"Tişörtümü daha sonra verebilirsin."
Arabadan inerken söylediğim şey üzerine sırıttı. "Bende de kalabilir."
Omuz silktim. "Farketmez."
Okula doğru yürüdüğümüzde adımlarımı bir anda durdurdum. Austin beni fark edince olduğu yerde arkasını dönüp soru sorar bakışlarını gözlerime çıkardı. "Ne oldu?" diye sorduğunda kulaklarımı dikmiş seslere odaklanıyordum.
"Sadece dinle..."
İkimiz de duyu yeteneklerimizi kullanıp seslere odaklanırken gergindim.
"İnanılmaz, bir kurt adam ve melez kız mı?"
"Melez kız hızlı çıktı."
"Kurtlar ne zamandan beri vampirlerle takılıyor?"
"Neden birlikteler?"
Daha fazla dayanamayarak silkelendim. Bu ve bu gibi daha bir çok şey konuşuluyordu ve bütün bunları benim duymadığımı düşünülmesi sinirlerimi bozuyordu. "Neden sadece konuşuyorlar?" diyerek Austin'e diktim gözlerimi.
"Konuşmaktan başka bir şey yapamazlar zaten." dediğinde tıpkı benim gibi o da dişleri arasından konuşuyordu. "Bu arada..." dediğinde kendini toparladı. "Teşekkür ederim melez kız."
Umursamaz görüntümü yeniden takınarak omuz silktim. "Ben teşekkür ederim."
Okuluma doğru ilerlerken Austin'i arkamda bırakmıştım.
Okuldan içeri girer girmez duyduğum tanıdık kokuyla gözlerim hemen sahibini aradı. Aradığım kişiyi hemen bulmuştum. Şaşkınlıkla koşup boynuna atladım. "Baba!" diye neredeyse çığlık attığımda devam ettim. "Burada ne işin var?"
Geri çekildiğimde kaşları çatıktı. "Seni özlediğim için geldim ama hiç güzel bir manzarayla karşılaşmadım."
"Ne oldu?" diye sorduğumda zaten çatık olan kaşlaro daha da çatıldı.
"Dün okula gelmemişsin." dediğinde gerilmiştim.
"Dinlenmek istedim." diyerek sakin bir şekilde yanıtladım.
"Ne zamandır yoruluyorsun?" diye sesini yükselttiğinde ne diyeceğimi bilemedim. Haklıydı. Biz yorulmazdık.
"Şey..." diyerek zaman kazanmaya çalıştım. "Acıkmıştım ve evde kan yoktu. İnsanlara zarar vermek istemedim, o yüzden okula gelmedim."
Cevabımla birlikte biraz daha sakinleşmiş gibiydi. "Bana söyleseydin, ben getirirdim."
Daha sonra aklına bir şey gelmiş gibi kaşlarını çattı. "Bir saniye, okulda kan vermiyorlar mı?"
Öfkeyle bakışlarını hızlıca profesör Dylan'a çevirdi. Profesörün, babamın sinirli gözlerini görünce gerildiğini fark ettim. Hızlıca kendini toparlayıp söze girdi.
"Elbette veriyoruz Bay Micheal. Her öğlen öğrencilerimize mutlaka kan veririz. Belli ki verdiğimiz kanları Jessy içmiyor."
İkisinin de bakışları bana dönmüştü. Profesörün bu sözüyle bu sefer de ben gerilmiştim. Kendimi bu durumdan kurtaracak bir şeyler düşünmeye çalıştım. "Hepsi bayat baba."
Babam söylediklerimi duyunca kaşlarını tekrar çatarak sorar bakışlarını profesör Dylan'a yönlendirdi.
"Böyle bir şeyin olması imkansız. Hastaneyle özel bir anlaşmamız var. Kanlar hastaneden günlük olarak gelmektedir Bay Michael. Dilerseniz sizi kanların bulunduğu yere götürebilirim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vampir Okulu
Vampir12.07.2020 tarihinde hayatını kaybeden, asıl yazar Hilalkvv anısına... Karakterlerini ve kitabını yeniden yaşatabilmek adına... Yazan: Hüsnegül Hiltan Destekçi ve yardımcılar: Tuğba, Gülsüm