• Muradımız •

1.2K 63 31
                                    

B: Merhaba Hünkar Hanım.
H: Merhaba Behice Hanım

Hünkâr daha cümleye başlamadan aklından bir sürü sözcük geçti. Bu nasıl bir yüzsüzlüktü? Kulüpte ileri geri yalan yanlış konuşacak, sonra da hiçbir şey olmamış gibi yüzüne gülecek. Kendisinin anlamayacağını mı sanıyordu acaba? Bunu anlayamayacak kadar saf (!) bir kadın değildi, kesinlikle değildi hemde.

İkisi öyle kapıda bekliyorlardı. Hünkar aklındaki düşüncelere dalmış bakınıyordu
Behice kapıda olduklarını belli etmek istercesine öksürdü

H: Buyrun...

Behice sırtında üzerine giymediği ceketini ağır edayla düzelttikten sonra içeri yürüdü. Topuk sesi tüm salonu inletiyordu!

Nihayet yerleşmiştir bir yere. Hünkar'da Ali Rahmet'in her zaman oturduğu tekli koltuğa oturmuştu. Çaprazlama oturuyorlardı.

Madem böyle oynayacaktı oyununu Hünkar'da ona göre oynayacaktı. Bu kadına çoktan haddini bildirmesi lazımdı fakat boş çabalarına karşılıksız kalmak en iyisiydi. Böyle insanlar karşılık alınca kendini nimetten sanıyordu.

H: Bir şey içer misiniz ?
B: Yok yeterince içtim kulüpte, mersi...

Elini çenesinin altına koydu

H: Ee ne yaptınız kulüpte

Onun bu sorusu bir anlık Behice'yi düşündürmüştü. Tavrının ne olduğunu tam kestiremiyordu.

B: Aynı şeyler, farklı bir şey olmadı.

Hünkar ani bir sesle
H: Nazire bana çay getiriversene sana zahmet

Sanki onu dinlemiyormuşçasına söylüyordu

B: Bu arada tebrikler.
Hünkar yüzünü döndü ona doğru.
"Evlenmişsiniz. Ben Ali Rahmet Bey'den düğün beklerdim gerçi. Hem güzel olurdu. Bayadır düğün dernek yok. Bu kadar "sıkıntının arasında" içimiz açılırdı.

O gülümsemesi yine aynıydı.
H: Kısmet kendi düğününüze artık.
Hünkar daha da gülümsemeye başlamıştı.

İkili arasındaki sessizlik arttıkça hırsları da artıyordu. Nazire gelip çayı masaya bıraktı.
Hünkar çayı kendine çekerken sordu

H: Sıkıldınız siz galiba buralardan. Eğlendiremedik sizi.

Çayı ağzına götürüp bir yudum aldı
B: Yo, ben gayet eğleniyorum
H: Belli.

Hünkar her sözünden sonra gülümsemesini de katıyordu.

B: Allah mesut etsin, inşallah hep böyle gider. Bize başka bir şey demek düşmez değil mi ?
H: Öyle. Darısı başınıza Behice Hanım. Geçmişe bakmamalı insan, sizde bakmayın. Belki dördüncü de bahtınız yaver gider.
B: Öyle mi dersiniz ?

Hünkar başını salladı. Her kelime ateşlerine odun atıyordu.
Hünkar yine çayından bir yudum aldı.
B: Ben kalkayım.
H: Daha yeni geldiniz ? Sohbet ediyorduk ?
B: Başka zaman artık

İkisi de ayaklandı
H: Yine beklerim, "evime".

Hünkar elini uzattı. İkiside gülümseyerek el sıkıştılar
B: Gelirim. İyi günler

Hünkar tek kelime dahi daha etmek istemiyordu bu kadına
Başını salladı. Nazire o sırada mutfaktan çıktı
B: Görüşürüz Nazire'cim. İyi bak kendine

Nazire de bir şey söylemedi. Zaten bu evde kaldığı süre zarfında, sabrını çoktan tükenmişti o kadına karşı.
Behice kapıyı çarpıp çıktı. Hünkar bir süre bakakaldı.
'Onca derdin arasına bir de bu çıktı'

𝑩𝒆𝒏 𝑺𝒂𝒏𝒂 𝑴𝒆𝒄𝒃𝒖𝒓𝒖𝒎Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin