Ali Rahmet mahkeme celbini incelerken, Hünkar salonda sinirle volta atıyordu. Bir süre sonra Ali Rahmet elindeki celbi yavaşça masaya bırakıp sinirle volta atan karısına baktı. Sonra ayağa kalkıp karısının yanına gitti. Hünkar, Ali Rahmet'in yanına gelmesiyle volta atmayı bırakıp kocasının önünde durdu ve hüzünle gözlerine baktı. Ali Rahmet ellerini karısının iki yanağına bırakarak
A-Üzülme, her şey hallolacak.H-Nasıl?...
Sonra Hünkar yavaşça Ali Rahmet'in ellerini çekerek tekrar volta atmaya başladı ve her adımında eski öfkesi tekrar yükseldi ve sesine yansıttığı öfkeyle
H-Nasıl, hallolacak? Demir'in hiddeti hiç bitmeyecek gibi. Aklını mantığını devre dışı bırakmış resmen... Şimdi de benden davacı oluyor.
Birden durarak Ali Rahmet'ten yana dönüp yarı hüzünlü yarı öfkeli bir sesle
H-Benim olan bütün mal varlığı istiyor. Ah çocuk, ah Demir, benim olan zaten onundu. Anlamıyorum, Ali Rahmet, ne yapmaya çalışıyor? Her şeyi geçtim, ben ne yapmalıyım?Ali Rahmet, Hünkar'ın yanına gidip yavaşça elini beline sararak onu koltuğa doğru yönlendirdi. Hünkar'ı oturtuktan sonra kendisi de yanına oturup her zaman ki müşfik sesiyle
A-Demir, öfkenin rüzgarıyla savruluyor. Onun yaptıklarında mantık aramamlıyız. Ama Yaman Hanım, biz mantıklı olanı yapabiliriz.H-Nasıl?!
A-Davayı kabul etmeyerek... Yaman Hanım eğer sana da uygunsa her şeyi Demir'e devret. Böylece mahkeme görülmeden bu işi halletmişiz oluruz.
Hünkar bir kaşını kaldırıp bir süre sessizce kocasına baktı. Sonra elini masanın üzerinde duran mahkeme celbine uzattı ve gözleriyle tekrar onu incelerken öncekine göre daha sakin bir sesle
H- Dediğim gibi benim olan zaten onun.Ali Rahmet, Hünkar'ın sözlerinin ardından kolunu Hünkar'ın omzuna atarak
A-Tamam... Sen merak etme, hepsini halledeceğiz.Akşam'ın ilerliyen vakitlerinde Ali Rahmet, ortamın havasını değiştirmek ve konuyu dağıtmak için radyoyu açmıştı. Bir zaman ikisi de sessizce koltukta oturmuş, radyoyu dinler gibi kendi içseslerini dinliyorlardı. Bu durum kapının ısrarla çalınmasıyla bozuldu. Kapının çalınma sesini duyduklarında Her ikisi de tuhafsınarak birbirlerine baktılar sonra Ali Rahmet ayağa kalkıp kapıya doğru giderek
A-Akşamın bu vaktinde gelen kim ola ki?Hünkar bu öylesine sorulmuş soruya hiçbir cevap vermeyerek o da Ali Rahmet'in ardından kapıya geldi. Ali Rahmet kapıyı açtığında karşısında Hikmet amcayı görünce şaşırarak
A-Hikmet amca, hayırdır inşallah?Hikmet sıkıntıyla nefes vererek
H.a- Sonu hayır olur, İnşallah.
dedi ve Ali Rahmet'in kolundan tutup onu yavaşça çekiştirerek
H.a- Hadi, içeri geçelim de anlatayım.Sonra Hünkar'la göz göze geldiğinde ona da gözleriyle işaret verdi ve beraber salona geçtiler. Hikmet amca koltuğa oturduğunda masanın üzerindeki celbi görünce şaşırarak Hünkarlara bakarak
H.a-Size de mi celb geldi?Hünkar da aynı şaşkınlıkla Hikmet amcaya bakıp hiddetlenen sesiyle
H-Nasıl yani? Demir, sana da mı dava açmış?H.a-Demir mi? Bu celb Demir'den mi?
H-Evet, sana ne suretle geldi ki celb?
Hikmet amca sinirle tebessüm edip, babacan bir tavırla elini Hünkar'ın omzuna koyarak
H.a- Hatırlar mısın, rahmetli baban hep "Dertler bir bir atılmıyor, satam dedim satılmıyor" derdi... Ne de doğru dermiş. Siz bana Demir ne yapmış onu deyin hele, sonra ben anlatırım.Hünkar masanın üztündeki kağıtı alıp Hikmet amcaya uzatarak yarı hüzünlü bir sesle
H- İstersen kendin okuyabilirsin, amca.Hikmet amca başını olur manasında sallayıp kağıdı eline alıp hızla açarak okumaya başladı.
Okumayı bitirdiğinde kağıdı sinirle katlayarak masanın üzerine atıp Ali Rahmetlere dönerek
H.a- İşe yarayacağını bilsem, yaşına başına bakmadan iki kulağımdan tutup tavana çivilerdim ama bu koca eşşeğe fayda etmez.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝑩𝒆𝒏 𝑺𝒂𝒏𝒂 𝑴𝒆𝒄𝒃𝒖𝒓𝒖𝒎
Fiksi PenggemarBüyür çınar gibi zahmetle şanlı sevdalar ; Bahara geç kavuşur ,sevgilim ,büyük dağlar ! 🖤