-Birkaç Saat Önce-"Hyung neden buluşmayı teklif etmiyorsun?"
Jungkook, Hoseok'un anlattıklarını dinledikten sonra ciddi bir şekilde sormuştu bunu. Karşılığında Hoseok'un alev alev yanan, gergin bakışları ile karşılaşmayı beklemiyordu elbette.
"Ne diyeceğim?? "Şey, merhaba, ben kimden gerçekten hoşlandığımı anlamak için seninle buluşmak istiyorum, iki kişi arasında kaldım" mı diyeceğim ne diyeceğim Jungkook??? Salak mısın sen???"
"Sana da bir şey söylemeye gelmiyor hyung. Fikir istedin verdim sorun ne??"
"Mantıklı konuştuğun sürece sıkıntı yok ama bu da bok gibi fikir." Hoseok derin bir nefes aldıktan sonra uzun bir iç çekti. Yeniden düşünmeye ve işin içinden çıkamamaya başlamıştı.
Hayatında ilk defa böyle bir durumla karşı karşıya kalıyordu. Erkeklerden hoşlandığını zaten biliyordu, herkesle paylaşmamış olsa da daha önce farkına varmıştı bu durumun evet ama zaten sorun da bu değildi; sorun iki erkekten aynı anda hoşlanıyor oluşuydu.
"Bak sana yardımcı olmak için kalktım buraya kadar geldim ama senin ihtiyacın olan yardım bu değil gibi." Jungkook omuzlarını silkip kollarını birleştirdi. "Git bir psikolog ile falan görüş. "Delirdim ben" de, sen de kurtul bizi de kurtar."
Jungkook için alınganlığı üstünde diye düşünmeden edemedi Hoseok. Bu onun sorunun aslında kendisinde olduğunu bildiğini reddetme biçimiydi.
"Offf keşke Seokjin'i falan çağırsaydım ne diye seni aradıysam..."
"Sen de biliyorsun ki hyung ben international playboy Jeon Jungkook'um. Yani... Bence en doğru seçimi yaptın." Göz kırpıp parmak şıklatmıştı, bu onun vazgeçilmez hareketiydi. Bunu yaparken böbürlenen tavrı ve yamuk gülüşüyle komik ama gerçekten de yakışıklı görünüyordu.
Hem kızların hem de erkeklerin kolayca düşebildiği bebeksi, parlak bir yüze ve buna tezat oluşturacak şekilde güçlü erkeksi hatlara sahip olan Jungkook gerçekten de bu konuda bilirkişi sayılabilirdi. Ama işin duygusal kısmı konusunda Jungkook ile konuşmanın çok da işlevsel olduğu söylenemezdi.
"İlişkileri iyi biliyorsun Jungkook evet ama sevmenin ve sevilmenin ne demek olduğunu bildiğinden çok emin değilim."
Söylediklerinin doğru olduğunu biliyordu, eskiden duysa buna alınmazdı bile ama yüzü düşen Jungkook'un sevmek ve sevilmekten bahsedince aklından o anda tek bir ismin geçmiş olması onun da artık eskisi gibi olmadığını gösteriyordu.
Ve Jungkook bu durumdan deliler gibi korkuyordu.
"Doğru dedin anlamıyorum bu işlerden." dedi umursamaz görünmeye çalışarak. "Sen Jimin'i ya da Seokjin hyungu ara en iyisi."
Hoseok o anda Jungkook'a bakıyor olsaydı gerçekten yüzünde bambaşka bir şey olduğunu görürdü ama kendi düşüncelerine öyle bir dalmıştı ki farkedemedi.
"Neyse, ben kaçıyorum. Bir çözüm bulursanız beni arayın. Bilmek istiyorum." diyerek hızlıca çıktı kurs binasından. Onun da kendi düşüncelerini dinlemeye ihtiyacı vardı.
...
"Buluşun bence."
Hoseok en sonunda pes edip sitem ederek hemen yanındaki koltuğa gömüldü.
"Hyung bugün bana bu fikri veren üçüncü kişisin ve inanamayacaksın ama bu üç kişiden biri Jungkook. Jungkook ile aynı fikirde olduğunun farkında mısın???"
"Bir şeyler öğrenmiş kerata." dedi Seokjin umursamaz bir tavırla. "Hem Jungkook'un bile akıl edebildiği bir çözümü olan bu durum için bize gelmen sence de çok saçma değil mi?"
Hoseok sessiz kalmayı seçmişti. Bu fikir en başta kendisinin aklına gelmişti elbette ama o kadar saçma bulmuştu ki bu düşünceyi "Diğerlerine de bir sorayım." demeden edememişti.
"Doğru ya da yanlış yol ile yaparsın bilmiyorum ama en sonunda yüzleştiğin şey gerçekler olacak. Ne kadar kaçarsan kaç Hoseok bunu yapmak zorunda kalacaksın."
Hoseok haklı olduklarını bilmenin ezikliği ile oturduğu koltuğa iyice gömülürken telefonunu eline alıp Mini'sine bir mesaj yolladı.
"Selam..."
-
bir önceki bölümün perde arkası.
Hoseok bir işler peşinde ama bakalım...keyifli okumalar
yorum yapmayı unutmayın
bir de oy vermeyi tabi
öptüüm :*

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Coffee&Book : Sope
Fanfiction"Sadece bir kahve içip güzel bir kitap okumak istedim, konu nerelere geldi." 29.04.2020'