22 - Sis Bulutları Dağılıyor
Gerçek, zaten bildiği ve hissettiği ancak bir şekilde inanmamak için son dayanağını avuçlayarak beklediği o gerçek, dudaklarımın arasından serbest kaldığında olduğu yere çöktü. Temelinden sarsılmış bir duvar gibi çatlaklarla doldu yüzü. Öfkesi, şiddetini belli etmemek için direnen asiliği, sabahtan beri aradığını bulmaktan duyduğu endişesi, kalbinin küfesine yüklenmiş olan stresi yüzeyin altına geri çekildi.
Dakikalar kendi kendini tüketirken zamanın işleyişine hiçbir izimizi bırakmadan öylece oturduk. Geri gelmeyecek, yeri doldurulamayacak o dakikalara kalbimizin boşluğundan başka verebilecek hiçbir şeyimiz yoktu. Geriye bırakılacak kelimeler vardı elbette, onlar hep vardır, siz anlamasanız veya düşünmeseniz bile. Ama nedense her zaman en değerli bildiğim o yoldaşlar, ilk kez yeterli gelmiyordu.
Göz ucuyla ona baktım. Başı ellerinin arasında, dizlerini karnına doğru çekmiş, dünyadan soyutlanıp her şeyi unutmak istercesine bakışlarını sönmeye yüz tutmuş ateşe sabitlemişti.
"Bir şey söylemeyecek misin?" diye sordum. Sesim, her an parçalanmaya hazır antik bir vazo kadar hassastı.
Beni duymamış gibi öylece oturmaya devam etti. Keşke bağırsa, diye düşündüm. Keşke bağırıp çağırsa, boşaltsa zihninde dönüp duran zehri, silkelese aklındaki karmaşayı ve kelimeler kendiliğinden bulsa babamın dediği gibi, ışığını kaybetmiş o hasarlı karanlığı. Sessizlik, hissizlikti. Çok fazla şey hissetmenin ardından gelen yoğun bir hissizlik... İnsanı da ancak böylesi bitirirdi.
"Ne kadar zamandır biliyordun?" diyerek tekrar denedim onu konuşturmayı.
Sonunda ellerini yüzünden indirdi ve omzunun üzerinden başını bana doğru çevirdi. Gözlerinde dipsiz bir kuyu uzanıyordu. Sevinmiş miydi, üzülmüş müydü, yoksa şaşkınlıktan tutulup kalmış mıydı tüm hisleri? Bilmiyordum. Hiçbir zaman bana gösterdiğinden fazlasını bilememiştim.
"Doğru soru; nasıl en başında anlamadım olmalıydı. Gözümün önündeydi ve ben bunu göremedim."
Öfkesini benim yerine kendisine yöneltmesi, bencilce olsa da daha rahatlatıcıydı. Geçen üç yılın failini arayan gözleri benim üzerime sabitlenseydi, ikimiz bunu atlatamazdık. Bunca zaman boyunca sırasıyla onu, kendimi ve sonunda bir bütün olarak ikimizi suçlayıp durmuştum. Her şeyi olduğu haliyle kabul etmeyi öğrenene dek yüreğimi fazlasıyla yormuştum. Artık en başa dönmek için takatim kalmamıştı.
"Biz bağ evindeyken, onun geldiğini söylediğin ilk anda... Bir şeyler garipti, biliyordum. Sen gariptin."
Anılarla dolu heybesine elini daldırdı, o günü bulup avuçları arasında ışığa doğru kaldırdı.
"Bu habersiz ziyaret konusunda endişeli olduğunu düşünmüştüm. Babanı gömeli bir ay bile olmamıştı, önceki gün hızını almış bir trenden atlayıp sağ kurtulmuştun ve karanlıkta bizi bekleyen tüm bilinmez tehlikelere karşı endişelenecek çok fazla şeyin vardı. Hatta kendi kendime yaşadığımız geceyle ilgili kafanın karışık olabileceğini bile söylemiştim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MİRAS
Mystery / ThrillerYer altı dünyasının kralı sayılan Tuğrul Soysal vefat ettiğinde, arkasında çocuklarını büyük bir mirasa götürecek karanlık ve tehlikeli bir oyun bıraktı. Her bir haritanın farklı bir hikayenin kapısını araladığı bu miras; aşkın, tutkunun, gerilimin...