?" dedi. Ben bile , bazen inanmak istemiyorum kendi hayatıma. Çok saçma değil mi? Tamam sorabilirsin ama sert cevap ne oluyordu. Odama çıktığımda başım ağrıdan çatlıyordu. Sürekli erken kalkıyordum. Dinlenmem gerekiyordu. Tam uykuya daldıktan hemen sonra kapı çaldı. Ben de umursamadım dinlenmeye devam ettim. Çok mutluydum sıcacık yatağımdan kalkmak zordu tabii. Saçlarım kulağımın arkasında olan halimle ve siyah geceliğimle uyanıp , teyzemin yanına gitmiştim. Teyzem salonda , koltuğun bir köşesine oturup , halının desenini izliyordu. Ben genelde onu azar işitirken yaparım. Anlam veremeyip , yanına doğru ilerledim. Teyzemin elinde mektup vardı. Ağlıyordu da , herhalde sevdiği bir dostundan felandı. Ben öyle zannetmiştim.

Teyzem gözlerinden akan yaşın dudağına değmesini bekler gibiydi. Ardından konuştu ve , "Bu , mektubu Will bıraktı canım." dedi. Başta biraz sarsıldım. Telefon varken , neden mektuptu? Okumaya başladığımda , satırlarında gözyaşı gördüm âdeta. Kağıttan hüzün akıyordu. Gözyaşları , soğumuştu.
"Merhaba , tatlım. Hayatımda kimseyle olmadığım kadar seninle mutlu oldum. Bana şu son zamanlarda verdiğin huzuru kimse vermedi. Teşekkür ederim. Mutluluğu başka tatmıştım seninle. Başka bakıyordu , gözlerim sana. Hangi duygu olduğunu sanırım net anlıyorum. Gözlerine baktığımda eriyip bittiğim kız , gitmek zorundayım. Amcam öldü. Artık dünya bana dar , yaşanmaz. Seni çok seviyorum.
Sensiz mutlu olamayacağımı bende çok iyi biliyorum. Ama sanırım tek bahanem gitmek zorundaydım olacak.

Bu arada bu yazdıklarımı yeni ekledim : Uyurken , bir peri kadar masumdun..."

Kafamdan aşşağıya kaynar sular boşalmıştı. Ağlamaya başladığımda kağıta dökülen yaşlarımı , kağıt bile kaldıramayıp yere akıttı. Mektubu masaya bırakıp , teyzeme yöneldim. "Neden uyandırmadım?" Dedim. Cevap vermedi. Sinirlendim , ayağa kalktım ve vitrini dağıttım. "Tekrar soruyorum neden uyandırmadın?"
"Çünkü , o bunu istemedi."
"Ama bana sarılmadı. Ben son bir kere kokusunu içime çekemedim."
Teyzem ağlamaya başlamıştı , durgunluğundan sonra.
Benim yanıma gelip ayağa kaldırmıştı. İki kolumdan tuttu ve bana dedi ki , "Gitmek zorundaymış."
Artık ağlamaktan yorulmuş , gözlerimin sol tekinden tek akan bir yaşla verdiğim cevap , "Tamam." oldu. Nedendi? Gitmeyi neden istedi ? Kararı neden buydu? En önemlisi neden canımı bu kadar yaktı? Ölmeye mehilliydim ben , zaten. Zaman , bu sefer çok ağır vurmuştu bana. Vurdukları arasında , en ağırı bu olmalıydı ki canım hiç acımasını kadar acıdı. Biliyordum artık geri dönüşü yoktu. Ya bekleyeceksin . ya da hergün birer birer öleceksin. Ikiside aynı şeydi aslında , beklemek ya da ölmek. Tek farkı birer birerdi. Ya bir kere öleceksin , ya da hergün yeniden. Umutsuzluğa kapılmamalıydı , içim. Biliyordum ki , böyle konuşuyordum. Çünkü ben her umutsuzluğa kapıldığımda , hep kötülük olurdu. Bı sefer izin vermemeliydim. Vermeyecektim. Kendime kuradı bu. Bu saatten sonra kendime bile af yoktu. Herkes ölecekti , ama yaşarken ölmek çok beterdi. Dirilmeyi beklemeden sevmekti , yaşarken ölmek. Korkularını içinde beslemekti , çığlık atmaktı. Eğer sen çığlık atmayı kesersen kalbinin çığlıklarını duyacaktın. Bu , canını daha da acıtacaktı. "Bir adam varmış , bir adam daha varmış. Şaka yaptım canım bu dünyada adam ne ararmış." Derken çok haklıydı sevdiğim biri. Ben her zaman mutlu olmayı bekledim. Her zaman kaçmayı denedim üzüntüden , lakin ne kadar denersem deneyim yapışmıştı yakama...

Ben , Will ile çok güzel şeyler yaşamıştım. Sarsılma nedenim onu bir an.. herneyse. Sadece bildiğim tek birşey vardı ya da düşündüğüm. Insanlar o kadar acımasız ki , arkalarında bıraktıklarını düşünmez , bencilleşen kişilikleri , daha sayabileceğim bir çok iğrenç özellikleri...

Will benim için bu insanlardan değildi. Olmayacağına da emindim. O kadar , emindim ki...

Aşk , Acı Mı Anne?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin