Tam da YongHwa' yla öpüşecekken çalan alarma lanet okuyarak uyandım.
Bir süre yatağın içinde uzandıktan sonra ikinci alarmda çalınca keyifsizce yerimden kıpırdandım.
Banyoya gidip genel ihtiyaçlarımı giderdikten sonra gardırobumun karşısına geçtim. İlk defa bana bu kadar boş gelen gardırobumla bakıştıktan sonra karayipler mavisi diz kapağımdan bir karış uzun etek ve üzerine de krem rengi tişörtü giydim.
Aşağıya inip kendime sandviç hazırlamaya başladım. Sandviçi ısırarak evde gezinmeye başladım. Ve beklenen sonuç, salonun ortasında kalan fincanlar. YongHwa aklımı başımdan aldığı için onları kaldırmaya fırsat bulamamıştım. Onları da kaldırdıktan sonra odama çıktım.
Krem rengi çantamın içine gerekli eşyaları doldurduktan sonra yine krem rengi ayakkabılarımla tamamladım.
Makyaj aynamın karşısına geçtiğimde yüzüme sadece krem sürmekle yetindim. Hafif bir rimel ve parlatıcı, ışte hazırım. Kore' deki kızlar çok fazla makyaj ve bakım yapıyorlar. Fakat Türk kızları daha sade oldukları için Koreli erkekler Türk kızlarını çok masum buluyor. Bu tespiti bozmamak adına saçlarımı da fırçalayıp olduğu gibi bıraktım.
Havanın güzel olmasından faydalanıp dışarı çıktım. Çoktan bazı çocuklar okula gidiyordu bile. Biraz daha dışarda durduktan sonra araba geldi.
Aslında ufaktan heycanım vardı. YongHwa benden yani aramızdaki durumdan bahsetmiş olabileceği düşüncesiyle biraz huzursuz olsam da bunu yansıtmayacak şekilde arabaya bindim.
Ve hazin son, üyeler uyuyor. Sen o kadar kalk hazırlan, sonuç ; hüsran-feryat- figan...
Ölü gözlerle etrafı süzerken MinHyuk gülümseyerek bana baktı.
"Oh, noona günaydın! "
"Günaydın! "
MinHyuk uykusuna geri dönerken acıyla iç çektim. Hayatımı 10 sene ileriye yada geriye almak istiyorum Dudu peri yardım et. Acaba o zaman ne olacak? Belki de benim hayalimi süsleyen YongHwa' yken sandalye de bağdaş kuran bir adamla evleneceğim. Evlenmek sorun değil, eğer evleniyorsam vardır bir bildiğim. Benim derdim bunca üzüntüyü boşuna yaşamamak. Şoföre seslenip beni indirmesini, ufak bir işimin olduğunu söyledim.
Arabadan inerken ofis zaten 5 dakika uzaklıktaydı. Beni umursamayan insanlarla birlikte gitmektense sığıntı gibi, yürümeyi tercih ederim.
Topuklu ayakkabının çıkardığı seslerle birlikte söylene söylene ilerlerken insanlar bana tuhaf bakışlar atmayı da unutmuyorlardı. Hiçbirini takmamaya çalışarak yan taraftaki kafeye girdim.
Gayet lüks görünen kafeden buzlu americano aldıktan sonra dikkatimi beni inceleyen bir çift göz çekti.
Umursamazca kafamı kaldırıp baktığımda, o da ani bir harekle gözünü çekti. Çok geçmeden bu kişinin EXO lideri Suho olduğunu fark ettim. Arsızca bir süre daha onu izledikten sonra o da kafasını kaldırıp, ürkekçe bana baktı.
Gülümseyip yanına yaklaştım. Utanarak kızarsa da elimi uzattım.
"Merhaba! "
İngilizce olarak söylediğim için ufak bir şaşkınlıkla bana baktı. O da bana aynı cevabı verdi.
"Merhaba! "
Tamam Korece bilmiyor olabilirim ama kör cahil de değilim. Derdimi anlatacak kadar Korece bildiğim için konuşmaya başladım.
"Ben Burçe! Cnblue' yla çalışıyorum. "
Gülümsedi. Cevap vermemesi sinirimi bozsa da fazla umursamamaya çalışarak konuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OPPAMLA HAYALLERIMIN PEŞİNDE
RandomFNC Entertainment şirketinde Cnblue grubunun yardımcısı olarak işe alınan Boice fanın geçen günleri... Kendinizi Burçe' nin yerine koyun ve keyifle okuyun ^_^