9

52.5K 5.3K 9.3K
                                    

[DÜZENLENMİŞTİR]
...

At night, when the stars light up my room
I sit by myself
Talking to the moon
Trying to get to you
In hopes you're on the other side talking to me, too
Or am I a fool who sits alone talking to the moon?

Bruno Mars - Talking to the moon

....

|Güldün|

Bazen, çatı katında bulunan küçük odaya giderek yere serdiğim kalın örtünün üzerine uzanırdım. Bu örtü, çatının üzerindeki pencerenin tam altındaydı. Evimizde en sevdiğim yer orasıydı belki de, bunun sebebi ise yattığımda bana gökyüzünü gösteren o küçük pencereydi işte.

İlk başta oranın benim odam olmasını istemiştim ama babam, evin konumu yüzünden sıcaklık konusunda sorun yaşayacağımı söyleyerek başka bir odayı ayarlamıştı bana. Fakat yine de yatış hariç hep oradaydım, temizlikçi teyzeyi bile sokmuyor ve kendim temizlik yapıyordum. Orada müzik dinler, çizgi roman okur, dizüstü bilgisayarımla film izler, bazen de o yıldız desenli lacivert örtünün üzerinde uyuyakalırdım. Uyandığım zaman maruz kaldığım bel ağrısını saymazsak o oda benim için rahatlama yeriydi.

Bunları anlatmamın nedeni ise on dakika önce, Taehyung ile bir odaya girdikten sonra bedenimde başlayan mutluluk hormonu bombardımanıydı. Girdiğimiz odanın, tam da az önce bahsettiğim gibi bir penceresi vardı tavanında. Onu gördüğüm an kendimden geçmiş gibi izlemeye başlamıştım gökyüzünü, Taehyung ise aile albümlerini getiriyordu o sırada.

Önüme yığdığı üç koca albümden birini alıp karşıma oturdu bağdaş kurarak. Yerde oturuyorduk çünkü burada hiç koltuk yoktu, sadece bir halı ve kocaman bir kitaplık. Buradaki kitaplık, geçen sefer Yeontan'ı aramak için girdiğim o kilerdekinin on katı büyüklüğündeydi neredeyse.

"Bu ilk albüm. Senin geçen gün baktığın yani."

Merak ve biraz daha mahçubiyet barındıran bakışlarımı, onun yüzünden çekip elinde tuttuğu albüme yönelttim. İyi de böyle karşımda oturursa nasıl görecektim ki resimleri?

"Buradan göremiyorum, yanına geleceğim."

Cevabını beklemeyip herhangi bir göz temasına girmeden yerimden kalkıp onun yanına oturdum. İki bacağımı da öne doğru uzatmıştım, bu şekilde bacaklarımız temas etmeyecekti.
Ben albüme bakarken o da bana kısa bir bakış atmış ve önüne dönmüştü. İlk birkaç sayfayı çevirdi.

"Bunları görmüştün zaten, önemli bir şey yok o yüzden atlıyorum."

"O kişiler annen, baban ve Seokjin hyung muydu?" diye sordum ikinci sayfada yer alan aile fotoğrafını kast ederek.

"Seokjin hyung'u tanıyabildiğine göre bu sayfayı da görmüş olmalısın."

İşaret parmağını, Seokjin Kim's first hunting yazan sayfaya bastırdı. "Evet en son onu görmüştüm."

"Güzel, en eğlenceli yerleri anlatmak bana kaldı."

Diğer birkaç sayfayı daha çevirirken parmaklarına dikkat ettim. Uzun ve şekilli parmakları çok güzeldi, el mankenliği bile yapabilirdi.

"Bu, Seokjin hyung'un kendini kana karşı eğitmeye başlamaya karar verdiği günden bir fotoğraf."

Parmaklarına odaklandığımdan, sayfaya yapıştırılmış fotoğrafı fark edememiştim. En fazla on yaşlarında gibi görünen bu çocuğun kıyafetleri ve eli yüzü yine lekeliydi, kan olduğunu anlamak zor değildi. Çünkü bu ağlayan çocuk, elinde bir de kalp tutuyordu. Yüz ifadesi öylesine kötüydü ki, fotoğraf çekildikten sonra kustuğuna emindim. Sanırım Seokjin hyung insanları öldürmeyi en başından beri sevmiyor ve bundan azap duyuyordu. Yani kendini eğitmesinin tek sebebi doktor olması değildi. O, katil olmaktan hoşlanmıyordu.

vampire fam |taekook✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin