1 • 25

4.9K 567 343
                                    

"Bu nasıl mutfak amına koyayım, çöl gibi. Su bile yok!" Jisung Minho'nun da duyabilmesi için yüksek sesle konuşuyordu. Sinirlenmişti. Alt tarafı bir paket cips ve kola alıp içeri geçecekti ama bir türlü bulamıyordu.

Bunun üzerine Minho da "Kıçım kadar yer zaten, ne bu kadar uzun sürdü?" diye homurdanarak mutfağa girdi.

Kendinden emin adımlarla Jisung'un yanına geldi ve yanındaki dolabı açarak "Burada." dedi içini işaret ederek. Şu dolabı açmak çok mu zordu yani?

"Ben burada hiçbir şey göremiyorum." Jisung'un artık sabrı taşmak üzereydi. Boş dolabı göstererek artistlik taslıyordu kendisine.

"Nasıl ya?" Minho şaşkınca dolaba baktı. Gerçekten de boştu. "Sikeyim."

Olayı nasıl toparlayacağını bilemezken Jisung mutfaktan çıkmıştı bile. Daha fazla orada kalmasının bir anlamı yoktu zaten. Minho da özür dileyerek peşinden ilerlerken durdu ve Minho'ya döndü. "Sen yemek yemiyor musun? O nasıl mutfak lan?" diye sordu. Takıldığı tek detay bu olabilirdi.

Minho ensesini kaşırken "Ramen var." diye geçiştirdi. Yemek yapmak için fazla üşengeç biriydi.

Jisung sinirini yatıştırmak için derin bir nefes aldı ve gözlerini devirdi. Karşısındaki gencin bu kafayla nasıl bu zamana kadar yaşadığını çözemiyordu.

"Yürü gidiyoruz." diyerek portmantoya doğru adımladı Jisung.

Ceketini üstüne geçirirken Minho ona anlamayan gözlerle bakıyordu. Ciddi olduğunu anladığında ise "Nereye?" diye sormuştu. Amacını çözememişti bir türlü.

"Ebeni ziyarete. Seni neden doğurduğunu sorgulayacağız beraber. Bu kafayla çok bile yaşamışsın."

Minho hala anlamıyordu. Jisung'un bazen şaka mı yaptığı yoksa ciddi mi olduğu anlaşılmıyordu gerçekten.

Jisung Minho'nun ceketini de alarak üstüne attı ve "Gelmiyorsan tek başıma gidiyorum markete?" dedi soru sorarcasına. Kendisini yalnız göndermeyeceğini biliyordu, sadece kendine gelmesini istiyordu.

Minho sonunda kendine gelirken "Geliyorum." dedi ve ceketini üstüne geçirdi. Sanki itiraz etse kolu kırılacakmış gibi hissediyordu. Sinirli hali gerçekten de korkutucu görünüyordu.

-

"Çek ellerini aptal, sikerim belanı."

Elinin üstüne vurulmasıyla beraber yüzünü buruşturarak elini geri çekti Minho. Amacı sadece bir paket ramen almaktı ama Jisung izin vermiyordu.

"Yemek yapamıyorum ki, aç mı kalayım yani?" dedi dudaklarını büzerek. Aklınca şirinlik yaparak Jisung'u yumuşatacaktı.

Jisung saniyelik olarak Minho'nun büzdüğü dudaklarına bakarken hemen bakışlarını geri çekti ve boğazını temizledi. "Sadece 3 paket, daha fazlasına izin yok." Bakışları rafların arasında geziniyordu, sanki bir şey arıyormuş gibi yapıyordu ama o Minho'dan kaçıyordu sadece.

Aklına dudaklarının yumuşaklığını hissettiği o gün gelmişti çünkü. Fazlasıyla etkilenmişti o gün Minho'dan. Asla dönüp bakmadığı genç, o gün kalbini çarptırmıştı. Gözlerini ondan alamıyordu artık ama belli etmekten de çekiniyordu.

