18 - Perdede Eski Bir Film Oynuyor
Kapalı bir açık hava sinema salonunun park yerindeki tek aracın içinde olmak çok çelişkili bir ifade uyandırıyordu içimde. Kelimelerin akla ilk gelen ve sözlükteki tanımlarında ilk sıralamada yer alan manasına bakarsanız sizin de kafanızın karışması işten bile değildir. Ancak bazen kelimeler, yaşanılan anlara yakın bir mesafede durur. Bunun anlamı da söylenen bir söze derinlemesine kulaç atmadığınızda aslında duyduğunuz harfler, içinde barındırdığı anlamdan uzakta kalabilir demektir.
Gerçekleri sırayla ele alalım. Burası yirmi yıl önce son film gösterimini yapan bir açık hava sinemasıydı, başka bir kuşağın deyimiyle araba sineması... Ancak yirmi yıl kadar önce can kaybeden tüm geleneksel işletmeler gibi üzerine kilit vurularak terk edilmişti. Ama hâlâ buradaydı ve belli aralıklarla, birilerinin aklına gelirse eğer, sanat festivalleri için kullanılıyordu. Tabii bu soğuk kış gecesinde, saatler üçü gösterirken ne bir film oynatılıyor, ne de kepenklerine kadar tozlanmış atıştırmalık standları müşterilerini bekliyordu. Şimdi bu haliyle tamamen tenha bir sokak arasında unutulmuş, çorak bir araziden farksızdı.
O halde burada ne işim vardı, diye merak ediyorsanız ikinci gerçeğe geçme zamanımız gelmiştir. Soysal ismi yirmi dördüncü yaşıma değin bana birçok şans ve şanssızlık getirmişti, tıpkı tüm aile isimleri gibi... Ama burası, babamdan arda kalan en güzel şanslardan birisi gibi hissettirmişti hep. On yedi yıl önce annemle ilk tanıştığında değer kaybederek satışa sunulan bu arsayı hoş bir sürpriz buluşma için satın alırken ucunu bucağını pek düşünmemişti. Sinema tutkunu olan annemle de ilk buluşmaları burada gerçekleşmişti. Siyah beyaz renkte bir film, ekranı süslerken onlar koca otoparkta yalnızdı ve babamın kiraladığı üstü açık, kırmızı, klasik bir Chevrolet arabanın içinde birbirlerine hem en uzak, hem de en yakın konumda oturuyorlardı.
Babam onun için oldukça özel anılarla harmanlanmış bu mabedin kapılarını sonunda bize açmaya ilk karar verdiğinde liseye yeni başlamıştım. Sadece bize ait olan ve film izlerken özgürce istediğimiz tepkileri verebileceğimiz bir sinema salonu bizi öyle büyülemişti ki, hevesimiz geçene kadar her hafta sonunu burada geçirmiştik. Aramızdan ilk ayrılanlar, hafta sonları bile yeterince zamanı olmayan Hakan abi ile Timur abi olmuştu. Onların gidişi, ziyaretlerimize büyük bir darbe indirmişti, çünkü buraya gelmemiz için aramızdan birisinin ehliyeti olmalıydı. Metehan o yıllarda başka bir şehirde üniversiteye devam ediyordu, ama her tatilde zorla da olsa yalvar yakar onu ikna etmeyi başarabiliyorduk. Derken nedenini asla öğrenemediğim bir şekilde Ardan'la onun arasındaki ipler ansızın koptu. Üstelik bu öyle bir kopuştu ki, Metehan onu silmekle yetinmeyerek her birimizle arasına set çekmeyi tercih etti.
Metehan da bizi terk edince açık hava sinema salonu eski sessizliğine geri kavuştu. Artık büyümeye başlamıştık, bedenimizle beraber iç dünyamızda birçok şeyin değişime uğradığı zamanlardı. Böylece küçük ailemizin bize yetmediğini ilk hisseden ben oldum. Birbirimize verdiğimiz sözü çiğneyerek gizli mabedimizin kapılarını başkalarına da açtım. On yedinci yaş günümle beraber en güzel filmlere sahne olan bu salon, arkadaşlarımla en gürültülü partilere ev sahipliği yapan yeni bir mekana dönüştü. Bu dönüşüm Doruk için bir sorun teşkil etmiyordu, o eğlencenin peşinden gitmeyi severdi. Oysa Ardan, kalabalık grupların içinde hep kendini rahatsız hissediyordu ve benim arkadaş çevremden de pek hoşlanmıyordu. Burasının bize ait kalması gerektiğini savunuyordu, ona göre yanlış bir karar almış ve tüm büyüyü bozmuştum. Ve bu cümle, Ardan'ın zihnindeki haritadan en sevdiğimiz lokasyonu silmeden önce söylediği en son şey olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MİRAS
Mystery / ThrillerYer altı dünyasının kralı sayılan Tuğrul Soysal vefat ettiğinde, arkasında çocuklarını büyük bir mirasa götürecek karanlık ve tehlikeli bir oyun bıraktı. Her bir haritanın farklı bir hikayenin kapısını araladığı bu miras; aşkın, tutkunun, gerilimin...