(Media:Jung Yong Hwa)
Yong Hwa yüzünde mahcup bir gülümseme, üzerinde mavi blazer ceketle karşımda oturuyordu.
"Evet siz tanıştığınıza göre artık ben işimin başına dönebilirim."
Yong Hwa ayağa kalktı.
Başkan ekledi.
"O size emanet."
Hwa bana baktı.
"Siz merak etmeyin."
Midemde kelebekler dans ediyordu.
"Tamam o zaman akşam görüşürüz. "
Başkan gittikten sonra masaya bir sessizlik çöktü.
"Akşam 8 de hazır ol."
"Neden? "
Hwa araya girdi.
"Akşam kutlama partisi var."
"Ne için? "
"Senin aramıza katılışını."
Jong Hyun kahkahayı patlattı.
"Senin şerefine ama senin haberin yok."
Herkes akşam ki partiye hazırlanmak için kalktı.
Min Hyuk, Kang' a döndü.
"Hyung (erkeklerin abi demesi) Burçe' yi sen mi götürüyorsun? "
"Evet."
"Bundan sonra bizimle gidip gelmesi gerekmez mi? "
Bu soru kalbimin teklemesine sebep olmuştu.
Üyeler ona bos gözlerle bakınca açıklamada bulundu.
"O da Cnblue ailesinden."
Hwa biraz düşündükten sonra "Evet." Dedi ve Kang' a döndü.
"O artık bizimle."
Kang' ın yüzünden belli belirsiz bir gölge geçti.
"Ama...benim ilgilenmem söylendi. "
"Bundan sonrasını biz hallederiz. " dedikten sonra Kang' ın omzuna dokundu Jong Hyun.
"Evini bilmiyorsunuz ama.."
"Bizim şoföre tarif ediver."
Kang kıpkırmızı bir şekilde çıktı. 'Oh olsun! '
"Hadi gidelim."
Sanki bulutun üstünde gibiydim. Dördünün ortasında ilerliyordum. Herkes imrenerek bana bakarken bu rüyayı şirketin etrafında toplanan hayran grubu bozmuştu. Kang kapının önünde sırtını duvara yaslanmış, ayaklarını uzatmış, elleri çenesinde son derece cool bir şekilde duruyordu. Bizi görünce ukala ukala baktı.
"Burdan Burçe' yi nasıl çıkaracaksınız? "
Üyeler endişeli endişeli bakarken Kang son derece ukalaydı.
"Onlar bizim hayranlarımız, düşman değiller. Burçe de artık bizimle. " dedi Min Hyuk.
Hwa onu destekledi.
"Ne kadar ertelenebiliriz ki, o da bizimle gelecek."
Kang' ın gülümsemesi dondu.
"Jung Shin, Burçe' nin yanından ayrılma. "
Jung Shin bana baktı ve yumruğunu kaldırdı. Gülümsedim. Biz artık aileydik.
Bağrışlarla ve sıkış tepiş çıktık. Hatta bir aralık Jung Shin' in tepesine çıktım.
Arabaya bindiğimizde savaştan çıkmış gibiydim.
"Her zaman böyle mi olur? "
Jung Hyun gülümsedi. Resmen içim ısındı.
"Yani böyle kalabalık olur ama önlem alırız. Bu sefer hazırlıksız yakalandık."
Min Hyuk girdi bu sefer de araya.
"Hem bu sefer senin için de gelmisler. Daha ilk günden destekçilerin var."
Gülümsedim.
"Bende sizin destekçinizim."
Hepsi bana birer tebessüm verdikten sonra eve geldik.
"İsterseniz siz de gelin. Bizde adettir size Türk kahvesi yaparım.
Kahve diyerek Hwa' yı en zayıf noktasından vurdum.
Eve geldiklerinde hepsi evimi çok beğendiklerini söyledi.
Min Hyuk her yeri iyce inceledi.
"Evin güzelmiş ama bizimle de kalabilirsin."
Diğerleri duraksadı.
"Hyung o kız..."
Bu konuyu kapatmak istedim.
"Kahveyi nasıl buldunuz? "
"Harika."
"Bizde kahve çok önemlidir. Kahvenin 40 yıl hatrı vardır."
Jung Shin korkarak bana baktı.
"Ne demek oluyor yani? "
"40 yıl boyunca beni kırmayacaksınız, istediklerimi yapacaksınız. "
"Ama sen bizi tuzağa düşürdün."
Kahkahayla güldük. Gerçekten artık bu duruma inanamıyorum. Ben onlarla beraber gülüyorum.
Hepsi akşam hazırlanmak üzere kalktı. Ve şimdi en önemli soru Acaba Ne Giysem? Tam da moda programları gibi oldu. Gardırobumun başına geçtim. Gözler benim üstümde olacağı için dikkat çekmeye gerek yoktu. Beyaz ve turkuaz karışımı elbiseyi giydim, saçlarımı da maşa yaptım.
Ayna da görüntümü izlerken kapının sesiyle irkildim. Hızlıca aşağı indim. Karşımda Kang duruyordu.
"Girebilir miyim? "
"Tabi."
İçeri geçip oturduktan sonra beni süzdü.
"Harika görünüyorsun."
"Teşekkür ederim. Ne içersin ?"
"Yok ben bişey istemiyorum, zaten vaktim de yok..." duraksadı. Yutkundu. Bende sorgularcasına ona baktım.
"Ben özür dilemek için geldim."
Yüzüme umursamazca bir ifade takındım.
"Ne için? "
"Ramen yemeye gittiğimizde, sana bağırdığım için. "
"Önemi yok."
"Bak ben gerçekten..."
Yanına gidip oturdum. Ellerini avcumun arasına aldım.
"Önemli değil gerçekten. "
Gülümsedi.
"O zaman eskisi gibi birlikteyiz. Akşama seni alırım. "
Şaşırdım.
"Kang... onlara sözüm var. "
Yüzünden belli belirsiz bir gölge geçti. Kapıyı çarpıp çıktı. Mutluluktan uçmak diye bi şey varsa ben penguenim. Aşık olduğum adamla yakınlaşırken, burdaki tek arkadaşım ve yardımcımdan uzaklaşıyordum.
'Çoğu seyi kazanırken bazı şeyleri kaybedersin. Hayatta öğle seçimler yapki kazandığın şeyler kaybettiklerine değsin.' felsefesine uyarak oturduğum yerden kalktım. Tam da bu sırada kapının çalması bir oldu.
Kapıyı açtığımda şoför ağzını açarak bana baktı. Galiba çok güzel olmuştum. Üyeler karşıda arabanın yanında beni bekliyorlardı. Onların yanına doğru yürümeye başladığımda hepsi şaşkınlık ve hayranlıkla bana bakıyordu. Jung Shin hızla yanıma geldi ve tek kelime etti "Galiba cennetten düştünüz. Bir yeriniz acıyor mu? "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OPPAMLA HAYALLERIMIN PEŞİNDE
SonstigesFNC Entertainment şirketinde Cnblue grubunun yardımcısı olarak işe alınan Boice fanın geçen günleri... Kendinizi Burçe' nin yerine koyun ve keyifle okuyun ^_^