Yoongi uzun bir şaşkınlığın ardından içeri giren Hoseok'un peşi sıra ilerlemeye başladı hızlı adımlarla. Ne yaptığını, neden yaptığını kendisi de bilmiyordu ama ardından gidiyordu işte. Gerekirse sohbet de edecekti.Bu sırada arkasından gelen Yoongi'nin ayak seslerini duyup yavaşlayan Hoseok gülümseyerek arkasına döndü.
"Bu halde derse mi gideceksin?" Asansörün çağrı düğmesine hızlıca bastıktan sonra gözleri Yoongi'ninkileri buldu.
"Aslında hayır. Sadece bu şekilde..." Yoongi kendininkileri karşısındakinin gözlerinden kaçırmak için gözleriyle hafifçe kolunu işaret etti, "çok sıkıldığım için dışarı çıkmak istedim ve kendimi burada buldum."
Hoseok'un gülümsemesi yine büyüdü. Bu sırada asansör de zemin kata gelmişti. Hoseok bir eliyle ileriyi işaret edip binmesi için önceliği Yoongi'ye verirken sohbete devam etti.
"Dans etmeyi gerçekten seviyor olmalısın o halde."
"Senin kadar değil." dedi Yoongi birden. Ağzından hesapsızca kaçıvermişti bu kelimeler ve bembeyaz yüzünün yeniden kırmızıya çalmasına neden oldu bu beklenmedik durum.
"Nasıl yani?" dedi Hoseok. Yoongi'nin ne demek istediğini anlamadığı her halinden belli oluyordu.
"Yani senin sevdiğin kadar sevmiyorum. Bence. Sevmiyorumdur." Sıkıntıyla derin bir nefes aldı. Gözlerini asansör zemininden ayırmıyordu.
"Anlıyorum." Bu kez Hoseok'un gülüşü küçülmüştü. Yoongi bunun için içten içe kendisini suçlarken Hoseok gergin havayı dağıtmak için konuşmaya devam etti. "Kendine haksızlık etme ara sıra görüyorum seni, yeni başlayan biri için oldukça iyisin."
"Kibarlık etmene gerek yok. Vasatım." Gözlerini en sonunda asansörün zemininden kaldırıp Hoseok'a baktı. "Sen bu konuda şiir gibisin."
Bu defa kızarma sırası Hoseok'a gelmişti. Mahcubiyetini gizlemek için büyük bir kahkaha attı. "Yapma Yoongi, o kadar iyi olsam burada işim ne?"
"İstesen buradan çıkıp çok daha büyük işler yapabileceğini ikimiz de biliyoruz bence." Omzunu silkti hafifçe ve devam etti. "Sadece neden yapmadığını merak ediyorum; sahiden burada işin ne?"
Tam konuşmak için dudaklarını araladığında asansörün durduğunu belli eden ses duyuldu. Bununla birlikte Hoseok soruya cevap vermekten kaçınarak acelesi olduğunu ve derse yetişmesi gerektiğini söyleyip hızlıca ayrıldı Yoongi'nin yanından.
Yoongi memnuniyetle sırıtıyordu çünkü bugüne kadar onu bir şekilde köşeye sıkıştıran hep Hoseok olmuştu. Ama bu defa durum farklıydı, Yoongi onu en hassas yerinden yakalamıştı ve alakasız bir şekilde Hoseok'un bu mahçup tavırlarından sonra kendini günün kazananı gibi hissediyordu.
Aslında düşününce bu his çok da alakasız değildi. Yoongi, ettiği bu iltifatların ve onun potansiyelinin farkında olan birilerinin olmasının onu ne kadar mutlu ettiğini görmüştü. Elbette kazanan oydu.
...
miniyoon:
neden bu kadar özledim senijungh:
bilmem neden acabaminiyoon:
çok tatlısın biliyor musunjungh:
o nereden esti şimdiminiyoon:
hiiiiç
içimden geldijungh:
sen iyileşebildin mi pekiminiyoon:
ne kalas bir hareket
tam senlik
tatlısın diyorum
konuyu değiştiriyorsun
iyiyim ben iyi
merak ediyomuş gibi yapmajungh:
sana da yaranılmıyor
hem ne alakası var muş gibi yapmakla
gerçekten merak ediyorum...
Yoongi yanıt vermeden gülümseyerek baktı ekrana. Sonra bu son mesajı bir süre yanıtsız bırakmaya karar verdi. Bu kararı onu biraz daha gülümsetti.
"Daha çok merak et o halde."
Mesajları attığında uzaktan Hoseok'u izlemişti. İlk mesaja verdiği tatlı tepkiler yüzünden çok tatlısın demişti zaten ikinci mesajında.
Askıda olmayan elini cebine atıp aylak aylak asansöre geri döndü. Şimdi Yoongi, sırf Hoseok ile konuşmak için çıktığı katları tekrar aşağıya inerken büsbütün sırıtıyordu.
Yüzündeki bu şapşal gülümseme gün içerisinde uzun bir süre olduğu yerde asılı kalacaktı.
-
Uzun zaman oldu 🥲
Nasılsınız, nasıl gidiyor?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Coffee&Book : Sope
Fanfiction"Sadece bir kahve içip güzel bir kitap okumak istedim, konu nerelere geldi." 29.04.2020'