• Hiçbir Şey Düzelmeyecek •

546 55 26
                                    

Yamanlar konağında artık sessizlik hakimdi .
Havadisin konakta ilk duyulduğu zaman oysa nasıl da büyük bir hengame olmuştu . Herkes o yana bu yana koşturuyor , duyan duymayana anlatıyordu . Bütün bu hengamede başrol Gaffur'du . İşin aslını astarını öğrenmeye çalışıyor duyduklarıyla olanı olmayanı kafasına göre söylüyordu .

Züleyha ise haberi ilk duyduğunda kast katı kesilip kaldı . Sonra olanları olacakları yeni yeni idrak etmeye başladığında gözünün önü hafif karardı . Ayakları onu bir an için tutmayacak gibi oldu . Düşecek gibi olduğu sırada Saniye ve Gülten ona destek olup yavaşça koltuğa oturtup kendilerinin de içindeki büyük korku ve endişeye rağmen, her şeye rağmen bu kabusun geçeceğine inanarak ona teselli vermeye çalıştılar .
Sonra Züleyha kendini yavaş yavaş toparlamaya başladı ve kendinden emin bir şekilde ayağa kalkıp , Saniye'ye dönerek Gaffur'un çabuk arabayı hazırlamasını söyledi .
Saniye , Züleyha'nın isteğiyle onaylar biçimde kafasını sallayıp hızla salondan çıktı . Züleyha da onun ardından çıkıp seri adımlarla odasına doğru gitti .
Saniye bahçeye vardığında Gaffur'un , o hengame de ele başlığı yaptığını görünce içinden sabır çekti . Sonra Gaffur'un kendisini görmesiyle ufak bir gel işareti yaptı . Gaffur , hızla ve merakla yanına gelip

G-Saniyem, ne oldu ? Bir haber mi var ? Yoksam, Fekeli ölmüş mü???
Saniye dişlerini sıkarak
S-Avel avel konuşma Gaffur . Benim asabımı bozma bütün hıncımı senden çıkarırım valla . Züleyha arabayı hazır etmeni söyledi . Hadi oyalanmadan , kimseye bir şey demeden çabucak arabayı hazır et .
Gaffur, Saniye'nin gerginliğinden nasibini alarak hiç bir söz söylemeden hızla arabayı hazır etmeye gitti . Saniye onun uzaklaşmasının ardından derin bir nefes çekip olabileceği en makul haliyle kalabalığı ayırdı ve hengameyi sonlandırdı şimdilik..
Saniye'nin kalabalığı dağıtmasının ardından Gaffur da arabayı hazır etmişti ve Züleyha'nın da gelmesiyle beraber konaktan ayrıldılar . Saniye onları da gidişinin ardından mutfağa geçti .

İşte şimdi konak sessizliğine gömülmüştü . Derin, insanın içini ürperten sessizliğine...
Saniye mutfakta sandelyede oturmuş elleriyle yüzünü kapatmış öylece bekliyordu . Gülten de sağ yanındaki bir sandelyeye oturmuş oda gerginlikten tırnaklarını kemiriyordu . Onların bu halini mutfağa yeni gelen Fadik'in sözleri bozdu .
F-Haminne bir türlü uyumadı . Uyumayı bırak ağzına tek lokma dahi koymadı . Yemin içiyorum bu kadın her şeyi hissediyor .
Saniye ve Gülten onaylar biçimde başını salladı sonra
S-Hisseder ya , en çok o hisseder hem de
F-Doğrusun Saniye abla ... Bir haber falan var mı?
G-Henüz bir haber gelemdi .
F-İnşallah, Fekeli ağaya kötü bir şey olmamıştır
Saniye öfkeyle
S-Siz de avel avel konuşmayın başımda . Olmamıştır kötü bir şey daha ne kadar kötü bir şey olsun... Hayır konuşun hayr olsun .
Fadik ve Gülten başını öne eğip "Tamam" dediler ve mutfak tekrar sesizleşti . Bir süre sonra Fadik sıkıntıyla nefesini vererek
F-İnşallah, tez zamanda biter bu kabus .
S,G-İnşallah
S-Şimdi , Hanımım ne haldedir kim bilir...

Züleyha düşüncelerine öylesine dalmıştı ki geldiklerini fark etmemişti. Bunun üzerine Gaffur bir süre bekledikten sonra
G-Gelin Hanım, Gelin Hanım geldik.
Züleyha, Gaffur'un sesiyle dalgınlığından kurtulup
Z-Tamam, Gaffur. Sen arabada dur.
G-Peki, Gelin Hanım
Sonra Züleyha arabadan inip güçlü adımlarla nezarethaneye doğru ilerlemeye başladı. Gücü öfkesinden geliyordu. Öfkesi Demir'e idi. Nasıl yapabilmişti bunu? Hiç mi, hiç mi onları düşünmemişti! Her adımında öfkesi daha da büyüyordu. Zihninde ona söyleyeceği ağır cümleler dönerken Savcı'dan iznini aldıktan sonra nezarethaneye varmıştı. Ama gördüğü manzara her şeyi değiştirmişti.

Demir duvarın dibine çökmüş, kollarını dizlerine bağlamış, donuk bir bakışla yerde oturuyordu. Züleyha'nın ne geldiğinin ne de ona baktığının farkındaydı. O, hem demir parmaklıklar ardındaydı hem de vicdanın güçlü parmaklıklar ardında.. Züleyha birkaç seslenmeyle sesini ancak ona duyurabilmişti.
Demir, Züleyha'nın sesini işitince yavaşça başını kaldırıp ona baktı ve fısıltı gibi bir sesle
D-Züleyha
Sonra birden kendine gelerek hızla ayağa kalkıp Züleyha'nın yanına vardı. D-Züleyha, ben..benn...
Sözlerinin devamını getirecek gücü kendinde bulamadı başını önüne eğdi.
Bunun üzerine Züleyha derin bir nefes alıp yorgun bir sesle
Z-Nasıl, yapabildin Demir?
D-Bilmiyorum, bilmiyorum. Kahretsin, benim yüzümden adam can çekişiyor. Ya, ya ona bir şey olursa. Ne yaptım ben! Kahretsin.
Demir çıldırmış gibi bunları söylemeye kendi kendine dövünmeye başladı.
Züleyha ellerini içeri uzatıp Demir'i durdurarak
Z-Demir, yeter yapma. Tamam, her şey düzelecek.
Demir yavaşça Züleyha'nın elini bırakarak bir adım geri giderek
D-Hayır, Züleyha. Hayır hiçbir şey düzelmeyecek, hiçbir şey. Hepsi benim yüzümden.
İkisinin de gözünden yaşlar boşanmaya başladı. Ne Demir ne de Züleyha artık bir söz söyleyecek kuvveti bulamadılar kendinde ve Züleyha gözündeki yaşı silerek bu sefer güçsüz adımlarla oradan ayrıldı.

Züleyha, Demir'in yanından ayrıldıktan sonra hastaney geçmişti. Lakin ameliyathanenin önüne vardığında etrafta kimseyi göremeyince telaşa kabıldı. Korkuyla geri dönereken koridorun başında Hikmet Amcayı görünce hızla yanına giderek
Z-Herkes nerede? Neden kimse yok? Yoksa..
Hikmet Amca, yavaşça Züleyha'nın omzuna elini koyarak
Ha-Sakin ol, kızım. Kötü bir şey yok. Hünkar nerede o buralarda olmalıydı.
Z-Ben yeni geldim ama etrafta göremedim.
Ha-Tamam, hava almaya çıkmıştır o zaman gelir birazdan. Hadi gel biz seninle şöyle oturalım.
Onlar ilerideki banka oturduktan bir süre sonra Yılmaz ve Müjgan da tekrar ameliyathanenin önüne gelmişlerdi. Herkes gergin bir şekilde beklerken Ali Rahmet'in ameliyatı da sonunda bitmişti. Önce doktoru çıkmıştı. Herkes telaşla yanına gitti. Doktor, Ali Rahmet'in durumunun iyi olduğunu söyleyip onları sakinleştirdi ve sonra Müjgan'a bazı detaylardan bahsedip yanlarından ayrıldı.