Minho ise olanların farkında bile değildi. Ramenlere odaklanmıştı. Seçtiği 3 paketi alışveriş arabasına attı ve ellerini ceplerine koyarak abur cubur reyonuna doğru ilerlemeye başladı.

Jisung ne zaman tuttuğunu anlamadığı nefesini salarken derin bir nefes aldı ve sebzelerin olduğu tarafa geçti. Şimdilik ayrı kalmaları kalp sağlığı için daha iyi olabilirdi.

-

Gerekli malzemeleri almış, Minho'nun evine varmışlardı. Şimdi ise aldıkları malzemeleri yerleştirmekle meşgullerdi.

Minho elindeki havucu kemirirken "İyi hoş, bir sürü şey aldık da, bunlar boşa gidecek." dedi. Dolapta çürüyüp gideceğini çok iyi biliyordu, çünkü yemek yapmayı bilmiyordu.

Jisung gayet rahat bir tavırla "Ben yaparım." dedi. Ardından cümlesini devam ettirdi. "Benimle beraber yaoi izlediğin süre boyunca yaparım, sen de öğrenmiş olursun. Teşekkür olarak sayarsın."

Bu teklif Minho'nun da hoşuna gitmiş ve kabul etmişti. "Olur. Peki bugün menüde ne vardı şefim?"

Jisung gülümsedi ve elindeki brokoliyi gösterdi. Minho kaşlarını çatarken "İnek miyim lan ben? Ot yemem, başka bir şey yok mu?" diye homurdandı.

"Yok. Artık sen de bir ineksin, her gün yeni bir ot yedireceğim sana."

Yıkadığı brokoli, havuç ve pancarı köşeye bırakırken Minho dikkatlice onu izliyordu. Gözlerini bir an olsun üstünden ayırmamıştı. Kendisine neden yardım ettiğini çözemiyordu, merak ediyordu ama soramıyordu da. Alacağı cevaptan korkuyordu.

Jisung sebzeleri rendeleyip tavaya bırakırken "Neden bana öyle bakıyorsun?" diye sordu çatılı kaşları eşliğinde. Bu biraz rahatsız ediciydi, odaklanmasını zorlaştırıyordu. Bakışları kalbinin hızlanmasına sebep oluyordu.

"Öğrenmeye çalışıyorum. Sen söylemiştin." diye bir açıklama sundu Minho. Yalandı ama en mantıklı açıklama buydu şu anlık.

"Dolaptan yoğurdu çıkar ve bana yardım et o zaman."

Minho oturduğu yerden kalktı ve Jisung'a yardım etmeye başladı. O ne derse eksiksiz bir şekilde yapmaya çalışıyordu. Beraber mutfakta olmak hoşuna gitmişti. İlk defa yemek yapmaya çalışmaktan bu kadar zevk almıştı.

-

"Bir daha hiçbir güç beni o mutfağa sokamaz!" Yorgunluktan ölmüş olan bedenini kanepeye bırakırken sızlanıyordu Minho. Jisung ona fazla iş vermemesine rağmen çok yorgun hissediyordu kendini. Yemek yapmanın bu kadar zor olduğunu bilmiyordu.

Jisung da gelip Minho'nun yanına oturdu ve "Yemekleri dolaba kaldırdım. Sana en az 3 gün yeter." diyerek televizyonu açtı. O da yorgun hissediyordu.

Minho bir şey demeden sehpanın üstündeki cips dolu kaseyi kucağına aldı ve televizyona odaklandı. İlk defa yaoi içerikli bir seriye başlayacaktı ve kendini tuhaf hissediyordu.

Jisung aniden yerinden kalktı ve "Benim acil bir işim çıktı, gerçekten özür dilerim ama başka zaman izlesek olur mu?" diye sordu. Bu 2 olmuştu ve Minho istemsizce şüphelenmeye başlamıştı. Kötü bir şey olmasından korkmuyor değildi.

"Olur, sorun değil."

-

yazamıyorum amk sinir oldum yakınlaşmıyorlar bir türlü

Gay Porn // Minsung (Tamamlandı) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin