9 - Bağ Evinde Anılar Canlanıyor
Siyah Cadillac'ın kaputunda oturmuş, ellerimi geriye yaslamış bir şekilde yüzümü sıcak kış güneşine dönmüştüm. Adeta bir vampir gibi yaşadığım için günün bu saatlerini görmek ve güneşi tenimde hissedebilmek bana garip bir mutluluk veriyordu. Her yer aydınlık bir şekilde göründüğünde, mutlu olmak için bir sebep bulmanız oldukça kolaydır. Ancak her yer karanlık olduğunda, kendi içinizde olan ışıkla yetinmek zorundasınızdır. Kendi yüreğinize çekildiğiniz bir zaman dilimidir geceler ve gökyüzündeki ışıkları görebilmek, orada bunu ne kadar istediğinize bağlıdır.
Çakıllı yolda yaklaşan ayak sesleri ile beraber gülümseyerek onlara döndüm. İkisi de benim mutluluğumdan nasibini almamıştı henüz. Beyninin yarısını uykuda bırakan Doruk, esnerken ağzını kapatma zahmetine dahi girmeden tek gözünü açık tutmayı başararak başını Ardan'ın omzuna yasladı. Kendisi ondan neredeyse bir baş uzun olduğu için bu görüntüyü izlemek yürek burkuyordu. Kesinlikle bir yere dayanma ihtiyacı vardı ve o omza kafasını yaslamak için epey uğraşmıştı.
Öte yandan Ardan'ın hiçbir zaman erken uyanmakla ilgili bir sıkıntısı olmamıştı. Onun rahatsızlığı, büyük ihtimalle dün gece tek dikişte bitirdiği dört şişenin yarattığı baş ağrısıydı.
"Umarım pikniğe gidiyoruzdur." dedi Doruk. "Sabahın bu saatinde yemek dışında hiçbir neden, uyanmak için iyi bir sebep değildir."
Doruk'un kendine ait hayat felsefeleriyle dolu hayali bir defteri vardı ve oradaki çoğu maddenin altına imzamı atabilirdim. Ama bugün, o günlerden biri değildi.
"Yol üzerinde bir yerde kahvaltı yapabiliriz." diye önerdim. Bütün gece uyumamış birisine göre oldukça enerjik bir şekilde arabanın üzerinden atlayarak karşılarına dikildim. "Bugün dostlarım, dünyanın başladığı yere doğru bir yolculuğa çıkıyoruz."
"Jules Verne romanlarını okumamanın başıma bir yerde bela açacağını biliyordum." diye homurdandı. Ama ondan daha uyanık ve olaya daha hakim olan Ardan için bu cümle, bazı parçaları birleştirmesi adına yeterliydi.
"Oyunun peşine mi düşüyorsun?" diye sordu şaşkınlıkla. "Kalmayacağını söylerken kendinden oldukça emin görünüyordun. Emirlere itaat etmeye mi başladın Soysal kızı?"
"Emirlere uymam, emirleri de koymam." dedim umursamaz bir tavırla. "Sadece biraz eğlenmenin zararı olmaz diye düşündüm."
"Babanın oyunlarını çok hafife alıyorsun, bu bir Monopoly değil." Uyarıcı bir şekilde kaşlarını kaldırdı. "Eğlenmek isterken tam tersini de bulabilirsin."
Ne yazık ki haklıydı. Oyuna dahil olmak istemememin asıl sebebini önüme koyuyordu. Ama yine de içimizde, bizden ve mantığımızdan daha güçlü bir şekilde ilerleyen bazı hisler vardı. Belki karakteristik özelliğimiz olarak genetiğimize işlemişti bunlar, belki de geçmişimiz onları belirlemişti, bilmiyordum. Her ne olursa olsun, orada ne bulacağımı merak ediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MİRAS
Mystery / ThrillerYer altı dünyasının kralı sayılan Tuğrul Soysal vefat ettiğinde, arkasında çocuklarını büyük bir mirasa götürecek karanlık ve tehlikeli bir oyun bıraktı. Her bir haritanın farklı bir hikayenin kapısını araladığı bu miras; aşkın, tutkunun, gerilimin...