1 • 31

4.3K 534 157
                                    

Jisung's POV

"İstediğiniz belgeleri getirdim Bay Park. Tüm sınıf eksiksiz bir şekilde doldurdu."

Bay Park elimdeki dosyayı aldı ve düzenlediğim belgeleri incelemeye başladı. Yüzünde tatminkar bir gülümseyiş yer edinirken rahat bir nefes verdim. Sonunda kurtulmuştum. Yani umarım.

"Çantamda 3-1 sınıfına ait belgeler var. Onları da düzenlememe yardımcı olur musun?"

İşin ucunda fazladan puan olmasaydı eğer, asla katlanmazdım şu adama. Sanki ayakçısıydım-

Küfür etmemek için kendi içimde büyük bir savaş verirken etrafıma bakındım ama adamın çantası görünürde yoktu. "Çantanız nerde?"

Bay Park yanındaki sandalyeye baktıktan sonra bana döndü ve "Sanırım sınıfta unuttum. Getirebilir misin?" diye sordu. İşte bu duymak isteyeceğim son şey bile değildi.

"Ama-" demiştim ki durdum. Henüz Minho ile yüzleşmek için hazır bile değilken onun sınıfına nasıl gidebilirdim ki? Peki bunu karşımdaki adama nasıl anlatabilirdim? "Peki Bay Park."

Öğretmenler odasından çıktıktan sonra sırtımı duvara yasladım, duvardan destek alarak ayakta durmaya çalışıyordum. O anları hatırlamak bile bacaklarımın titreyişine sebep olurken onu görmeyi nasıl kaldıracaktım?

Derin bir nefes aldıktan sonra duvardan ayrıldım. Teneffüstü, sınıfta olmayabilirdi. Bu ihtimale sıkı sıkıya tutunarak sınıfına doğru adımladım.

Evren bana kocaman bir gülümseyiş armağan etmişti. Minho sınıfta değildi çünkü. Rahatlayarak öğretmenin masasına doğru adımladım ve çantayı alarak sınıfın çıkışına yöneldim. Buradaki işim bitmişti. İşin iyi tarafı ise Minho ile karşılaşmamıştım.

Sınıftan çıkmış, koridorda ilerlerken bana seslenen kişiyle beraber donup kaldım. Minho ile karşılaşmadığım için erken sevinmiştim sanırım. İşte şimdi büyük bir sıçıştaydım.

Kollarımda büyük bir ağrı hissederken gözlerimi yumdum sıkıca. Kesik kesik nefes alırken yeniden açtım gözlerimi ve arkamı döndüm. Tüm gün kaçtığım kişi şu an tam karşımda duruyordu.

"Konuşabilir miyiz?" diye sorduğunda bacaklarım çoktan jole kıvamına geçiş yapmıştı bile. Ayakta durmakta zorluk çekiyordum, boşlukta asılı kalmış gibiydim.

"Meşgulüm." diyebildim kendimi zorlarken. Anlaması içinse elimdeki çantayı havaya kaldırmıştım.

"Öğle arası arka bahçede. Bekliyor olacağım." dedi ve cevap vermeme bile izin vermeden gözden kayboldu. Ne bok yiyecektim ben şimdi?

-

"Suffle varmış bugün tatlı olarak." dedi Jaemin kocaman gülümserken.

Mark kaşlarını çatarken "Sen nerden biliyorsun lan değişik?" diye sordu. Hepimizin aklındaki ortak soruyu dile getirmişti.

Jaemin ise gayet rahat bir tavırla "Yoon Hee'm söyledi." dedi ve gülümseyişini genişletti. Bu çocuk iflah olmaz bir aptaldı.

Mark bu cevap üzerine Jaemin'in kafasına vurdu ve "Lan yavşak, kadın annen yaşında! Düzgün konuş." diye azarladı. Haklıydı da. Okuldaki çalışanların çoğuyla baya samimiydi Jaemin. Özellikle de yemekhanede çalışan Bayan Oh ile. Gerçi, bunu çıkar uğruna da yapıyor olabilirdi. Jaemin'den her şey beklenirdi.

Jeongin güldü ve "Bayan Oh ona böyle seslendiğini biliyor mu?" diye sordu. İşte şimdi gelecek olan tehditi çok iyi hissedebiliyordum.

"Size ne olum bizim ilişkimizden. Kendi işinize bakın."

İlişki?

Neyse, sonuçta o Jaemin'di. Fazla düşünmemek lazımdı söylediklerini.

Zilin çalmasıyla beraber "Ben yemekhaneye gidiyorum." diyerek ayağa kalktı Jaemin. Ardından "Yoon Hee'm beni bekler." dedi altını çizdiğini belli ederken.

Salak.

Mark ve Jeongin de ayağa kalkarken hala sırasında oturan bana döndüler. "Sen gelmeyecek misin?"

Hala ne yapacağım konusunda kararsızken ayağa kalktım ve "Geliyorum." diyerek peşlerine takıldım. Belki bu yaptığımla Minho'yu sinirlendirmiş olacaktım ama şu an için umrumda değildi. Onunla yüzleşmek için hazır hissetmiyordum kendimi.

Koridorda ilerlerken Felix de koşarak yanımıza geldi ve bu şekilde kadro tamamlanmış oldu.

Beraber yemekhaneye indik ve uzun bir sıranın ardından yemeklerimizi alarak boş masalardan birine kurulduk. Masadakiler derin bir sohbet eşliğinde yemeklerine odaklanmışken benim aklım hala beni bekleyeceğini söyleyen Minho'daydı. O yüzden iştahım da keyfim de kaçmış durumdaydı.

Telefonuma gelen bildirim sesiyle beraber sıçradım. Düşüncelerime o kadar odaklanmıştım ki dış dünyayla olan bağlantımı koparmış gibiydim.

Masadakilerin tuhaf bakışlarını umursamadan telefonumu çıkardım ve gelen mesaja baktım. Minho'ydu, siktir.

-

Minho:
neden benden kaçıyorsun

-

Masadan kalktım ve açıklama yapma gereği duymadan yemekhaneden çıktım. Kaçmak çözüm değildi. Kaçtıkça daha çok içine çekiliyordum çünkü. Yüzleşmeliydim. Zor olacaktı ama denemeliydim en azından.

Dediği gibiydi, arka bahçede benim gelmemi bekliyordu. Sanki geldiğimi hissedermiş gibi anında bakışları beni bulmuştu. Nefesim kesilecekmiş gibi hissederken durdum. Bakışları altında ezilecekmiş gibi hissediyordum.

Benim hareket edemediğimi anlarmışçasına ağır adımlarla yanıma geldi. Her adımında kalbim biraz daha hızlanıyordu. Göğüs kafesim olmasaydı, kalbimin onun için çarpışını görebilirdi de göğüs kafesim bunu gölgeliyormuş gibi hissediyordum. Aynı çizgi filmlerdeki gibi.

"Sorumluluk sahibi sanırdım seni. Peki beni öptükten sonra neden sorumluluk almadın?"

Gay Porn // Minsung (Tamamlandı) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin