4. Bölüm: ''Kutu''

11.6K 403 84
                                    

Karasar- 1996

Kapı menteşelerinin bile ilgisizlikten dile geldiği dünyada genç kız kendine her insani duyguyu aşılamaya çalışmaktan çok yorulmuştu. Kalbi pas tutan adam ağzından tükürür gibi saçtığı son cümleden sonra büyük bir uğultu yutmuştu Sevilay'ı, hayallerini ve tutunmayı en sevdiği umudunu. Dışarıdan eve adım attığında asıl soğuğun içinde estiğini anladı. Kötülüklerin kol gezdiğini söyledikleri dünyanın nasıl olurda bu iki göz odalı eve sığdığını sordu kendine. Aslında nasıl olur da insan kendi hayatını yaşayamaz hale getirilir, tüm karar mekanizması bozulur ve bir başkasının komutuyla kendi hayallerine çarpa çarpa paslanır ve iş göremez hale gelir? Bunun cevabını aradı içinde cevap gelmedi. Daha içine sordu, daha içeriye ama cevabı orada da yoktu. Yaratıcısına kızdı ve sonra vazgeçti. Tek sığındığı kapıyı da küstürmek istemiyordu.

''Ne evlenmesi baba?'' dedi genç kız.

''Davullu, gelinli, damatlı, bildin mi şimdi? Dua edeceğine beni bu halimle kabul eden var diyeceğine soruyor bir de.''

Elinde çok sevdiğini kitaplardan birinin sayfasını çevirir gibi, bir başkasının hikayesini dinler gibi müdahale hakkı olmayışına isyan etmek istedi.

Sevilay içinde yıllardır biriktirdiği her duyguyu cebinden çıkardı, artık taşınacak hali kalmamıştı. Genç kız kendine bir yol çizemesin diye tüm kalemlerini kırıp atan adam; günün birinde kendi kanıyla yolunu çizeceğini henüz bilmiyordu.

Sevilay derin bir nefes aldı, kafasından köşe kapmaca oynayan cevaplarını yuttu ve sırtını dönüp odasına gitti. Israr etmek, düşünmeden bir laf etmek savaşa başlamadan kaybetmek demekti. Karşısındakinin her hamlesini önceden tahmin ettiğini sanıyordu bugünden önce, oysa gördüğü manzara; düşündüğünden daha katı kalpli ve hırslıydı. Yatağına uzanıp yorganını omuzlarına çekti. Hareketleri yavaşlamış, zihninde dönen düşünceler hızlanmıştı. Kaçtığı sona kendi ayaklarıyla gidecek gibi duruyordu tüm bu cereyan eden olaylardan sonra. O ardında yitirilmiş bir çocukluk bırakmıştı fakat hayat devam ediyordu ve gençliğine dört elle sarılmıştı. Tüm yaşama hevesi, tüm planlar onun gençliği ve o yolda ona eşlik etmesini istediği adam üzerine kuruluydu. Umut merdivenleriyle hayallerine çıkmayı çalışırken, merdivenin yakılıp yok edilmesi onun sert düşmesine neden olmuştu. Bu sert düşüş onu sersemletmişti. Gözleri ağır ağır kapanırken her şeyin sustuğunu işitir gibi oldu.

Gözlerini odaya dolan güneşle birlikte araladığında, kalbinin hızlı çarpmasıyla yerinden kalktı. Dün gece duyduklarının rüya olmasını içinden geçirdi. Formasını üzerine geçirirken hareketleri yavaş, isteksiz ve karamsardı. Okuldan çıktıktan sonra Ömer'e olup biteni anlatacaktı. Saçlarını topladıktan sonra yerden eğilip eski çantasını eline aldı ve odasından çıktı. Odadan gelen seslere kulak kesildi, babası uyanmıştı kahvaltı yapıyordu. Elinde tuttuğu çantayı sıktı. Odanın önünden geçmek zorundaydı ve babası engelleyebilirdi. Gözlerini kapatıp, derin bir nefes çektikten sonra ilk adımını attı ve odanın önünden geçerken hızlandırdı. Cevdet kapının önünden geçen Sevilay'ı görmüş, elindeki çatalı sertçe masaya fırlatıp arkasına yaslandı.

''Buraya gel!''

Genç kız duyduğu sesle olduğu yerde taş kesti. Bir süre bekledikten sonra işittiği gür sesle irkildi.

''Buraya gel lan.''

Sevilay'ın korkusu yiyeceği dayaktan değildi. İşiteceği sözlere hazır olmadığı için kaçıyordu babasından. Düştüğü bataklıktan çıkacağı gün için inşa ettiği umut merdivenlerine zarar gelecek diye korkuyordu.

HİLEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin