1

128K 6.8K 14.2K
                                    

[DÜZENLENMİŞTİR]

...

I let it fall, my heart
And as it fell, you rose to claim it
It was dark and I was over
Until you kissed my lips and you saved me

Adele - Set Fire to The Rain

....

|Ölemedim|

Son zamanlarda verdiği kilolardan dolayı kendisine bol gelen Iron Man baskılı, en sevdiği eşofman takımını giyindi üzerine, birkaç sene önce annesinin ona doğum günü hediyesi olarak aldığı gümüş bilekliği de taktı. Son olarak odasındaki boy aynasından kendini kontrol ettiğinde ağlamaktan kıpkırmızı olmuş gözlerini yok sayarak kocaman gülümsedi.

"Ölmek için gerçekten de güzel bir gün."

Bu, onun seçtiği özel bir gündü. Geçen sene bugün söz verdiği üzere ailesinin yanına gidecekti, onları gerçekten çok özlemişti. Annesinin tatlı azarlarını işitmeyi, hiç ilgilenmese bile sırf gönlü olsun diye babasının kız tavlama tavsiyelerine kulak vermeyi, küçük erkek kardeşinin kendi kıyafetlerini giyip ortalıkta 'yürüyen tişört' gibi gezinmesini özlemişti.

Evin içinde son bir kez daha gezinmeye karar verip etrafın derli toplu olup olmadığını kontrol etti, ne de olsa annesi düzen manyağı bir kadındı ve olur da bir gün buraya uğrarlarsa buluştuklarında ona kızmasın diye her yerin düzenli olmasını istiyordu.

Küçük kardeşinin odasına girip en sevdiği ayıcık olan Yeontan'ı da aldıktan sonra turlamasını nihayet bitirebilmişti. Bu seferki durağı dış kapının hemen bitişiğindeki duvardı, orada asılı olan aile resimlerinin önünde durdu birkaç saniye.

"Siz de beni çok özlediniz, biliyorum."

Bu kez gerçekten son defa göz attı evine ve anahtarlarını da alarak kolunun altındaki ayıcıkla birlikte çıktı dışarı. Saatin gece yarısına yaklaşıyor olmasından dolayı hava oldukça karanlıktı ama en azından soğuk değil diyerek kendini rahatlatmaya çalışıyordu. Karanlıktan korkar, üşümeyi sevmezdi. Ama bu gece bitince karanlık görmeyecek, ailesini kucaklayınca artık üşümeyecekti.

Evin önündeki demire kilitli olan bisikletine binip kapüşonunu da kapattıktan sonra boş cadde boyuna sürmeye başladı. Ailesiyle buluşma yöntemi olarak yüksek bir yerden atlamayı seçmişti kendine. Daha az acılı ve çabuk bir ölüm olacağını öğrenmişti, işine gelirdi. Çünkü o, yaralanmaktan da oldukça çekinen biriydi.

Oturduğu bölgede fazla yüksek katlı binalar olmadığı için birkaç hafta öncesinden yer arayışına girip tam da istediği gibi bir bina bulmasıyla keyfi yerine gelmişti. Şimdi de oraya doğru sürüyordu, rapunzelin şatosunu andıran, terk edilmiş, taştan yapılma yüksek binaya.

Kafasında soru işareti namına hiçbir şey yoktu, geride bıraktığı ve ölümüne üzülecek bir çevresi de yoktu, aslına bakılırsa bu gencin gerçekten de kaybedecek hiçbir şeyi yoktu, bir senedir durumu tam olarak böyleydi.

Rüzgarın tatlı esintisi yüzünü yalayıp geçerken bisikletin de hızından dolayı kapüşonu sıyrılmış ve dağıtmıştı yumuşacık saçlarını. Mutluydu, sızlayan gözlerini saymazsa gerçekten de mutluydu ve şu an karşısında tüm heybetiyle duran siyah boyalı binayı görmesi bu mutluluğu ikiye katlıyordu.

Bisikletini binaya yakın bir yere park edip dilinden hiç düşmeyen ninniyi fısıldayarak ilerledi koca yapıya doğru. Bu ninni, son bir yıldır mırıldandığı tek ezgiydi aynı zamanda, annesinden hatıra kalan.

vampire fam |taekook✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin