Ağlamamalıydım... Ben bu dünyadaki herkesten çok daha güçlüydüm, bunu da atlatabilirdim elbette. Her zaman her şeyin üstesinden geldim, dolunayın da üstesinden gelebilirdim.
Derin bir nefes aldım. Güçlü olduğumu düşünmek korkumu hafifletmeye yetmiyordu. Çok korkuyordum, her kurdun dolunaydan korktuğunu annemden dolayı biliyordum.
Austin bütün kemiklerimin kırılacağını söylemişti. Ama annem bana dolunay günlerinde ona ne olduğu hakkında hiç bir şey söylememişti, ben de sormamıştım zaten çünkü çok acı çektiğini biliyordum. Şimdi ise soramadığım kadar beni korkutan dolunayı bizzat yaşayacak mıydım? Annem ve babama anlatabilir miydim? Ama eğer öğrenirlerse birini öldürdüğümü de bileceklerdi. Babam her ne kadar bunu sorun etmese de annem nasıl tepki verirdi bilemiyordum. Lanet olsun neden lanet hakkında beni haberdar etmemişlerdi!
Babama daha öncesinde insanlara zarar verdiğimi söyleyebiliyordum. Sonuçta babam da bu evrelerden geçmişti öyle değil mi? Çok fazla insan öldürdüğünü biliyordum, o da kurda dönüşmüştü. Ahh! Babam sadece bir kez dönüştüğünü söylemişti. Lanetin ortaya çıkması için bir kez kurda dönüşmesi yeterliydi.
Belli bir yaşa gelince lanetin ortaya çıkacağını zannetmem benim değil onların suçuydu, beni uyarmalılardı!
Elimi alnıma vurup sakinleşmeye çalıştım. Birilerini suçlamak dolunayda dönüşmeyeceğim anlamına gelmiyordu. Olan olmuştu bir kere.
Eve geldiğimde adımlarım eve doğru yürürken durdum. Ormana gidip dönüşebileceğin uygun bir yer bakmalıydım.
"İnan bana dolunay tam tepeye ulaştığı zaman neresi olursa olsun dönüşeceksin."
Austin'in bu sözleri aklımdan çıkmıyordu. Kendime bir yer bakmak bir işe yaramayacaktı. O an her neredeysem dönüşecektim ve buna asla engel olamayacaktım.
Korkuyorum, ama geçecek öyle değil mi?
Eve girince yönümü direkt olarak mutfağa çevirip dolaptan kan torbasını aldım. Dişlerimin arasından sızan kan beni rahatlatmıştı. Şu an için bana en iyi gelen şey oydu.
Mutfaktan çıkıp biraz aklımın dağılmasını yardımcı olması için televizyonu açtım. Yarım saat boyunca açtığım her kanalı sıkılarak değiştiriyordum. Kapının çalışıyla kapıya gidip hemen açtım. Can sıkıntısından kafayı yiyecektim.
"Ken."
Elini ensesine koymuş çekingen gözlerle bana bakan çocuk konuşmaya başladı. "Merhaba, girebilir miyim?"
"Seni daha önce davet etmiştim, unuttun mu?" diyerek samimi bir şekilde gülümsedim.
İçeriye girerek koltuğa oturdu. "Bir şeyler içmek ister misin?" diye sorduğumda düşünceli görünüyordu. Başını iki yana sallayıp beni reddetti. "Seninle bir şey konuşmak istiyorum, otursana."
Yanına oturup meraklı gözlerle ona baktım. "Evet, seni dinliyorum Ken."
"Jessy, söze nasıl başlayacağımı bilmiyorum. Okula geldiğinden beri neredeyse 4 gün oldu ve her günün benim yüzümden acı çekerek geçti. Kurtboğan yüzünden ölebilirdin de. Benimle konuşmak istemezsen bunu anlarım, çünkü gerçekten çok aptalım. Başına dert açmak istemezdim ama bunu bir daha yapma olur mu? Bir daha beni kurtarabilmek için kendini tehlikeye atma. Yani... ben seni kaybetmek istemem."
Ah yine o duygusal konuşmalarından yapıyordu. Tek istediğim bu defa da beni öpmeye çalışmamasıydı.
"Sen benim arkaşımsın Ken. Ne olursa olsun ben arkadaşlarımı yalnız bırakmam. Yine olsa yine aynı şeyi yapardım." dediğimde gözlerinden bir an olsun şaşırmış bir ifade geçti. Ama bunu hemen düzeltip gülümsedi. "Teşekkür ederim."
"Peki Ken, bu sefer ben sana bir şey soracağım." dediğimde bir şey söylemeden devam etmemi bekledi. "Austin olayında ilk kim saldırdı?"
Austinin adını duyar duymaz kasılan çenesi birbirlerini hiç sevmediklerini gözler önüne seriyordu. "O baş belasının adını nereden biliyorsun sen?"
"Karılaşmıştık bir kere, sen soruma cevap ver."
"Ben saldırdım." diyerek cevapladı.
"Neden peki?" dediğimde bu konu onu rahatsız ediyor gibiydi. "Neden olduğu önemli değil."
"Ne demek önemli değil Ken, seni öldürüyordu!"
"Aslında bakarsan..." diyerek ayaklandı. "Benim gitmem gerekiyor."
"Pekala kaç bakalım Ken." dediğimde gülümseyerek kapıya yöneldi. Ayağa kalkıp yolcu etmeye tenezzül bile etmemiştim. Sorumun cevabını vermediği için beni çok sinirlendirmişti.
----
Yeni bir güne uyanmış olmam beni mutlu etmiyordu. Gözlerimi açtığım her bir gün dolunaya bir adım daha yaklaşıyordum. Ne yapacağımı bilmiyordum bu yüzden daha fazla strese girmemek için okula gitmeyecektim. Aslına bakarsanız o anki verdiğim ani bir kararla ailemi görmeye karar verdim. Dolunaya kadar orada kalacaktım.
Hızla eşyalarımı alıp yola koyuldum. Birkaç saatin ardından eve ulaştığımda annemi gördüm. "Jessy!" diyerek bana sıkıca sarıldı. "Seni özledim tatlım, neden geleceğini haber vermedin?"
"Sizi özledim, bir kaç gün burada kalabilir miyim?"
Annem şefkatle gülümsedi. "Tamam ama haftaya gitmelisin, devamsızlığını yükseltme."
Başımı olumlu anlamda salladım. Dolunay gelmeden gidecektim. O gün yalnız olmam gerekiyordu.
1.Gün: Sakin olmalıyım.
2.Gün: Babama söylemeli miydim?
3.Gün: Korkma Jessy, her kurt bu evreden geçer!
4.Gün: Lanet olsun çok az kaldı!
5.Gün: Anneme söylemeliyim!
6.Gün: Hayır kesinlikle onlara söyleyemem, lanet olsun çok korkuyorum!
7.Gün: Çok geç, kendi başımın çaresine bakmalıyım.
Çünkü yarın dolunay var...
BÖLÜM SONU...
HELLLOOOO!!
Evet diğer bölümde Jessy dönüşecekkk, ne düşünüyorsunuuzz?(Lütfen spoi vermeden cevap verelim çünkü aramızda daha önce kitabı okumamış arkadaşlarımız varr❤️)
Sonraki bölğme kadarr kendinizee çokk iyi bakınn🖤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vampir Okulu
Vampire12.07.2020 tarihinde hayatını kaybeden, asıl yazar Hilalkvv anısına... Karakterlerini ve kitabını yeniden yaşatabilmek adına... Yazan: Hüsnegül Hiltan Destekçi ve yardımcılar: Tuğba, Gülsüm