19 - Kelimeler Başka Bir Anlama Geliyor
Çarşamba gününün ilk yarısı Amerika'daki dostlarımla gerçekleştirdiğim bir telefon trafiğiyle geçmişti. Elimde sürekli yenilenen kahve kupasıyla ve kulağıma yasladığım telefonumla evin içinde dört dönüyordum. Bugüne kadar evimizin ne kadar kalabalık olduğunu hiç fark etmemem tuhaftı. Ama gerçek şuydu ki, bu kadar kalabalık bir insan topluluğunun her biri son derece meraklı olduğunda, kaç odaya sahip olduğunuzun hiçbir anlamı kalmıyordu. Çünkü hiçbir yer gizli bir telefon konuşması yapmak için güvenli değildi.
Melis, tüm çocuklar gibi çok hızlı büyüyordu ve en kısa zamanda ona zaten yeni eşyalar almak zorunda kalacaktım. Ama bazı eşyaların benim için özel bir anısı vardı ve onları geride bırakmak istemiyordum. Artık burada temelli kalmaya karar verdiğime göre birisinin Seattle'daki evimden onları paketleyerek bana göndermesi gerekiyordu. Sonunda her şeyi ayarladığımda, yorgun bir şekilde çardaktaki sandalyeye çöktüm. Henüz rahat bir nefesi ciğerlerime doldurmadan sırada bekleyen tüm sorunlar, ikaz sirenleri çalarak beynimi doldurdu.
Ebru birkaç gün içinde geri dönecekti ve o zaman doğal olarak diğerleri, Melis'in neden hâlâ burada kaldığını veya eşyalarının tümünün neden buraya getirildiğini sorgulamaya başlayacaktı. Ebru geri dönmeyecek olsaydı bile artık gerçeği söylemenin zamanının geldiğini biliyordum, ama onun kararı şimdi her şeye ultra bir hız kazandırmıştı. Küçük bir çılgınlık anının yaklaştığını hissederek sızlanırcasına başımı geriye yasladım.
"Hah... Bir sen eksiktin." diye mırıldandım bakışlarım büyük, beyaz evin kapısından içeriye süzülen Mete'yi yakaladığında.
Onu bugün görüşmek için bizzat ben çağırmıştım, ama şu an kendimde yüzyıllar önceden kalmış bir kitabı inceleme gücünü bulamıyordum. Bir kez olsun işleri ikisine bırakıp burada, öylece oturma fikri çok cazip geliyordu. Kendi kendime gülümsedim ve bugünü kendime ayırırsam, kıyametin kopmayacağına ikna oldum. Oturduğum koltukta yayılarak gözlerimi kapattığımda yanı başımda titreyen telefonum, dudaklarımdan bir küfrün firar etmesine sebep oldu. Kimin aradığını adım gibi bildiğim için gözlerimi açma gereksinimi duymadan aramayı cevaplayarak telefonu kulağıma götürdüm.
"Ne var?"
"Hayali Maldivler tatilini bölmüyorsam, kıçını kaldırıp buraya gelmeye ne dersin?"
Kış uykusundan yeni uyanan bir ayının böğürmesini andıran sesiyle gözlerimi açtım ve beni nasıl görebildiğini anlamak için başımı evin pencerelerine çevirdim. Tahmin ettiğim gibi babamın çalışma odasının penceresinin ardında belli belirsiz, karanlık bir siluet kaşlarını çatmış, beni izliyordu.
"En azından on dakika bensiz idare edebileceğinizi düşünmüştüm." dedim sızlanırcasına.
"Senin yüzünden tüm işlerimi bırakıp buraya geldiğimi biliyorsun, değil mi? Aynı şeyi ben de düşünebilirdim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MİRAS
Mystery / ThrillerYer altı dünyasının kralı sayılan Tuğrul Soysal vefat ettiğinde, arkasında çocuklarını büyük bir mirasa götürecek karanlık ve tehlikeli bir oyun bıraktı. Her bir haritanın farklı bir hikayenin kapısını araladığı bu miras; aşkın, tutkunun, gerilimin...