Doktorun gidişinin hemen ardından Ali Rahmet'i de sedyeyle ameliyathaneden çıkardılar ve müşahede altında tutmak üzere odaya götürdüler. Onlarla beraber Müjganlar da arkalarından gitti. Odaya vardıklarında Müjgan, Yılmazlara dönerek
M-Bakın, babam çok şükür hayati tehlikehi atladı ama henüz narkozun etkisinde gözlerini açamaz.
Y-Müjgan, ne zaman onu görebilirim.
M-Yılmaz, birazdan yanına geçip onu görebilirsin ama kısa bir süreliğine.
Yılmaz peki manasında başını sallayıp rahat bir nefes aldı. Sonra gözucuyla Hikmet amca ve Züleyha'ya bakıp Müjganla beraber oradan uzaklaştı.
Yılmazların gitmesinin ardından Hikmet amca etrafına bakınarak
Ha-Allah Allah, Hünkar neredeki acaba
Z-Bilemiyorum, Hikmet amca ama çok şükür Fekeli iyi.
Ha-Çok şükür kızım. Neyse hadi gel biz de burda durmayalım daha fazla. Seninle bahçeye çıkalım.

Hünkar, Demir ile konuşmasının ardından hemen hastaneye döndü. Ameliyathanenin önünde kimseyi bulamadığı için korkmuştu ama Müjgan'ın durumu anlatıp onu Ali Rahmet'in yanına götürmesiyle korkusu geçti. Müjgan'ın kısa bir süre de olsa Ali Rahmet'i görebileceğini söylediğinde hızla odaya girmek için ilerledi ve kapıyı açıp girdi. Lakin Ali Rahmet'i öylece yaralı, yorgun ve gözleri kapalı görünce az önceki heyecan ve hızı gitti. Kapının önünde bir süre öylece Ali Rahmet'e baktı. Sonra yavaş adımlarla yatağın yanına vardı. Önce gözlerini Ali Rahmet'in yorgun yüzünde gezdirdi. Sonra içindeki acı ve mahçubiyetle yüzünü eğdi. Hafif bir şekilde Ali Rahmet'in elini tuttu. Kendisine bile zor duyurduğu yorgun sesiyle
H-İyisin...Daha da iyi olacaksın
Oda çok soğuktu lakin Hünkar'ın yüreğindeki ateş onu yakıyordu.
Odada makinelerin sesi ve birkaç ağlama sesinden başka bir şey duyulmuyordu...
H- Affet beni Ali Rahmet... Seninle geleceği düşlerken , ardımızda kalan enkazı unuttum ben. Engel olamadım yine..

Çok şey söylemek istiyordu. Yüreğinden kopup dilinde toplanıyordu onca sözcük. Ama sesi soluğu çıkmıyordu işte.
Elini Ali Rahmet'in elinin üstüne koydu. Odanın aksine sıcacıktı elleri. Dudakları hafif kıvrıldı. Elini okşadıktan sonra
Sonra yanağından süzülen yaşı silerek yavaşça odadan çıktı.
Odanın kapısını kapattığında kederli bir nefes alıp verdi. Sonra birilerine haber vermek için gidecekken arkasından duyduğu sesle geriye döndü.
Yılmaz, Hünkar'ın içeride olduğunu öğrenince ona hesap sormaya gelmiş, kapının yanındaki duvara sırtını yaslayarak beklemişti. Hünkar'ın içeriden çıkmasının ardından arkasından seslenerek
Y-Ne o, üzgün müsünüz!
Hünkar sakince ona dönerek
H-Anlamadım.
Y-Başaramadınız, sen ve oğlun, babamın canına kast ettiniz ama çok şükür ki başaramadınız
Hünkar içindeki acı ve yorgunlukla daha fazla onu dinlemek istemedi ve cevap verme gereği duymayarak geri dönerek yoluna devam etmeye başladı. Yılmaz onun bu hareketine daha fazla öfkelenerek hızla adımlayıp Hünkar'ın önünü kesti.

Y-Öylece çekip gidemezsiniz. Bu sefer izin vermem. Babamın canına kast ettiniz.
Hünkar derin bir nefes alıp hiddetle Yılmaz'a bakarak

H-Kimin ne yaptığını kimlerle el sıkıştığını, arkadan iş çevirdiğini zamanı gelince birbir konuşacağız , elbet. Lakin, şimdi çekil önümden burası ne yeri ne de zamanı.
Sözlerini söyledikten sonra bir hışımla Yılmaz'ı önünden çekerek oradan ayrıldı. Yılmaz arkasından kaskatı bir sinirle öylece kaldı.

41. bölüm , 41 kere maşallah 😂🧿 Yeni bölüm sizlerle! Yorumlarınızı merakla bekliyoruz ..🥰🙏🏻

Ayça & Feride 🍾

𝑩𝒆𝒏 𝑺𝒂𝒏𝒂 𝑴𝒆𝒄𝒃𝒖𝒓𝒖𝒎Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin